Mehmet Ali Birand
 
ERDOĞAN DAHİ ÇÜRÜK BİNALARLA BAŞA ÇIKAMAZ...
 
 

 

 

ERDOĞAN DAHİ ÇÜRÜK

BİNALARLA BAŞA ÇIKAMAZ...

 

* Ben hiç ümitli değilim. Başbakan depremde yıkılan binalarla ilgili olarak çok doğru tespitler yapıyor ve çürüklerin mutlaka yıkılacağını söylüyor, ancak bu defa toplumu inandırabildiğini sanmıyorum. Bunca yıldır hep doğru sözler dinledik, ardından aynı manzaralarla karşılaştık. Şimdi bu gidişin değişmesi için ben bir neden göremiyorum.

                       

ERDOĞAN DAHİ, ÇÜRÜK

BİNALARLA BAŞA ÇIKAMAZ...

 

Başbakan'ın deprem konusundaki açıklamalarını dinledikçe eminim sizler de "Bravo adama, bak nasıl doğruları söylüyor. Siyasetçi gibi davranmıyor. Dik duruyor " diyorsunuzdur.

 

Ben de her konuşmasını alkışlıyorum.

           

Çalan müteahhitleri yerden yere vurmasından tutun da bu adamlara göz yuman belediyelere, görevini yerine getirmeyen denetçilere kadar herkese ateş püskürüyor. Bizim kendi aramızda yaptığımız konuşmaların, gösterdiğimiz tepkilerin, Başbakan'ın da ağzından çıkması insanların hoşuna gidiyor.

           

Bununla da yetinmeyip "Oy versinler vermesinler, çürük binalar yıkılacak. " deyiverince, bu defa alkışlar daha da artıyor.

           

Hele ortada bir de verdiği sözleri tutan, aklına koyduğunu mutlaka yapan bir Başbakan imajı varsa, bir dönüm noktasına gelindiği hissi yayılıyor.

           

Buraya kadar çok iyi, çok hoş da bir de bundan sonrası var tabii...

           

Başbakan gerçekten söylediklerini yapabilecek mi? Yoksa o da bir süre sonra günlük yaşamın içinde, bütün bu sözlerini unutacak veya bürokrasi O’nu da çarklarının içine alıp eritmeyi başaracak mı?

           

Neden olmasın?

           

1999 Marmara Depremi’ni bir düşünsenize...

           

Hemen hemen aynı şeyleri konuştuk.

           

Yine savcılar, yıkılmış binalardan numuneler aldı ve müteahhitlerin peşine düştüler. Bula bula bir tane Veli Göçer' i buldular. Diğerleri unutuldu gitti.

           

“Oturulamaz” kararı verilen, hemen yıkılınması istenen binalar hala insanları barındırıyor.

           

Aynı belediyeler, hala deprem bölgelerine inşaat izni veriyor.

           

Aynı müteahhitler, yeni yönetmeliklere rağmen, deprem riskini dikkate almadan inşaatlara devam ediyor. Denetçiler de oralı olmuyorlar. Daha da önemlisi, içine girdikleri binanın dayanıksızlığını bierek oturan insanlarımızın tutumunda da hiçbir değişiklik olmuyor. Boşverip, hayatlarını kolayca riske atabiliyorlar.

           

Bakın, daha şimdiden İstanbul'da ki kaçak ve hurda binaların yıkılmasının imkansızlığını konuşmaya başladık. Bu kadar para bulunamayacağı, 40-50 bin bina ile başa çıkılamayacağı söyleniyor. İtirazlar başladı bile...

           

Yok. Ben Başbakan'ın bunca engeli aşıp bu kafaları düzeltebileceğine, ülkenin deprem belasından kurtulmasına yol açacak olan bir adımı atabileceğine inanamıyorum.

           

Böyle gelmiş, böyle devam edecek.

           

Depremler yaşanacak, insanlarımız sefil olacak. "Nerede bu devlet, neden yardım yok?" diye çığlık atacaklar. Yine hamasi konuşmalar yapılacak, sözde dayanışma gösterileri yaşanacak, TV'ler para toplayacak, siyasilerimiz bölgeyi dolaşıp gözleri yaşlı köylülerle ağlayacaklar...

           

Ardından, yeni bir depreme kadar, olup biten yeniden unutulacak.

           

Recep Tayyip Erdoğan 'ın da bu umursamazlık çarkını kırabileceğini sanmıyorum.

             

Yanılırsam, Türkiye kazanmış olur.

                                                                      

                                               YAS TUTMANIN DA

                                               BİR ÖLÇÜSÜ OLMALI...

                                              

Bu ülkenin başında iki sorun var ki kolay kolay kurtulamayacağız. Özellikle kafa yapımız, dünyaya bakışımız ve alışkanlıklarımız nedeniyle, daha çok uzun yıllar bu sorunlarla birlikte yaşamak zorunda kalacağız.

           

Bunlardan biri deprem, diğeri de terör.

           

Her ikisini de temelinden çözecek ne gücümüz ne cesaretimiz ne de niyetimiz var.

           

Durum böyle olduğuna göre, bari bu sorunlarla yaşamayı öğrenelim.

           

Hayır, onu da öğrenmek istemiyoruz. Aksine her defasında kendi kendimizi yıpratıyoruz. Gereksiz şekilde birbirimizi suçluyoruz. Toplum olarak geriliyor ve zorla bazı şeyleri ispatlamaya çalışıyoruz.

           

Arka arkaya gelen son terör ve deprem olaylarında aynını yaşadık.

           

Karalar bağladık... Törenleri iptal ettik... Bazı televizyoncular programlarını iptal ettiler... Kimi radyolar kepenk indirdi...

           

Öylesine bir karmaşa yaşandı ki toplum da şaşırdı.

           

Bundan sonrasını daha iyi planlamamız gerekiyor. Daha çok depremler yaşayacağımız gibi, daha nice terör olaylarına göğüs gereceğiz. Her defasında karalar bağlamaya kalkar ve toplumu gerersek, işin içinden çıkamayız.

           

Yanlış anlaşılmak istemem, ancak yas tutmanın da ölçüsünü ayarlamamız gerekiyor.

                                                          

 

ÖRNEK İŞADAMI: İSMET ABALIOĞLU

 

CNN Türk Programlar Departmanı’nın başarılı editörü Reyhan Yıldız’ın son kitabı “Adresini Arayan Mektuplar&Bir İşadamının Portresi ve Anıları: İsmet Abalıoğlu”. (www.goa.com.tr) Kitap, Türkiye’nin demokrasiyle tanıştığı ilk yıllarda Denizli’de küçük bir toptancı dükkanında çıraklıkla başladığı ticaret hayatı, bugün holding patronluğuna uzanan çevreci iş adamı İsmet Abalıoğlu’nun yaşam öyküsünü anlatıyor. Kitabı okuyunca İsmet Abalıoğlu’nun yaptıklarına hayran olmamak elde değil. 1996’da Doğa ve Çevre Vakfı DOÇEV’i kuran Abalıoğlu o tarihten bugüne her yıl bir orman açmış, yüzbinlerce fidanı toprakla buluşturmuş. Elektronik atıklarla ilgili yönetmelik AB uyum yasaları çerçevesinde 2005’te çıkmışken, DOÇEV’in 2004’ün ilk altı ayında topladığı pil miktarı 5,5 tonmuş. Örnek alınacak bir iş adamı. Reyhan’nın, son derece titizlikle ve ince eleyip sık dokuyarak tamamladığı kitap son derece okunaklı olmuş. Reyhan, şimdilerde benimle birlikte Şubat ayında CNN Türk’de yayınlanacak olan “Son Darbe 28 Şubat” belgeselini hazırlıyor.   



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…