Mehmet Ali Birand
 
Kimseler üstüne almasın...
 
 

Kimse kızmasın sokakları hepimiz kışkırttık…

Kimseler üstüne almasın, ancak eğer bugün sokaklar karıştıysa, hemen her duyarlı noktada bir olayla karşılaşıyorsak bunun sorumluluğu hem liderlerimizde hem de medyadadır. Gerilimi kim başlattı, kim kabarttı, tartışmasını bir yana bırakalım. Şimdiye kadar görülmemiş bir sertlik ve bazen hakarete varan suçlamalar, sokaklardaki olaylara adeta yeşil ışık yaktı. Suçu başka yerde aramayalım. Sadece AK Parti’ye de yıkmayalım. Bu duruma herkes katkıda bulundu.

Gerçekten kimse kızmasın, kimse tek başına sorumluluğu almasın kimse de sorumluluktan kaçmasın, şu songünlerde birden bire başlayan sokak olaylarının temelinde, liderlerimizin birbirlerine karşı yürüttükleri sonderece sert kampanyalar ve yaptıkları suçlayıcı konuşmalar yatıyor. Bunlara birde medyanın kışkırtmasınıeklersek sonuç ortada.

           

Biri daha fazla, diğeri daha az değil.

           

Başbakan kiminin hayran olduğu kiminin eleştirdiği o kendine özgü üslubunu en çok bu seçimde kullanıyor.Sinirler geriliyor. Yaptığı suçlamalar herkesi etkiliyor. Hele Ak Parti liderinin her dediğine inanan bir kesimden geliyorsanız,  vay karşınızdakinin haline.

           

Kılıçdaroğlu deseniz, konuşmaya başlayınca, öylesine sert suçlamalarla ortaya çıkıyor ve Erdoğan’ı öylesineyerden yere vuruyor ki, sanki 8 yıldır bu ülkeyi yöneten bir kişiden ve partiden değil, sadece yolsuzlukdüşünen bir grup ve onun liderinden söz ediyormuş izlenimi doğuyor. Meydanları dolduran onbinler, TV’lerdekiyüzbinler de infial duyuyorlar. AK Parti döneminde yapılanların bazılarından memnun olanlar bile bu yüzdenBaşbakan’a karşı öfkeleniyor.

           

Bahçeli, en gerilimli konuşmaların ustası. Ekranda görüldüğü andan itibaren, ya tokat atılacak, ya dersverilecek, ya da ülkücülerden ders alacak olan diğer liderleri anlatıyor. Sertlik seviyesini hep yüksek tutuyor.

           

BDP’liler deseniz, onlar da bir alem. İçine düştükleri durumu ve seçim sonrasında bizleri nelerin beklediğinioldukça kışkırtıcı bir dille anlatıyorlar. “Savaş” söylemini kullanmaktan çekinmiyorlar.

 

Medyamıza gelirsek, bizler de  bütün bu kampanyaları ballandıra ballandıra, döndüre döndüreyayınlıyoruz.

           

Liderlerimiz, belki bu şekilde taraftarlarını kendi etraflarında toplayabiliyor ve oylarını arttırabiliyorlar, ancaktoplumun da canına okuyorlar. Onların seçim meydanlarındaki sözleriyle gelişen sertlik zaman zaman sokağayansıyor.

 

Başbakan’nın konvoyunun  Hopa’da taşlanmasının veya daha önce PKK tarafından kurşunlanmasının,Hopa’da ölen Metin Lokumcu için Salı günü Ankara ve  İstanbul’da düzenlenen gösterilerde polis ile yaşanançatışmaların da altında, kabul edilebilir yanı yok, ama hep seçim meydanlarındaki gerilim yatıyor.

           

Dedim ya, kimse alınmasın. Kimse bu işin faturasını da sadece Ak Parti’ye ve Başbakan’a kesmeye dekalkmasın. Sokaklardaki gerilimin gerçek sorumluları hepimiziz.

 

Eğer seçimlerin rahat geçmesini istiyorsak, hep birlikte  artık frene basmalıyız...

                                   *                                 *                                 *

 

KILIÇDAROĞLU, İLK ADIMI ATTI...

 

Diyarbakır  mitingi CHP’nin Güneydoğu’dan ne kadar oy topluyabileceğini gösterdi. Tam 9 yıl aradan sonrabir CHP lideri Diyarbakır’a geliyordu. Nasıl karşılanacağı  çok merak ediliyordu.

 

Kalabalık fazla değildi. Birkaç bin kişi gelmişti. Büyük bir heyecan da yaşanmadı . Dikkatleri çeken bir diğernokta, bu defa BDP’lilerin seçim meydanında görülmemeleriydi. Herhalde, Başbakan’ın “Bunlar el ele hareketediyorlar” eleştirisine yeni malzeme vermek istemediler.

 

Belki bu manzaraya bakıp, durumun  pek parlak olmadığını söyleyebilirsiniz, ancak eskiyle karşılaştırıldığızaman son derece önemli bir gelişme de hemen göze çarpıyor. Unutmayalım ki, son seçimlerde bu partinin bölgeden aldığı oy oranı sadece yüzde 2 idi. Bunu yüzde 4’e çıkartsa dahi , güzel bir sonuç elde etmiş olacak.

           

Kılıçdaroğlu’nun bu konuşma sırasında,  Kürt Sorunu hakkında bazı ek açıklamalar yapması bekleniyordu.

           

Olmadı, beklenen gerçekleşmedi.

           

Herhalde seçimlere kadar yeni riskler almak istemedi. Batı kıyılarında oy kaybetme tehlikesini göze almamışolabilir.

           

Sonuca bakarsak, CHP ilk defa Diyarbakır ile barıştı, diyebiliriz. 9 yıl sonra CHP  simgesel bir bir jest yaptı vekarşılığını da gördü.

 

Şimdi, bundan sonrası gelmeli. CHP artık bölgeye girdiğine göre, Diyarbakır’lıların gerçekten
 kalbini kazanıp kazanamayacağını ortaya koymalı.

*                          *                           *

ERDOĞAN, DİYARBAKIR’I HEYECANLANDIRDI..

 

Bu başlığı okuyup, bana “Sen hangi Diyarbakır’dan söz ediyorsun?” diye sorabilirsiniz . Ak Parti’ye oyveren, hiç değilse kendini AKP’ye daha yakın görenlerden söz ediyorum. BDP veya PKK’ya gönül 

bağlamışolanlar da, düşünceliler. Yeni projelerden dolayı, yeni iş sahalarının açılacağının farkındalar. Onların beklentileri daha siyasi olduğundan dolayı, pek seslerini çıkartamıyorlar. Sur içinin yenilemesi, yeni bir havaalanı inşaasıve Dicle vadisine yeni bir kentin kurulması insanlara cazip geliyor. Bu da çok doğal.

 

Başbakan, bu projeleriyle daha önce yaptığı bir konuşmada “buraya yepyeni çok modern hapisane yapacağız” vaadini (!) unutturdu. Partisinin Diyarbakır’da CHP’den daha etkin olduğunu gösterdi.  Önemli bir kalabalık topladı. Alan da kıpır kıpırdı.

 

Buna rağmen, öteki Diyarbakır ise, hayal kırıklığına uğradı. 2005 yılındaki o ünlü  konuşmasının yarattığı heyecan yoktu.

 

Başbakan seçim öncesinde, Kürt sorunuyla ilgili beklenen olası açılımlara pek değinmedi.  BDP’yi ve PKK’yıhalka şikayet etti.  Konuşmasında daha çok  kardeşlik 

temasını işledi. Cumhuriyetin bölünmemesi gerektiği üzerinde durdu. Din unsurunu çok kullandı ve özellikle devletin imamını boykot eden yaklaşımı sert şekildeeleştirdi.

 

Herkesin korkusu bu ziyarette hoş olmayan olayların çıkması ve gerginliğin artmasıydı.

 

Olmadı.

 

Anlaşılan BDP de bu konuda dikkatli davrandı ve taraftarlarını uyardı. Zaten yeterince

gerilim varken,Diyarbakır’da çıkabilecek bir olay ülkedeki dengeleri çor sarsabilirdi.

 

Şimdi asıl korkuyla beklenen, Bahçeli’nin önümüzdeki hafta yapacağı Diyarbakır gezisi. Onu da sessizce atlatabilirsek, derin bir nefes alacağız.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…