Mehmet Ali Birand
 
KONUŞMASINI BİLMEYENİ BAKAN YAPMAYIN…
 
 

 

KONUŞMASINI BİLMEYENİ

BAKAN YAPMAYIN…

           

* İçişleri Bakanı Şahin, şimdilik durumunu kurtarmış gibi görünüyor. Besbelli Başbakan’ın bu olaya cana sıkılmış, ancak kendi bakan yaptığı kişiyi eleştirilere kurban etmek istemediğini gösterdi. Yeni bir hükümet düzenlemesine kadar Şahin ya susacak ya da konuşarak partisine zarar vermeye devam edecek. Ne olursa olsun, bakanlık koltuğu bir defa sarsıldı. Bundan sonrası, liderin sabrına dayalı…

==================================================================

                       

KONUŞMASINI BİLMEYENİ

BAKAN YAPMAYIN…

 

Normal bir ülkede yaşasaydık, bugün İçişleri Bakanı Şahin’in istifa mektubunu Başbakan’a verdiği veya Başbakan’ın kendisine istifa etmesinin parti çıkarları açısından çok daha yarar sağlayacağını söylediği, haberlerini okuyor olurduk.

             

Görüldü ki, ne Şahin’in böyle bir niyeti var ne de Başbakan’ın kendi seçtiği bakanları istifaya zorlama alışkanlığı. Tam aksine Başbakan, bağrına taş basıp, sinirlenmesine rağmen, adamını koruyan bir tabiyata sahip. Tabi bunun da bir sınırı vardır. Ancak anlaşılan, Şahin henüz bu sınırı aşmamış.

             

İçişleri Bakanı, iktidar partisi sözcüsü ve kabinenin önde gelen isimleri tarafından sert şekilde eleştirilmesine rağmen istifa etmeyecek, fakat bu tutumuyla artık kamuoyunda ve başında bulunduğu bakanlıktaki ağırlığını ve etkinliğini kaybedecektir. Önümüzdeki süreçte, Şahin ya tümüyle susacak ve gaflardan böylece kurtulacak ya da konuşmayı sürdürüp ilk kabine düzenlemesinde gidecek. Zira Başbakan ne kadar korursa korusun, Şahin iktidar partisinin imajını fena halde ve gereksiz şekilde zedelemiştir.

           

Nedeni de, politik esnekliğe sahip olamaması. Aslında olduğu gibi, ağzından çıkanlar gibi bir insan. Ne düşünüyorsa onu söylüyor. Fakat kimi zaman düşünce şekli partisinin genel akışına uymuyor; çoğu zaman da konuşmaya başlayınca cümlelerini toparlayamıyor.

           

Bu tip olaylardan kurtulmanın tek bir yolu var. O da liderlerin bakanlarını “Konuşmasını bilen kişilerden” seçmeleridir.

           

 

YARIN NT’DEYİM

İMZA GÜNÜM VAR

 

CNN Türk’te yayınlanan “Son Darbe: 28 Şubat” Belgeseli 12 gün boyunca büyük ilgi gördü. Önce, Reyhan Yıldız’la birlikte hazırladığımız kitabı, ardından da geçtiğimiz günlerde DVD’si Doğan Kitap’tan çıktı. Şimdi en sevdiğim kısmı gerçekleşiyor: İmza günü. Yarın saat 16.00 – 17.30 arası NT’nin Mecidiyeköy mağazasında sizinle birlikte olacağım. Hem “Son darbe: 28 Şubat’ı hem de diğer kitaplarımı imzalayacağım. Beklerim…(Büyükdere Caddesi No:49/1 Mecidiyeköy/İstanbul)

 

                                              

AHMET HAKAN VE ZAPSU'YA

SAVCILIK ANDICI (!)

           

Rasim Ozan, Takvim Gazetesi’ ndeki köşesinde yazdı.

           

Okudukça hayret etmiş.

 

Ardından, sözü geçen iddianameyi okudum ve Ozan'a hak verdim.

           

KCK soruşturmasıyla ilgili 3. iddianamede öylesine bir suçlama var ki, eğer diğerleri de böyleyse, vay bizim halimize.

           

İddianamede, Ahmet Hakan ile Cüneyt Zapsu'nun KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ile sık sık görüşüp önerilerde bulundukları ileri sürülüyor. Nurettin Fırat adındaki bir sanığın yaptığı konuşmaya dayandırılmış. Ancak, Fırat'ın bu sözlerinin dışında durumla ilgili ne bir kanıt var, ne bir tanık, ne de telefon tapeleri. Üstelik Fırat, bu konuşmalara tanıklık ettiğini de söylemiyor.

           

Özetlemek gerekirse, içi bomboş bir suçlama. Bir iddianameye konuluyor ve kamuoyunda da  sanki gerçekmiş gibi dolaşıyor.

           

Olacak iş mi?

           

Dedikodudan ileri gitmeyen duyumlar iddianamelere nasıl konulur, anlayabilmiş değilim. Buna gerçekten “Yargı Andıçı” demek gerekiyor. O zaman da insanın içine bir kurt düşüyor. Acaba tüm KCK iddianameleri böyle boş suçlamalarla mı dolu?

 

 

TUTUKLU MİLLETVEKİLİ

İBRAHİM AYHAN'DAN MEKTUP VAR...

           

BDP'nin Şanlıurfa Milletvekili seçilen, ancak siyasetin pençesinden kurtulamadığı için hala tutukluluk hali devam eden İbrahim Ayhan cezaevinden mektup yazmış. Dün elime geçti.

           

Yargılandığı suçlarla ilgili bilgi veriyor.

           

Siyasi parti mensubu olarak, diğer partilerin elemanları ne yapmışlarsa aynını yapmasına rağmen terörle özdeştirilmekten duyduğu rahatsızlığı anlatıyor. Mahkeme 31 Mayıs'ta kararını verecek. Ya tutukluk hali devam ettirilecek ya da serbest kalıp Meclis çalışmalarına katılabilecek.

           

Ayhan da, tutuklu milletvekilleri konusundaki manevralardan dolayı hayal kırıklığı duyanlar arasında. Hatta "Eğer seçime girmemiş olsaydım, şimdiye kadar çoktan serbest kalmıştım" diyor.

           

Kamuoyunun bir kesiminin gözünde, KCK dosyası giderek siyasi davalar arasına giriyor. Hele son dönemlerde tutuklu milletvekillerini kamuoyunda itibarsızlaştırma çabaları da gözden kaçmıyor.

           

Bu davanın hukuksuzluğu her geçen gün biraz daha belirginleşiyor.

 

EUROVISION'UN BİR EĞLENCE

OLDUĞUNU NİHAYET KABULLENDİK

           

Geçmiş yıllardaki Eurovision yarışmalarını bilmem hatırlar mısınız?

           

Aman Allahım! Ülke olarak ayaklara fırlar ve elimizde kalem kağıt, kimin bize, kimin düşman olarak gördüğümüz ülkelere ne not verdiğini  hesaplardık. Ertesi gün de, ya Türkiye'yi temsil eden kişiyi mahveder ya da düşmanlık ettiğini varsaydığımız ülkelere hakaretler yağdırırdık.

           

Eurovision'un aslında basit, ticari bir yarışma olduğunu, Avrupa'daki müzik piyasasını genişletmek ve çeşitlendirmek için düzenlendiğini bir türlü anlatamadık. Yıllar boyunca medyamız bu olayı sanki bir Çanakkale Savaşı veya bağımsızlık mücadelesi gibi gördü.

           

Nihayet son yıllarda durumu anlamaya başladık.

           

Ayaklarımız yere bastı. İşin eğlence yanını görür olduk.

           

Bu akşam eğlenmenize bakın. Kafanızı verilen oylara, Bonomo'nun kazanması ya da kaybetmesine takmayın.

 

 

STANDART&TÜRK KURULUR,

ANCAK DIŞARIDA ETKİLİ OLMAZ...

           

Standart&Poors uluslararası bir reyting firması.

           

Büyük şirketler ve ülkeler abone oluyorlar ve bir miktar para ödüyorlar. Firma da, ülkelerin ekonomilerinin nabzını tutuyor. Nereye yatırım yapılabilineceğini, nereden kaçılması gerektiğini, bu ülkelere verdiği puanlarla saptıyor.

 

Firma ne kadar doğru teşhislerde bulunursa, o kadar para kazanıyor. Kimi zaman hatalı değerlendirmeler de yapıyor, ancak uluslararası piyasaları ve yatırımcıları büyük oranda etkiliyor.

           

Geçenlerde bizim fena halde canımızı sıktı. Notumuzu indirdi. Buna en büyük tepkiyi de Başbakan gösterdi. Firmayı kötü niyetlilikle suçladı. Şimdi anlaşılıyor ki, Türkiye kendi reyting firmasını kuracak ve hatta Standart&Poors gibi firmalardan ağzı yanan ülke ve yatırımcıları kendine bağlayacak.

           

Benim bu konuda kuşkularım var.

           

Herşeyin başında, ne kadar bağımsız olduğu söylenirse söylensin, yerli bir reyting firmasının uluslararası piyasalarda ciddiye alınması son derece güçtür. Belki kendi kendimize güveniriz, ancak uluslararası piyasalar etkinlenmediği taktirde, boşu boşuna çaba ve para harcamaktan öteye geçemeyiz.

 

 

DALGALI SOHBETLER

 

Eee yaz geldi sayılır. Yavaş yavaş denize açılmanın da vakti geliyor. Bir deniz tutkunu olan Emir Kunt'un "Beyaz Türk Yatçılarını" anlattığı kitabı Dalgalı Sohbetler Altın Kitaplar'dan çıktı. Dalgalı Sohbetler, modern deniz ve yatçılığın ne olduğunu kaptanlardan tekne misafirlerine kadar deniz sevdalıları ile konuşmuş ve ortaya çok değerli bir çalışma çıkmış. Tekneler de başucu kitabı olacak Dalgalı Sohbetler denize doğru yol aldığımız bu dönem de yatçılar için mutlaka okunması gereken bir kitap. (www.altinkitaplar.com.tr)

                                                                                  *

 

GECEDEN DOĞAN

 

Gazeteci Nuriye Akman, yepyeni sürükleyici bir romanla daha karşımızda. Akman uzun yıllara dayanan gazeteci geçmişi ve yaptığı olağanüstü röportajlarla kendinden bahsettirmesini bilmişti. Son romanının ismi ise  Geceden Doğan. Kitap  bizeOsmanlı döneminin sonu ve yeni cumhuriyete geçiş sırasında İzmirli iki ailenin yaşamını anlatıyor. Romanda, Osmanlı ailesi Cenubiler ile Levanten aile Montanaroların dostluğu ve ilişkileri Akman'ın sürükleyici kaleminden aktarılıyor. (www.dogankitap.com)



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…