BDP'LİLERİ MECLİS'TEN
ATMAK HERKESE ZARAR VERİR...
* PKK saldırıları, toplumdaki tepkileri arttırıyor. Birilerini cezalandırmak isteği yaygınlaşıyor. O zaman da, elimizi en kolay uzatacağımız yer TBMM'indeki BDP milletvekilleri karşımıza getiriliyor. "Dokunulmazlıklarını kaldıralım, hapse atalım bunları" deniyor. Oysa BDP'yi meclis dışına itmek, uzun vadede hepimize çok zarar verecektir.
ESKİ HATALARI
TEKRARLAMAYALIM...
Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, pazartesi akşamı Kanal D Ana Haber' deki söyleşisinde son derece cesur ve doğru bir açıklama yaptı. BDP' lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının, PKK' nın işine yarayacağının altını çizdi ve bu hataya düşülmemesi gerektiğini söyledi.
Cesur bir sözdü, zira kamu oyunda şu sırada tam tam'lar çalınıyor. MHP'nin liderliğini yaptığı girişim, BDP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve hapse atılmalarını öngörüyor.
Aklıma 1994'deki DEP olayı geldi.
Hatırlarsınız, yine PKK saldırılarının arttığı bir dönemdi ve güvenlik kuvvetlerinin elinden hiçbir şey gelmiyordu. Kamu oyundaki öfke de giderek artıyordu. Sonunda, birgün polis sille tokat Meclis'e girdi ve milletvekillerini yaka paça dışarı çıkarıp tutukladı (!). Ardından da, yıllarca sürecek bir hapishane süreci başladı.
Sonra ne oldu ?
Öylesine yanlış, öylesine hukuka ve Meclis'in saygınlığını ayaklar altına alan bir tutumdu ki, PKK'nın saldırıları azaldıkça, kamu oyu vicdanı bir muhasebeye girdi. Yanlışlığın vicdanları çok zedelediği ortaya çıktı.
Bu olaydan en çok PKK yararlandı. "İşte görüyor musunuz, Türkler birkaç Kürt milletvekiline dahi tahammül edemiyor, Kürtlerin seçtiklerini kabul etmiyorlar..." söylemi çok etkili oldu. Bölge halkının kızgınlığı arttığı gibi, içerde ve dışarda da yoğun bir tepki oluştu.
Sonunda, bu milletvekilleri nasıl hukuk dışı uygulamalarla içeri atıldılarsa,bu defa yine garip bir dizi karar sonucu serbest bırakıldı. Halkın müthiş gösterisiyle omuzlarda taşındılar. Ogün PKK , bir zafer kazandığını ilan etti.
Şimdi tekrar soruyorum:
Aynı hatalara düşmenin ne gereği var ?
Ne denirse densin...BDP' nin PKK uzantısı olduğu ne kadar doğruysa dahi, 2.5 milyon Kürdün seçtiği bu insanları susturmak ve sistemin dışına itmek bütük hata olur. Ayrıca, kürsü dokunulmazlığı son derece önemlidir. Terörü kışkırtmadıkça, insanları silahlanıp birbirini öldürmeye teşvik etmedikçe, Milletvekilleri görüşlerini açıklayabilmelilerdir. "Bağımsız bir Kürdistan istiyorum" dahi diyebilmelidir. Bu ilkeleri dikkate almazsak, atttığımız her adım sonunda bumerang gibi, dönüp bizleri yaralar.
Unutmayalım ki, günün birinde bu sorun çözülmeye karar verildiğinde, yine BDP' ye muhtaç olacağız.Öcalan veya PKK ile masaya oturacak yürek ve güce sahip bir iktidar düşünemediğimden dolayı,BDP'yi yine de kollayıp korumamız gerektiğine inanıyorum.
BU OLAYLAR SÜRECEK,
HAZIRLIKLI OLALIM...
İktidar partilerinin veya Güvenlik Kuvvetlerinin her olaydan sonra aynı sözleri tekrarlamalarını doğal karşılıyorum. Bunca yıldır her olay sonrasında tepki gösterince, ister istemez söylenecek söz de bitiyor. Artık kamu oyu da bu açıklamalara inanmaz oldu.
İyisi mi, artık sloganlı tepkilerden vaz geçelim.
Zira, PKK'nın bu saldırıları bitmeyecek. Yıllardan beri hep " bitti-bitecek"diyerek kendmizi aldattık. Hep Güvenlik Kuvvetlerini beceriksizlikle suçladık. Hiçbir zaman, gerilla tipi savaşın öyle sanıldığı gibi çarçabuk bitmeyeceğine inanmadık.
Artık alışalım.
Önlem almayı elden bırakmayalım, ancak rüya görmeyelim.
PKK yine hiç beklenmedik anda beklenmedik yerlere saldıracak. Bu olaylara karşı ne kadar soğukkanlı yaklaşırsak, o kadar kazanırız.
KÜRTLER, SİZ NE DİYORSUNUZ?
SESİNİZİ ÇIKARIN ARTIK...
Orhan Miroğlu, sağduyusuna güvendiğim Kürt yazarlarımızdan biridir. Uzunca süredir hep Kürt düşünürlerin sessizliğine dikkat çeker ve " Sizler neden susuyorsunuz ?" diye sorar.
Yanıt da alamaz.
Gerçekten de çok önemli bir nokta.
Bizler kendi kendimize konuşuyor ve PKK hakkında görüş açıklıyoruz. Kürt düşünürlerin birkaçı dışındakiler suskundur. Bunun sadece PKK korkusundan kaynaklandığını söyleyemeyiz. Tabii ki, belirli bir korku var, ancak temelde bir "bekleyelim, kim kazanırsa ondan yana tutum alırız" gibi bir şark kurnazlığı seziliyor.
Günün birinde çocukları veya torunları onlara dönüp " Baba-Dede savaşta sen ne yapmıştın ?" diye soracaktır.
Eğer PKK'nın yaklaşımını, yani sonuna kadar silahlı mücadeleyi benimsiyorsanız, siz bilirsiniz tabii...Eğer istemiyorsanız, o zaman hakkınızı barışçı yollardan aramak için sesini çıkarın...Bu arada gözden kaçırmamanız gereken bir nokta da , hiçbir gerilla hareketinin terörle istediğini elde edemediğidir.
Bu savaşta en acı faturayı ne yazık ki masum Kürt ve Türk vatandaşlarımız ödeyecektir.
Yazık değil mi?
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|