Mehmet Ali Birand
 
MUHALEFET’İN TÜZÜK KAVGASINI KÜÇÜMSEMEYİN...
 
 


MUHALEFET’İN TÜZÜK

KAVGASINI KÜÇÜMSEMEYİN...

           

Medya'da garip bir hava var .

           

TBMM'de muhalefetin, iktidar tarafından yapılmak istenen tüzük değişikliğine karşı verdiği mücadele küçümseniyor.

           

Özellikle Meclis oturumları sırasında yaşanan direniş görüntüleri ekranlara yansıtılıyor ve alay eden veya küçümseyen bir şekilde yorumlar başlıyor :

 

            - Şunlara bakın, çocuklar gibi itişiyorlar.

            - Bunun adına demokrasi mi deniyor?

            - Şu CHP'liler de amma kavga ediyor...

           

Sanki, başta CHP'liler olmak üzere, muhalefet partileri sırf kavga çıkartmak için hareket ediyorlarmış gibi eleştiriliyorlar.

           

Haksızlık ediliyor.

           

CHP hakkını arıyor ve haklı bir mücadele sergiliyor.

           

İktidarın itirazı, muhalefetin her yasayı engellemek için ellerindeki hakları abartılı şekilde kullanmalarından kaynaklanıyor. Konuyla hiç ilgisi olmayan önergeler verdiklerine dikkat çekiyor, ardından da 10'ar dakikadan 4 kişi (40 dk) konuşturulduğu için, zamanın boşa gittiği, bu nedenle de yasa çıkarmanın çok  zorlaştığını ileri sürüyor. Bu durumu düzenlemek için, muhalefetin haftada 4 gün olan önerge verme hakkını 1'e, konuşma sürelerini de 10 dakikadan dan 5 dakikaya indirmek istiyor.

           

İşte kavganın nedeni bu.

           

Gerçekten de, önemli bir kısıtlama.

           

Zaten muhalefetin sesini duyuramadığı ve etkili bir çalışma sergileyemediğinden şikayet ediyoruz. Şimdi bu yeni kısıtlama devreye girdiği taktirde, muhalefetin çalışma alanı çok daha sınırlanacak .

           

Muhalefetin haklarını abartılı kullandığı ileri sürülebilir, ancak böylesine sert bir indirime gidilmemelidir. 4 günlük önerge verilme süresi belki 2 veya 3'güne , 10 dakikalık konuşma süresi 5 yerine, 6-7 dakikaya indirilse, yani bir orta yol aransa, bu adım belki daha anlayışla karşılanacak. Ancak iktidar öylesine sert ve maksimalist hareket ediyor ki, kabul edilecek yanı kalmıyor.

           

Hele medyanın, bu olayı adeta alay eder gibi izlemesi, küçümseyen bir dil kullanması, hiçbir demokratik teamüle uymuyor. Tam tersine, özellikle CHP'yi desteklemek ve İktidar partisine de  "muhalefeti boğmayın" mesajı vermemiz gerekiyor.

           

Bu arada Ak Parti'nin unutmaması gereken bir diğer nokta da, bugün iktidardalar ancak yarın (herhalde sonsuza kadar bu ülkeyi yöneteceklerini sanmıyorlardır)  muhalefete geçtiklerinde kendi tuzaklarına düşecekleridir.

 

 

YUNANİSTAN TEHLİKELİ

BİR KAOS'A İTİLİYOR ...

           

Yunanistan yakın tarihinin en istikrarsız dönemine giriyor .

           

Avrupa Birliği, iflastan korumak için Yunanistan'a 130 milyar euro'luk ikinci yardım paketine yeşil ışık yaktı, ancak bırakın rahatlamayı, adeta Yunanistanı zorla fakirleşmeye itti.

           

Korkunç bir reçete...

           

Başta Almanya ve Fransa  olmak üzere AB Konseyi, Yunanlı politikacılara öylesine bir güvensizlik duyuyor ve öylesine bir aldatılmışlık hissi içinde ki , şimdiye kadar hiçbir ülkeye uygulamadığı  ve gaddarlığa varacak ölçüde bir kemer sıkma rejimini zorla kabul ettirdi.

           

İki yıl içinde 150 bin devlet memuru işten atılacak , asgari ücretler indirilecek, ücretlere zam yapılmayacak, harcamalar (Savunma dahil) büyük ölçüde kısılacak..vs...vs

           

Avrupa, Yunanistanın verdiği hiçbir sözü tutmayacağına öylesine inanmış durumdaki , verilen sözlere değil, siyasi liderlerinin imzalı taahütlerini alma noktasına kadar gitti. Avrupa belki kızgınlığında haklı olabilir, ancak öylesine bir tepeden bakan, öylesine çirkin bir zenginlik kompleksi içinde hareket etmiştir ki, Atina'yı iflastan kurtarmadığını, sırf kendini kurtarmak için bu adımı attığını çok belirgin şekilde ortaya koymuştur. Bu tutum, başka hiçbir ülkeye layık görülmemiş çok çirkin bir yaklaşımdır.

 

TÜRKİYE, YUNANİSTAN'A

ELİNİ UZATMALI...

 

Yunan basının en önde gelen, (Kathamerini gazetesi)  Genel Yayın Yönetmenilerinden biri olan Alexis Papahelas'ın çok haklı şekilde "Halkın onurunu kırıyorsunuz. Bu yaklaşımınız reform taraflısı olanların da önünü kesecektir..." demesine yol açmıştır .

           

Avrupa, belki bilerek ancak umursamadıklarından dolayı veya bilmeden Yunanistanı bir kaos'a itiyor. Ege'nin öbür kıyısındaki istikrarsızlık, özellikle Türkiye açısından son derece tehlikeli bir süreci de beraberinde getirir .

           

Eğer içimizde "Oh olsun , derslerini alsınlar ... "diyenler varsa, onlar da Avrupalı'lar gibi çok yanılıyorlar. Tam aksine, Türkiye bu dönemde Yunanistan'a destek olması, elini uzatması gerekir.

           

Örneğin, Enerji Bakanı Yıldız'ın Doğal Gaz jesti bu açıdan son derece yerinde bir yaklaşımdır.

           

Türkiye'nin çıkarı, istikrarlı bir Yunanistan'dır .

           

İyi komşuluk, kötü günlerde belli olur .

 

4+4+4'ü BİZE DOĞRU

DÜRÜST ANLATIN...

           

Meclis'e yeni bir tasarı verildi. İlköğretimin 8'den 12 yıla çıkarılmasını öngörüyor. Ancak kesintisiz eğitim şeklinde değil. İlk 4 yıldan sonra çocuk tercihini yapacak. İsterse meslek okuluna gidecek, isterse yoluna devam edebilecek.

           

Tasarının sahibi Sn. Canikli'yi dikkatlice dinledim, ancak tam anlayamadım. Sanki birşeyler söylemek istiyormuş da, şu aşamada çok da bilgi vermek istemiyormuş gibi bir hali vardı. Gerçek niyet nedir, neyi düzeltmek istiyorlar anlaşılamıyor.

           

Ben anlayamadım. Aklım bu işe yatmadı.

           

Üstelik, gerekçeleri anlatmada çekilinecek birşey de göremiyorum.

           

Niyet neyse söyleyin.

           

Örneğin, açıkça deyin ki "28 Şubat'ın 15 inci yıldönümünde, o dönem yapılan tek değişikliği düzeltmek ve İmam Hatip Okullarının orta bölümünü yeniden canlandırmak istiyoruz..."

           

Böyle bir ihtiyaç duyabilirsiniz. Olabilir, kamuoyu da bunun yarar veya zararlarını tartışır.

           

Veya "Çocuklarına Kuran öğretmek isteyenler, tercihlerini kullansınlar diye, bunu yapıyoruz..." da diyebilirsiniz. O da tartışılır.

           

Ne derseniz deyin, ancak açık olun. Bu topluma gizli kapaklı birşeyler hazırlanıyormuş izlenimi vermeyin. Bu tip yaklaşımlardan yıllar boyunca çok çektik. İletişimsizlikten dolayı yanlış anlamalar yaşadık ve boşu boşuna enerji tükettik.

           

Bu defa kamuoyunu net şekilde aydınlatın lütfen...

 



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…