AB YOLUNDAKİ
ASIL ENGEL GÜREL’DİR
Dışişleri Bakanı Gürel kadar sempatik, gözlerinin içi gülerek konuşan, son derece munis bir görüntü veren, buna karşılık görüşleri son derece katı bir başka siyasetçi bulmak güçtür.
Dışişleri bakanı olmadan önce, bir siyasi veya hükümetin bir üyesi iken bu fark içerde o kadar çarpıcı şekilde hissedilmiyor, belki dışarda da o kadar ciddiye alınmıyordu ancak, dış politikanın kaptanlığına oturunca durum değişti.
Gürel, İsmail Cem’in koltuğuna oturunca, içerde daha dikkatle izlenir oldu. Dışardaki ilk tepkiler de “eyvah, bu kişiyle biz nasıl iş yapacağız” şeklinde oldu.
Gürel de, diğer dışişleri bakanları gibi, Türkiye’nin çıkarlarını düşünür. Ancak yaklaşımı değişik. O yumuşak üslubu ile, hazmedilmesi en güç sözleri söyleyebiliyor.
İç politika açısından bu tutum, özellikle seçim öncesinde belki prim sağlayabilir. Ancak dış politika açısından aynı sonuca varmak güç.
VERHEUGEN GÖRÜŞMESİ
TÜRKİYE’YE ZARAR VERDİ
Bunun en tipik örneği, AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu Bakanı Verheugen için “ o bir memurdur” açıklamasıydı.
Politik yönden Verheugen’e tepki göstermekte belki haklıydı, ancak Komisyon’un en etkili Bakanını küçümsemenin ve bu kişiyi Türkiye aleyhinde tahrik etmenin hiç gereği yoktu. İkna etmeye çalışmak yerine, kilit mevkideki bir yetkiliyi hırpalamanın kime ne yarar getireceğini anlamak zor.
AB konusundaki genel yaklaşımı sürekli “olumsuz” bir hava yansıtıyor. Belki niyeti bu değil, ancak tutumları, Gürel’in AB’yi sevmediği izlenimini veriyor.
Hele Kıbrıs ve Yunanistan ile ilişkilere gelince, Gürel tam bir Şahin. Tabii bu da, AB’ye yansıyor.
Nitekim dün Brüksel’de Verheugen ile yaptığı ve Zeynel Lüle’nin deyimiyle “buz gibi soğuk geçen” görüşmeden Türkiye karlı mı çıktı? Verheugen’i yanına çekmek varken, gereksiz şekilde ülkeye zarar verdi.
ŞÜKRÜ GÜREL,ANKARA’DAN
ÇIKARILMAMALI
Bu yaklaşıma sahip birinin kalkıp Strazburg ve Brüksel’de, Türkiye’nin AB’ye katılma mücadelesini savunmasının inandırıcılığı olabilir mi?
Brüksel ve Strazburg gezilerinde , Türkiye’ye verilen değere uygun şekilde karşılandı ve muamele gördü. Ancak ilişkilerde bunun ötesine geçilemedi. Özellikle böylesine duyarlı, her adımın çok dikkatli atılmasının gerektiği bir dönemde Gürel’in Dışişleri bakanlığı koltuğunda oturması, talihsizliktir. Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları açısından, Gürel’in Avrupa’da dış gezi yapmaması, hatta mümkünse Ankara’daki Avrupalı Büyükelçilerle dahi görüşmemesi çok daha yararlıdır. Allahtan bu macera 3 Kasım günü, yani iki ay sonra bitecek.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|