Mehmet Ali Birand
 
Kasetlerle oynamak...
 
 

Bugün onun, yarın senin kasedin çıkıverir

Kasetlerle oynamak, bunu genel bir ahlak zabıtalığına dönüştürmek birden moda oluverdi. Size ne oluyor, anlamıyorum. İnsanların özel hayatına neden burnunuzu sokuyorsunuz? Namus pisliğini bırakın ve bir gün sizin de başınıza aynı durumun gelebileceğini düşünün (!)

Bazılarımız, gizli kamera çekimlerinden çok hoşlanıyor. Başkalarının özeline girmek, adeta bir haz veriyor. “Bak gördün mü, ne kötü şeyler yapmış... Kendini farklı göstermiş...” diyebilmenin keyfini çıkarıyorlar. Hele işin  içineseks de girdi mi, değme işin keyfine. Karşısındakini yerden yere vurmanın şevkiyle

tepinmeye başlıyorlar.

Bu yaklaşımdan parsa toplayanların farkında olmadıkları bir şey var. Bugün başkasının başına gelen, yarınonun da başına gelebilir.

Bu gizli çekimlerin sadece seks ile sınırlı olmadığını, uzaktan alınmış seslerin de, bir insanın hayatınıkarartabileceğini unutmamak gerekir. Bir arkadaşınızla konuşmanız dahi, öylesine çarpıtılır, öylesine farklı birortama sokulur ki, kendi sesinizden siz dahi kuşku duyarsınız.

Ne zaman ki hep birlikte ayaklanır ve bu iğrençliğe tepki gösteririz, insanlar o zaman çekim yapmaktançekinmeye başlarlar...

Gelin tepki gösterelim. Alkışlamayalım, aksine lanetleyelim.

Bu tartışmalarda bir çoğumuzu sinirlendiren diğer nokta da, toplumda  birden bire namus zabıtalarınıntüremesi. Aklı başında sandığımız  kişiler dahi bir özel hayat polisi kesiliverdiler.

Size ne kardeşim?

Ben istediğimi yaparım ve bunun hesabını da ben veririm.

Lütfen namus tüccarlığını bırakalım.

Herkes kendi evinin önünü temizlesin yeter.

*

KÜRT POLİTİKASINI ASKERE BIRAKIRSAK...

TARAF Gazetesi’nin  yayınladığı Wikilleaks belgelerini bilmem izleyebiliyor musunuz? Hele Amerikan büyükelçilerinin, Washington’a yolladıkları “Kürt sorunuyla ilgili asker görüşlerini” içeren telgraflar son derecedikkat çekici.

Büyükelçiler, ya Genelkurmay başkanları ya da Genelkurmay ikinci başkanları, kuvvet komutanlarıyla konuşup görüş alıyorlar. Kürt sorununun nasıl çözülebileceğini tartışıyorlar. Aslında yapmamaları gereken bir şeyyapmışlar, ancak 1990-2000 yıllarının gerçeği de buydu. Kürt sorunu, askerden sorulurdu.

Beni asıl ilgilendiren, askerin tutumu, olaya bakışı oldu. Sorunun bugünlere kadar sürünmesinin nedenlerihemen anlaşılıveriyor.

Askerin bakışı farklı, siyasetin gerektirdiği uzlaşı ve karşısındakini anlama  yaklaşımından çok başka. Bundandolayı askeri suçlamak da çok yanlış. Onların işi bu. Sertlik, silah ve barut. Siyasetçi,  sorumluluğu almayıp,ihaleyi Genelkurmay’a bırakırsa, işte bugünlere kadar çözümsüz gelinir, gereksiz kan dökülür, insanlar ölür...

Artık yeni bir dönemdeyiz.

Bundan dolayı, seçim sonrası girilecek süreci çok önemsiyorum. Bunun “son şans” olduğuna inanıyorum.

Bugünkü sertleşme işaretlerini fazla ciddiye almıyorum. Siyasetçilerin bu defa zoru başaracaklarına inanmakistiyorum.

*

KONGRE EĞLENİYOR !

ZENGİN, YOKSULUN HALİNDEN ANLAMIYOR...

İstanbul’da son derece görkemli bir  toplantı yapılıyor.

“En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı”.

Toplantıya Birleşmiş Milletler’e üye yoksul 192 ülkeden 11 delege katıldı. 50 Devlet ve Hükümet Başkanı, 94Bakan, 47 uluslararası örgüt  başkanı İstanbul’a geldi. 10 yılda bir defa toplanan “yoksulların”  ağzına birparmak bal çalındı, o kadar.

Hep bilinen laflar, bol vaadler verildi, göreceksiniz 10 yıl sonra yine bir araya gelecekler ve bir bakacaklar ki,söz verenler ortada yok.

Yoksulların halinden en iyi Türkiye anlıyor, ancak bizim de gidişi değiştirecek gücümüz yok.

Konuşmalara dikkat ederseniz, hep tespit, hep tavsiye... Ancak, 1 dolar gelirle hayatta kalmaya çalışan halkların yaşadığı ülke sayısı 48’e çıktı. Bu ülkelerin toplam nüfusu ise 1 milyar. Bu dünyadaki her 7 insandanbiri bu koşullarda yaşıyor demek.  Cumhurbaşkanı Gül’ün de konferanstaki konuşmasında belirttiği gibi “buülkelerin sayısı azaltılmaz, buralarda yaşayan insanların hayat standardı yükseltilmezse, dünya siyasi vegüvenlik açısından çok büyük tehlikelerle karşı karşıya kalacak”.

Ancak, hiç kimse bu ülkelere “balık tutmasını” öğretmiyor. Hep, borç vermek, kredi açmak veya hibede bulunmakla yetiniliyor. Dedim ya, kimse başkalarının zenginleşmesini istemiyor.

Yoksul ülkeleri temsil eden delegeler İstanbul’un tadına vardılar. Şimdiye kadar defalarca duydukları sözleri tekrar tekrar dinlediler.

Anlayacağınız Kongre eğlendi.

Zenginler daha zenginleşmeye devam etti ve fakirler kendilerini kaderlerine terk etti.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…