ALMAN VAKIFLARINA
YARGISIZ İNFAZ MI YAPIYORUZ?
- Türkiye’deki dört Alman vakfı tekrar mercek altına alındı. Gerçek görevi “düşünce kuruluşu” olan bu vakıflarla, gerçekten istihbaratçılık yapanları galiba birbirine karıştırıyoruz. Yabancılardan kuşkulanma hastalığımız tekrar su yüzüne çıktı. Başbakan son derece ağır suçlamalarda bulundu. Ancak polis suskun. Eğer bir suç varsa harekete geçmeleri gerekmez mi?
==========================================
ALMAN VAKIFLARINA
YARGISIZ İNFAZ MI YAPIYORUZ?
Ak Parti iktidarının engüçlü yanı bazı kararları hiçbir kompleks duymadan almasıdır. Bunun en sonörneklerinden biri de azınlık vakıflarının devlet tarafından haksız şekilde elkonulmuş mallarının geri verilmesiyolundaki kararıdır. Bu örnekleri çoğaltmak da çok kolaydır.
Şimdibakıyorum, Başbakan Alman vakıflarına son derece önemli ve ağır suçlamalardabulunuyor. Bunların çeşitli yollardan PKK’yayardım ettiklerini söylüyor. İşin içine CHPbelediyelerine de yardım edildiğiiddiası da girince, tabii ki olayın boyutları büyüdü. Vakıflarla, Türkiye’yeyatırım kredisi veren Alman kurumları birbirine karıştı.
Türkiye’defaaliyet gösteren dört önemli Alman vakfı var:
KonradAdenauer-Friedrich Ebert- Friedrich Naumann- Heinrich Böll
Buvakıfların her biri, Almanya’nın önde gelen, son derece ciddi, ağırbaşlıdüşünce kuruluşlarıdır. Bütçeleri ve çalışmaları hem Türk hem de Alman yetkililertarafından incelenir. İstedikleri gibi para da harcayamazlar. Zira bağışlarlayaşadıklarından dolayı her kuruşları denetlenir.
Hemen hepsinin toplantılarına katıldım. Genelyaklaşımlarını izledim. Hiçbirinde gizli kapaklı oyunlar çevirdikleri izleniminiedinmedim. Tam aksine, Türkiye’yi birçok uluslararası konuda desteklemiş, hattalobici gibi çalışmışlardır. İlgilendikleri sahalar, bulundukları her ülkeyegöre değişir. Yıllar içinde Türkiye’de insanhakları, sivil-asker ilişkileri, Kürt sorunu, Ermeni sorunu, Kıbrıs, Yunanistanile ilişkiler, eksen kayması, Orta Doğu, Suriye gibi konularlailgilenmişlerdir. Yani biz hangikonuları konuşuyor idiysek, uluslararası kamuoyu Türkiye hakkında neleri merakediyorsa, hangisi moda ise onları ele alırlar. Eskiden Kıbrıs, Türk-Yunan,insan hakları,
asker-sivililişkileri modaydı; şimdi eksen kayması, Türkiye nereye gidiyor ve Kürt konusu moda…
Üstelikbu vakıflar bulundukları bir ülkede yer altı çalışması da yapamazlar. O işleri yapanlar vardır. Bu dörtbüyük vakıf yıkıcı faaliyetlerde bulunamaz, konuk oldukları ülkelerin resmimakamlarının şikayetine yol açacak adım atamazlar.
Bırakınböyle bir durumda o ülkeden çıkarılmalarının kendilerine getireceği prestijkaybını, Alman yasaları da bu tip çalışmalarıcezalandırır. İspat edildiği taktirde bu vakıflar ellerindeki “vakıflık”statüsünü dahi kaybederler. Alman sistemi çok demokratik, uygar vedisiplinlidir. Bu tip suçları görmezden gelmez.
Buvakıflar kredi de veremezler. Konferanslar düzenlemenin ve raporlarhazırlamanın ötesine geçemezler. Yanibir “düşünce kuruluşu” olmanın dışına çıkamazlar. Hele hele bir siyasi partiyeveya terör örgütüne destek sağlamak, para aktarmak bu vakıflar için bir suçoluşturur.
Başbakansuçlamada bulunduğuna göre elinde mutlaka bir bilgi veya belge vardır. Boşuboşuna böylesine ağır bir konuşma yapmaz veya yapmaması gerekir. Bundan dolayı,şimdi Başbakan’ın delilleri açıklaması bekleniyor.
Benimanlayamadığım, vakıfları kamuoyu önünde suçlamak yerine neden polis hareketegeçirilmiyor? Birşey varsa neden soruşturmaya uğratılmıyorlar da kamuoyunungözündeki kuşku ve kaygıları arttırıcı bir yol izleniyor?
Başbakan’ınsözlerinden sonra polisin harekete geçmesini bekledim. Ancak kimselerden birses çıkmadı.
EğerAlman hükümeti, Alman Yatırım Ajansı KFWveya GIZ gibi alt yapı yatırımıve yardımı yapanlarla bu vakıflar birbirine karıştırıldıysa, hemen düzeltilmelive ne demek isteniyorsa açıkçasöylenmelidir.
Bizimülkemizde yabancı uyruklu herşeyekarşı bir kuşku vardır. Her yabancıyı bir casus olarak görürüz. Görevlerigerçekten casusluk olanlarla, vakıf veya dernek adı altında istihbaratçılıkyapanlarla; gerçek vakıfları hep birbirine karıştırırız. Hele bir yabancının Kürt sorunuyla ilgilenmesi, gösterileri izlemesi, Güneydoğu’datemaslar yapması, resmi ideolojinin dışında görüş açıklaması veya rapor yazmasıtüylerimizi diken diken eder. Hemen komplo teorileri üretilmeye başlanır,gerçek vakıflarla zararlı örgütleri birbirinden ayıramayız.
Özetle:Yıkıcıfaaliyette bulunan, teröre destek verenvakıfları soruşturmak, yasalara aykırı davrananları yakalayıp cezalandırmak polisin ve yargının işidir. Açık bir bulgu göstermedenbu vakıfları suçlamak, yargısız infazdan başka bir şey değildir.