KIBRIS’TA KARAR
AB VE ABD’NİN ELİNDE…
İç politikaya daldığımızdan dolayı, önümüzü tam anlamıyla göremiyoruz.
Kıbrıs konusunda son derece kritik bir noktaya doğru sürükleniyoruz. Her iki taraf tutumlarını ortaya koydular ve şimdi karşılıklı bekliyorlar. Kim göz kırpacak?
Göz kırpan kaybedecek.
Rumlar, Türk tarafının geri adım atmasını; Türkler de Rumların tutum değiştirmesini istiyor.
Karşılıklı pozisyonlar da çok net…
TÜRK POZİSYONU
KKTC VE Ankara, 1974 yılında Atina’daki Albaylar rejimi tarafından tahrik edilen bir savaş çıktığını, 1950’lerden bu yana Türk toplumunu yok etmek isteyen, Yunan radikallerinin bu savaşı kaybettiklerini, şimdi barış isteniyorsa bunun faturasının ödenmesi gerektiğine inanıyor.
Çözüm (yani fatura) olarak (ana çizgileriyle) bir daha eski trajedileri yaşamamak için şu formülü öneriyor:
Eski Kıbrıs Cumhuriyeti iptal edilmeli, Türk ve Rum toplumlarından oluşan iki egemen devlet birlikte yeni bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurmalıdırlar. Bu iki devlet kendi iç işlerini kendileri yönetmeli, ancak verdikleri yetkilerle bir de ortak hükümet oluşturmalılar. Dış temsiliyet ve içerde sağlık-para gibi belirli bazı konular bu hükümete bırakılmalıdır.
Çözümden önce tüm toprak değiş tokuşu hukuken silinmeli ve kimse geçmişteki malını istememelidir.
Türk bölgesinin içine hiçbir Rum topluluğu sokulmamalı, serbest dolaşım ve mal alıp satma bir süre ertelenmelidir.
Garanti anlaşmaları sürmeli, her iki taraf güvenliklerini hiç değilse bir süre, Türkiye ve Yunanistan’dan sağlamalılardır.
RUM POZİSYONU
Rumlar’a göre, 1974 öncesi olaylar adeta olmamış, bazı küçük sürtüşmeler çıkmış olsa dahi bunlar artık tarihe karışmış, unutulmuştur. Asıl sorun, 74 yılındaki “Türk istilasıdır”. Rumlar için tek hedef bu “istilanın” kaldırılması, bazı değişikliklerle (Türklere önemli haklar verilerek) 74 öncesi statüye yakın bir duruma dönülmesidir.
Bu mantık içinde de şu formülü öneriyorlar:
Yeni bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurmaya gerek yoktur. Eskisi aynen kalmalıdır. Yani, bugünkü (Rumların yönetimi ellerinde tuttukları) düzen bozulmamalıdır.
Buna karşılık, Türk tarafına hem yönetimde, hem de kendi içişlerinde geniş yetkiler verilmelidir.
AB uygulamaları (serbest dolaşım, mal-mülk alım satımı) için çok uzun olmayan bir süre askıya alınmalıdır.
Türk bölgesi küçültülmeli ve tatmin edici oranda (60-90 bin kişiden söz ediliyor) göçmen eski yerlerine veya belirli bir bölgeye dönmelidir.
SONUÇ…
İlke (yeni bir Cumhuriyet mi, yoksa eski Cumhuriyetin rötuşlanması mı) kararı dışında çok büyük veya çözümlenemeyecek bir görüş farkı yok. Ancak, ilke sorunu çözülmeden, diğerleri de çözülemiyor. Oysa, bu durumun Aralık sonuna kadar çözümü gerekiyor. Aksi halde herkes (kimi daha az kimi daha çok) zarar görecek.
Peki ne olacak?
Bence, her iki tarafta kısa vadeli düşünecek, iç siyasete oynayacak, kahramanlık yapacaklar ve kıpırdamayacaklar.
Son dakikada ABD ve Avrupa Birliği araya girecekler. Ya Türk ya Rum , büyük olasılıkla da iki görüşün ortasında bir yol bulup bir çözüm paketiyle ortaya çıkacaklar.
Hem Türkler, hem de Rumlar kaybedecek, AB ile ABD’nin istediği formül kabul edilecek.
Ardından da hep birlikte ağlayacağız.
Olacağı budur…
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|