Mehmet Ali Birand
 
BİZ NE DEMOKRATIZ, NE DE FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜNE İNANIRIZ...
 
 

BİZ NE DEMOKRATIZ, NE DE

FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜNE İNANIRIZ...

           

* Medya' da sert birtartışma başladı. Bazı meslekdaşlarımız, Suriyelehine yazı yazanlara ateş püskürüyor. Onları neredeyse vatan haini ilan edecekler.Böyle bir ortamda, herkesin birlik beraberlik içinde davranması ve Milli Politikaları desteklemesigerektiği söyleniyor. Neden? Bu yaklaşım, kendi kendimizi sansürlemek, fikirözgürlüğüne kısıtlama getirmek anlamına gelmez mi?

===============================================================

BİZ NE DEMOKRATIZ, NE DE

FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜNE İNANIRIZ...

 

Gazetecilerde eleştirilir. Dokunulmaz değillerdir. Ayrıca, Medya'mızın içinde öyleleri var ki, gerçekten yatacak yerleriyoktur. Kimileri için, eleştiri sadece küfür etmek, hakaret yağdırmak ve pislikatmaktan ibarettir. Bu konuda ne düşündüğümü bu köşe'yi izleyenler gayet iyibilirler.

           

Şimdide kendi içimizde bir kavga başlattık.

           

Başbakan'ıngurup toplantısındaki, "satılmışkalemler" konuşmasından hemen sonra başlayan tartışmadan söz ediyorum.Televizyonlarda ve kimi köşe yazılarında, son derece önemli ve Basın Özgürlüğü'nün temeline inen butartışma, mesleğimizin özünü ilgilendiriyor:

           

"...Acaba gazeteciler, savaş hali veya gergindurumlarda resmi politikaları eleştirebilirler mi? Yoksa, Milli Birlik veBeraberlik adına, resmi politikaları mı desteklemeliler?..."

             

Tepkilere nedenolan olay, Suriye'nin silahsız birTürk eğitim uçağını vurması ve bazı köşe yazarlarının da, haklılığımızkonusunda kuşku duymaları, örneğin Türk uçağının oralarda uçmasınısorgulamalarıydı

           

Kimimeslekdaşımıza göre, böyle durumlarda ülkenin çıkarları önde gider ve kimsedüşman konumundakilere hak veren bir tutuma giremez. Böyle bir tutum, kamuoyununmoralini bozar. Ülkenin beraberliğine zarar verir. Buna Basın Özgürlüğü denemez.

           

Aklıma,1982'de İngiltere' nin, Arjantin tarafından işgal edilen Falkland adalarını geri almak içinaçtığı savaş geldi. Başbakan Thatchermedyanın bir bölümü tarafından yerden yere vuruluyor, Devlet kanalı BBC yayınlarında "Biz..." kelimesini kullanmıyor,yerine "İngiliz gemileri..." diyordu.Çok garibime gitmişti. Sorduğumda da "BizThatcher'in sözcüsü değiliz ki..." yanıtı almıştım.

 

Bizimbasınımızın bu tip olaylardaki  genelyaklaşımı , Milli ve Resmi kelimeleriyle özetlenebilir. Birbaşka ülke ile gerilim içine girilince, herkesin Ankara' ya hak vermesi, hiçbir politikayı sorgulamaması gereğineinanılır. Bu durum sadece Ak Parti iktidarıiçin geçerli değildir. Bizzat yaşadığım için biliyorum, 1970-80'lerde yaşanan Ege ve Kıbrıs krizlerindede aynı tepkilerle karşılaşılırdı. Kim ki, bir olay veya uygulanan birpolitikada Ankara 'yı eleştirir ve Yunanlıları veya Kıbrıs Rumlarına hakverirse, yerden yere vurulurdu.

 

Tahammülümüzyoktur. Basın özgürlüğü kabul edilmez. İnanmasak dahi, kendimizi abartılı bir Milliyetçilik akımına bırakıveririz.

 

Hepbiz haklıyızdır, hep bizim dediğimiz doğrudur. Tam aksini düşünsek dahi,söylememek gerekir. Eleştirene, farklı görüş ortaya atana hemen vatan hainidamgası vurulur.

 

Yinebildim bilelim, gelmiş geçmiş tüm iktidarlar da , işlerine geldiğinden dolayıböyle düşünürler. Farklı veya eleştirisel bakan medyayı hedef alırlar. Gözdağıverirler,korkuturlar.

 

Anlayacağınız,yok "Farklı görüşe saygıyı..."imiş, yok "Fikir Özgürlüğü..."imiş, inanmayın. Hepimiz işimize geldiği oranda özgürlükçü ve demokratız.

 

Gerisiyalan... 

 

FRANSA İLE YENİ SAYFA

AÇMAK KOLAY OLMAYACAK

           

Gündembu hafta fırtına gibi değiştiği için. Fransa ile ilişkilere bir türlüdeğinememiştim. Oysa, yeni Fransız Devlet Başkanı Hollande  ile Erdoğan görüşmesini çok önemsemiştim.

           

Hollande, Türkiye’ninAvrupa’daki yeri konusunda Sarkozygibi düşünmüyor. Türk-Fransız ilişkilerinin geliştirilmesi gerektiğinisavunuyor. Herne kadar Ekonomik- Mali kriz bitmeden, Türkiye gibi bir ülkenintam üyeliğini kimseler düşünmüyor, ancak uzun vadeli bir tam üyeliğe Hollande’ın itirazı yok.  

 

HeleSarkozy gibi, durmadan Türkiyealeyhtarı demeç vermeyeceği için, yeni Devlet Başkanı ile ilişkilerimizindüzeleceğini, hiç değilse normale döneceğini söyleyebiliriz.

           

Ancak,Hollande’ın da bir başka sorun var.

           

Oda, Ermeni Soykırım iddiaları.

           

Yenideğil, uzun yıllardan beri Hollande,Ermeni görüşüne inanmış bir siyasetçiydi. Türk yetkililerle her görüşmesindede,bu tutumunu hiç saklamamıştır.

           

Yenisayfa açarken bunu gözden kaçırmamak , sonradan “ Fransa ihanet etti” gibilerinden hissi demeçler vermemek gerekir .

           

Hele2015 yaklaşırken , bu iş o kadar da kolay olmayacak.

           

Yagörmezden geleceğiz veya yine eski günlere döneceğiz.

           

Neysekiönümüzde 2-3 yıl var. O zamana kadar Hollandeile ne kadar mesafe alabilirsek almaya bakalım...

 

 

 

VİZE, TARİHİ DEĞİL, ÇOK

GECİKMİŞ BİR KARARDIR.

           

Yine,Gündem nedeniyle bugünlere kadar geciken vize konusuna da değinmek istiyorum.

 

Avrupa Birliği’nin Türklerevize uygulamasını değiştirmek için, ABKomisyonu’nu görevlendirmesi, Davutoğlutarafından tarihi bir karar olaraknitelendirildi. Bir Dışişleri Bakanı’nın böyle bir adımı küçümsemesinibekleyemeyiz tabii, ancak malını satarken bizce biraz abartılı davrandı.

           

Bencetarihi değil, çok gecikmiş bir adımdır.Üstelikdaha gidilecek çok yol vardır.

           

Vizekararı, 1974 yılında Almanya tarafından alındı ve giderek tüm AB ülkelerindeuygulanır oldu. Oysa 1963 tarihli Türkiye-AB anlaşmasına göre, Türkvatandaşlarının serbest dolaşım hakkı vardı.

           

Kimdinler...Almanya’ya Türk işçi akımını kontrol altına alabilmek için, tektaraflı bir kararla vize zorunluğu başlatıldı. 38 yıldır da, hemen her Türkhükümeti bu konuyu masaya yatırır, ancak sonuç alamadı.

           

AB’nin her yenigenişlemesi, Türkler istila edip işlerimizeel koyacaklar, korkusunu daha da arttırdı. Hiçbir mantığa uymayan,anlaşmalara tümüyle aykırı bir tutum bugünlere kadar sürdürüldü.

           

Ak Parti iktidarı da AB’nin kapısını ısrarla vurdu.Özellikle Egemen Bağış, büyükmücadele verdi. Ancak bu defaki yaklaşım değişik oldu.

           

Krizlebirlikte dengeler değişmiş, Türk ekonomisi güçlenmişti. Artık “İşçi akımını durdurma” gerekçesikalmamıştı. Aksine, Avrupadan geriye dönüş başlamıştı. Üstelik vize uygulaması,Türk iş adamlarının AB’yeyayılmasını, hatta Türk ihracatını engeler olmuştu.

           

Sonunda,bu uygulamanın ne kadar mantıksız olduğu anlaşıldı.

           

Bundanböyle uzun bir pazarlık dönemi başlayacak.

           

İlkadımın, uzun süreli vize olması, önceliğin de, iş adamlarına, ihracat dalında çalışanlara,öğrencilere ve AB’den gelip Türkiyede serbestçe çalışabilen meslek sahiplerininkarşılığı Türklere verilmesi gerekmelidir.

           

Avrupabiraz akıllıysa, kapılarını şimdilik sıkı sıkıya kapattığı Türk kamuoyununkalbini kazanmak istiyorsa, vize konusunda abuk sobuk hasislikler yapmaz.

            



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…