Bir süredir geçmişin hastalıklarından söz ediyorum.
Nasıl birbirimizi anlayamadığımızı, nasıl anlamak istemediğimizi yazıyorum.
Bütün hepsinin altından da, ülkenin siyasi ve ekonomik pastasını, dindar kesim ve
Kürtlerle paylaşmaktan kaçınmamızın yattığına dikkat çekiyorum.
Şimdiye kadar laik kesimin yazdığı anayasaları incelediğinizde, hep aynı senaryolargörülüyor. Kendi dünyamıza, inançlarımıza göre bir Türkiye modeli yaratmış, dindar ve Kürt kesimleri görmezden gelmişiz. Yarattığımız demokratik-laik sistemi katışekilde koruyabilmek adına, dindarlara ve Kürtlere karşı baştan aşağı bir savunma mekanizması oluşturmuşuz. Sonra da bu mekanizmaları kullanıp, bu kesimleri ezmişiz.
Birbirimizi aldatmayalım.
Türban konusundan başlayın, Kürtçe konuşmaya kadar, Cumhuriyet’in düşmangördüğü bu iki cepheyi hep öteledik.
Bu durum artık değişti.
Türkiye ve dünya koşulları değişti.
Eski palikaryalar, şimdi çoğunluktalar.
Eskisi kadar diş geçiremiyoruz.
Erkekliği elden bırakmaya niyetimiz yok, ancak gücümüzün giderek azaldığının da farkındayız.
Sanıyorum, şimdi elimize altın bir fırsat geçiyor.
Seçimler sonrasında hazırlanacak olan yeni anayasa...
BİZİM HATALARIMIZI, ŞİMDİ AKP TEKRARLAMAMALI...
Herşeyden önce, ülkedeki dengelerin artık değiştiğini kabul edelim.
Artın türban yasaklamalarından, TBMM'YE türbanlı milletvekilinin giremeyeceği gibi saçmalıklardan vazgeçelim.
İşin temeline bakalım.
Laik-demokratik sistemi sağlamlaştıralım.
Gerçek demokrasiye sahip çıkalım.
Kürtleri ikinci sınıf vatandaş durumundan çıkaralım.
Siyasi ve ekonomik sistemimizi paylaşmayı kabul edelim.
Savaş yerine toplumsal barışı tercih edelim.
Bu konuda en önemli görev Ak Parti' ye düşüyor.
- AKP, ya bizim eski hastalıklarımızı tekrar edecek ve toplumukendi dünya görüşüne göre şekillendirmeye kalkacak; o zaman yine eski savaşlar, bu defa tersinden yaşanacak. Sonunda da, yine darbeler süreci konuşulur olacak.
- Veya Anayasa’ya tüm siyasi akımlar katkıda bulunup, ortak bir Türkiye modeli oluşturulacak. Barış içinde, darbelerden uzak bir yaşam sürecine girilecek.
YENİ ANAYASA İLE GELİN HUZUR BULALIM...
Ak Parti, görünen o ki, seçim sonrasında Türkiye' nin geleceğini şekillendirecek.
CHP sırf muhalefet yapmak yerine, ülkenin temel iki sorununa katkıda bulunmayıbenimserse, emin olun hepimiz rahat ederiz.
Artık, Kürtlerin “bölücülüğünü”, dindarların da “Türkiye'yi İran'a dönüştürme”iddialarını bir kenara bırakalım. Kendimizi rüyalardan kurtaralım ve gerçeklerebakalım.
Darbeleri geri bırakmış, hepimizin rahatça yaşayabileceği bir Anayasa yapalım.Kendimizi yeniden bir savaş sürecine sokmayalım...
* * *
BU BAŞARI, AZİZ YILDIRIM’A AİTTİR...
Bir GS’li için FB’nin şampiyonluğu hakkında yazı yazmak oldukça güç (!) ancak doğrusu, bu yaklaşım da birGS’liye yakışır.
Taraftarlığı bir yana bırakalım.
FB bu yıl şampiyonluğu haketti.
Herkesin bu başarıda payı var, ancak içlerinden bir kişi var ki, katkısı tartışılmaz.
O kişi de, Aziz Yıldırım.
Hep tekrar ediyorum, Yıldırım belki medyanın sevgilisi olmayabilir veya dünyanın en sempatik kişisi de olmayabilir, ancak FB’ liler, orkestra şefi olarak başkanlarına teşekkür etmeliler.
Karmakarışık, birbirini yiyen, nereye gittiği belli olmayan bir FB kulübünü ele aldı. Zamanında sopaladı, zamanında sert konuştu ancak herkesi yerine oturttu.
Daha da önemlisi, takım kurma felsefesini değiştirdi. Uluslararası bir boyut getirdi . Ünlü isimleri dünyamızasoktu. Sadece kendi kulübünün değil, diğer kulüplerin de dünyasını genişletti. Bizi, küçük dünyamızın dışına çıkardı.
Birlikte çalışmak için seçtiği iki isimle başarısını perçinledi.
Bir başkası, belki de Alex’e o parayı vermezdi. Kocaman ile yoluna devam etmezdi.
Aziz Yıldırım, futbolcu olsa transfer edilirdi de, Başkan olunca iş değişiyor (!)
Neyse, FB’liler nasıl olsa, ne kadar başarılı olursa olsun, yakında sıkılırlar ve Yıldırım’ı değiştirmeye kalkarlarve güzel işleyen bir mekanizmayı bozarlar (!)
Nede olsa hepimiz Türküz...
Alışkanlıklarımız aynı...
Şaka bir yana...Tebrikler Başkan Yıldırım....