Mehmet Ali Birand
 
AB İLE BÜYÜK PAZARLIK…
 
 

AB İLE BÜYÜK

PAZARLIK


Uluslararası ilişkilerde kimse kimseye ucuz mal satmıyor, hediye vermiyor. Hele konu, Türkiye gibi kalabalık (70 milyon) ve fakir (kişi başına gelir sadece 3 bin dolar) bir ülke’nin, dünya’nın  en zengin klüplerinden birine üye olmak istemesi ise. Bu dev, klübe girdiği anda, eski üye ülkelerin çıkarlarını zedeleyecekse, o zaman iş daha da güçleşir. Eski üyeler aday ülkeyi sokmamak veya girişini geciktirmek için ellerinden geleni yaparlar. Gözünün üstünde kaşı olduğu gerekçesine kadar, her türlü engellemeyi sürdürürler. Üstelik, haklıdırlar. Zira Milli çıkarlarını  korumaktadırlar.


İşte Türkiye’nin, AB’den  katılım müzakerelerinin başlaması için tarih istemesiyle ilgili kavganın  temelinde bu gerçekler yatmaktadır. Eğer Türkiye  AB’nin üyesi olsa ve kendi  gibi büyük bir ülke kapıyı çalsa, o da aynı direnci gösterir, yeni geleni caydırmaya çalışırdı.


Büyük pazarlıklar başlamıştır.


AB direnecek, Türkiye bastıracaktır.


Moralimizi bozacak demeçler verilecek, önümüze inanılmaz gerekçeler çıkarılacakır. Aynı durum İngiltere’nin  katılımı sırasında da yaşanmış, sonunda İngilizler ısrarcılıkları ve soğukkanlılıkları sayesinde  kazanmışlardır.


ALINGANLIĞI

BIRAKALIM


Bu pazarlıkta  Türkiye’yi bekleyen birkaç tehlike vardır. 


Kamuoyunun sinirlenmesi, “ne yapsak almayacaklar- İstenmediğimiz yerde ne işimiz var” gibi alınganlıklar göstermesi ve heyecanını kaybetmesidir.


Oysa tam aksine, bunun hissiyatla hiçbir ilişkisi olmadığına, Türkiye’nin  hakkını aradığı gerçeğine inanılmalı ve bastırılmalıdır. Dişe diş mücadele edilmeli, AB başkentleri, bunaltma pahasına baskı altına alınmalıdır.


ANCAK, EV ÖDEVLERİ

UNUTULMAMALI


Ancak bütün bunlar yapılırken başka bir tuzağa  düşülmemelidir. “Ben elimden geleni yaptım, gerisi AB’ye aittir” mantığının aldatıcılığına kapılınmamalıdır. Zira  Türkiye, her aday ülke için geçerli olan anayasal koşulları yerine getirememiştir. “Bu kadarıyla idare etsinler. Müzakereler başlayınca  geri kalanları tamamlarız” mantığı, AB’de geçerli değildir. Katılma Müzakerelerine başlamak için Kopenhag kriterleri işlerlik kazanmalıdır. Yani uygulanmalılardır.


Oysa, şu sıralarda gazetelere yansıyan birkaç olay dahi, kriterlerden henüz uzakta  yaşadığımızı yaşadığımızı göstermektedir. Sadece idam’ı kaldırmak ve ana dilde yayın-öğrenim hakkı sağlamakla kriterlere uyum sağlandığı ileri sürülemez.


BU KRİTERLER BİZİ

BÖLMEZ, AKSİNE GÜÇLENDİRİR


Bu pazarlıklar sırasında gözden kaçırmamamız gereken birkaç unsur vardır ki, Türkiye’ye tarih verilmesi konusunda son derece önemlidir. Kopenhag kriterlerine uymak ile gerçekten Avrupalı gibi düşünebilmek birbirinden farklıdır.


Örneğin,  Milli Güvenlik Kurulu’nun konumu. Askerin siyasi yaşam üstündeki ağırlığı ve müdaheleleri bu aşamada gündeme gelecektir. Sezen Aksu’nun, Kürtçe ve Ermenice şarkı söylemesinin yarattığı asker’li tartışma, AB’nin mantığına uyamamaktadır.

Örneğin, Manisalı gençlerin davasından tutun, çocuklarına Kürtçe isim koymak isteyenlerin mahkemelere götürülmesine, RTÜK yasasından, işkence iddialarına kadar, hala sürdürülen uygulamalar, AB’deki kuşkuları arttırmaktadır.

Örneğin, Kıbrıs konusunda  bir çözüm bulunamaması ve özellikle dışişleri bakanının kullandığı garip  söylem, Avrupa’da şaşkınlık yaratmaktadır.

Örneğin, HADEP’in kapatılma olasılığı bu şaşkınlığı hem arttırmakta, hem AB mantığına uymamaktadır.


SONUÇ: AKILCI ŞEKİLDE

HAKKIMIZI ARAYALIM


Önümüzdeki manzara budur.


Kopenhag doruğuna (12 Aralık) kadar her adımımızı dikkatli atmak zorundayız.


Gereksiz alınganlıkları bırakmalı ve hakkımızı aramalıyız.


Kopenhag’da istediğimizi elde edemesek dahi, işin arkasına bırakmamalı ve ısrar etmeliyiz.


Tekrar edelim… Kimse kimseye hediye vermez. Önemli olan, almasını bilmektir.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- Hadi bir defa başladık...
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…