Mehmet Ali Birand
 
Öcalan...
 
 

 

 

 

Öcalan, 10 yıldır İmralı'da yatıyor. Yakalandığı günlerdeki genel kanı, "Tamam, artık bitti. Bundan böyle hiçbir şey yapamaz. Hiçbir işe yaramaz" şeklindeydi. Son çıkan bir kitap, herkesi şaşırttı. Hapishaneden, yıllardır T.C Devleti ile açıkça müzakere edişi, Kürt toplumundan inanılmaz bir destek alması, PKK'yı hücresinden yönetmesi ve tüm engellemelere rağmen statüsünü koruyabilmesiyle bir mucize yarattığını söyleyebiliriz.

Kimlik kartı...

Son derece önemli yeni bir kitap çıktı.

Adı: Öcalan'ın İmralı Günleri.

Yazarı:Cengiz Kapmaz.

Yayın evi: İthaki ()

 

Eğer Kürt sorunuyla ilgileniyorsanız, son 10 yılda perde arkasında neler konuşulduğunu ve en önemlisi Öcalan'ın konumunu merak ediyorsanız, bu kitabı mutlaka okumalısınız.
Cengiz Kapmaz, Kürt sorununu Kürtlerin penceresinden izleyen genç (38 yaşında) bir gazeteci. Halen Günlük Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapıyor.  Abdullah Öcalan'ın, İmralı'ya girdiği günden 2009 sonuna kadar, avukatlarıyla yaptığı görüşmelerin notlarını inceleyerek, eminim bu görüşmeleri yapan avukatlarla da konuşarak, bu kitabı yazmış.
Elimden bırakamadım. Hiç abartısı olmayan anlatımı, düzgün ve sade dili ve kurgusunu çok beğendim.
Kapalı kapılar ardında nelerin konuşulduğunu, Öcalan'ın günlük yaşamını ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile yapılan müzakerelerde neler konuşulduğunu bu kitapta bulabiliyorsunuz.
Kitaptaki bilgiler Kürt sorununun neden hala çözülemediğini de çok iyi anlatıyor. Tabuları yıkıyor, eski klişelerimizi bozuyor ve Abdullah Öcalan' ın ne yapmak istediği daha iyi anlaşılıyor.




Kimse Öcalan'ı dinlemek istememiş...
Öcalan, 1999'da Kenya'da yakalanıp İmralı'ya konduğu günden itibaren, ben dahil bu ülkenin büyük çoğunluğu "Artık bu iş bitti. Hem Öcalan defteri kapandı, hem de PKK dağılma sürecine girdi." kanısındaydı.
Açıkça söylemem gerekir ki, Cengiz Kapmaz'ın kitabını okuduktan sonra, Öcalan'ın bu mucizeyi nasıl yarattığını daha iyi anladım. Kitap tümüyle, avukatlarla yapılan görüşmelere dayanıyor. Ne de olsa tek tarafın görüşlerini yansıtıyor. Kontrol etme imkanımız yok. Bu yazıdaki değerlendirmeleri, kitaptaki verilere dayandırdım...
Öcalan tüm gücünü, Kürt toplumundan almış ve bunu da son derece dikkatli kullanmış.  Daha da ilginci, İmralı'ya adımını attığı andan itibaren, kendini değiştirmesini bilmiş. Bunu, 10 yıllık hapis yaşamı içinde çok net şekilde görebiliyorsunuz.
Yetmemiş, küçük odasından PKK'yı yönetmiş, düşünce şeklini değiştirmeye zorlamış, kurulan partileri yönlendirmiş, yapılan hataları düzeltmiş.
İnanılır gibi değil.
Böylesine bir gücü elinde tutabilmesi ve bütün bu çalışmaları,  bazen ayda bir defa, bazen iki ayda bir defa görüşebildiği avukatları vasıtası ile yapabilmesi, insanı hayrete düşürüyor.
10 yılın inişli çıkışlı mücadelesini okurken, kaçırılmış fırsatlara üzülüyor, deveyi hendekten atlatmanın güçlüğünü, ilk elden duyuyorsunuz.
Öcalan, 10 yıllık hapis hayatında, ilk günden itibaren, avukatlarıyla konuşmalarında sürekli şekilde  kendi çözümünü arayan bir lider olarak karşımıza çıkıyor.
Tek korkusu da, bir Türk-Kürt savaşı.
Bir yandan, Devlet temsilcilerini ikna etmeye çalışıyor, öte yandan PKK'nın kontrolden çıkmamasına çalışıyor ve örgütü siyasete çekmeye uğraşıyor. Sürekli şekilde, tartışmaları demokratik bir zemine  oturtmaya çabalıyor.
Kitaptaki bilgilere göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti  ise, son derece iniş çıkışlı bir tutumla, Öcalan'ı ya doğru dürüst okuyamıyor veya okumak istemiyor. Sanki savaşın sürmesi işine geliyormuş gibi bir yaklaşımı var. PKK'yı silahla yok etmeye, Öcalan'ı da bıktırmaya çalışıyor. Ortak bir çözüm bulmak ile pek ilgilenmiyor.
Kendi çözümü ise, cezalandırmak, sindirmek.
Bu sündürme politikasında başarısız olunmasına rağmen, Öcalan’ın notlarına göre, kendi çözümünü dahi ortaya koyamıyor.

AKP ile de yıldızı hiç barışmadı...   
Kitaptaki görüşme notları, Öcalan'ın Ak Parti ile ilişkilerine de ışık tutuyor.
Aslında AKP, şimdiye kadarki iktidarlar arasında Kürt sorununda olumlu adım atan nadir siyasi partilerdendi. Neresinden bakılırsa bakılsın, bu sorunu hafifletme konusunda son derece önemli adımlar attı. Ancak, Öcalan’a göre  “hafifletmeyle” yetinmeyi tercih etmiş, daha ileri gitmemişler.
Öcalan, bıkmadan mektuplar yazmış, Erdoğan'a mesajlar yollamış, ancak Başbakan'ın dikkatini çekmeyi başaramamış.
Kitap, bir başka konuya da açıklık getiriyor.
Türkiye'deki genel kanı veya topluma söylenen "Kürtlerin ne istedikleri belli değil. Her kafadan farklı sesler çıkıyor. Doğru dürüst liderlik yok." idi. Oysa, İmralı'da geçen 10 yıl içinde Öcalan, hem bu sorunun gerçek liderinin kendi olduğunu göstermiş, hem de çok ayrıntılı çözümler üretmiş.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise, Öcalan'ı ciddiye almamış, kalıcı bir çözüm yerine, sorunu  makyaj yaparak geçiştirme  peşinde koşmuş.

 


Devlet bir göz kırpmış, bir hücreye atmış...
Öcalan'ın, İmralı'ya girdiği andan itibaren, T.C Devleti temsilcileriyle ilişkileri son derece inişli çıkışlı yürümüş. Avukatlarıyla yaptığı görüşmelerdeki notlardan, Türk Devleti ile Öcalan arasında müzakereden çok, karşılıklı bir “görüş alışverişi” veya “dinleme” diye niteleyebileceğimiz bir şekilde geçtiği anlaşılıyor.
Devlet, bu notlara göre tutarsız bir yaklaşım sergilemiş.
Aralarında asker-emniyet ve MİT yetkililerinin bulunduğu heyetlerle bu görüşmeler, 1999-2001 arasında ümit dolu geçmiş. Devlet temsilcileri, Öcalan'a çok nazik, çok dikkatli davranmamışlar. Avukatlarıyla görüşmelerine, verdiği mesajlara göz yumulmuş, hatta teşvik dahi edilmiş.
2001-2005 arasında ise, bu ilişkiler önce krize dönüşüyor, ardından da giderek karşılıklı restleşme başlıyor. dvletin kaşları çatılıyor.
2005-2009 arasında ipler kopma noktasına geliyor.
Sık sık hücre cezası veriliyor. Oturduğu odanın yeri değiştiriliyor ve gardiyanlardan kötü muamele başlıyor.
İlginçtir, bütün bu süreçte Öcalan'a en büyük desteği Kürt gençleri veriyor. Devletin her attığı zorlayıcı karar, sokakları ateş topuna dönüştürmüş.
Özetle, İmralı notlarından oluşan bu kitap  bize, iktidar partisinde Kürt sorununun çözümü için doğru dürüst bir siyasi iradenin hala oluşmadığını, temel bir politika saptanmadığını açıkça gösteriyor.


Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…
- "KANSER DEĞİLİM..."