Ben çok hüzünlendim.
Kars’taki heykelin öylesine yapayalnız, etrafına dikilen darağacı karşısında, çaresiz şekilde kafasının kesilmesini beklemesi beni çok üzdü.
Ağır ağır ölüme götürülen, önce kafasının kesileceğini, sonra da vücudunun paramparça edileceğini bilen birmahkuma benzettim.
Üstelik, hiçbir suçu olmayan bir mahkum.
Kars’taki anıtı beğenir veya beğenmeyebilirsiniz
Başbakan gibi, ucube diye niteleyebilirsiniz.
Ancak, benim merak ettiğim, Başbakan’ın gösterdiği tepkiden sonra, belediyenin tutumu oldu. Gidereksembolleşen ve kamuoyunun gözünde bir sanat çalışmasının idamıyla eş tutulan yıkım işini bu şekledönüştürmesi, küçük bir grubun gözünde dahi olsa, bir cinayeti andıran olayın, kameraların önünde infazedilmesini anlayamadım.
Anıt çirkin olabilir.
Peki, neden zamanında düşünülmedi. Belediye yine AK Parti Belediyesiydi ve o zaman kabul edilmemeliydi. Sonradan, “olmadı, yıkalım” deseniz dahi, bunu böylesine bir gösteriye dönüştürmek beceriksizlikten başkabirşey değildir.
KARS BELEDİYESİ, AK PARTİ’YE ÇOK ZARAR VERDİ
Belediye bu tutumuyla kendi partisine büyük zarar verdiğinin farkında değil. Seçimler öncesinde, Ak Parti’yisanat-heykel düşmanı gösteren böyle bir show’a hiç gerek yoktu.
Anıt konusundaki muhalefetin bir bölümü, sırf AKP’ye karşı durmak ise, büyük bölümü TV’lerde seyrettiğimizgörüntülerin yarattığı burukluktur.
Başbakan’dan çekinip birşey söyleyemedikleri besbelli. Oysa, Erdoğan’a bunlar anlatılabilir ve farklı bir çözümbulunabilirdi. İnatlaşmaya hiç gerek yoktu.
Ak Parti, gereksiz şekilde kendi kalesine gol attı.
Kamuoyunda bıraktığı tat, yıkımdan elde edilecek siyasi rant’a hiç değmedi.
* * *
BAŞBAKAN, İNANMASA DAHİ NEDEN DESTEK VERİYOR?
Başbakan’ın eskiden ilginç bir yaklaşımı vardı.
Kendi bakanlarının kimi uygulamalarına, gözü kapalı destek vermezdi. Hatta kabine üyeleri korkarlar, Başbakan’ın tepkisini beklerlerdi. Sağlık Bakanı Akdağ’ın aşı kampanyası sırasındaki tutumu bunun en renkli örneklerinden biridir.
Başbakan, en yakın mesai arkadaşlarının kimi demeç veya kararları kafasına yatmadığı zaman, vicdanına ters düşen uygulama veya açıklamalarla karşılaştığında “Yanlış söylemiş - Olmaz öyle şey” diye, tepkisinigösterirdi.
Peki şimdi ne oldu da, aynı Başbakan, hem kendi partisinin imajını bozan, hem de hoşuna gitmemesi gerekenbir takım uygulamaların ısrarla arkasında duruyor?
En sonuncudan başlayalım.
ÖSYM’deki duruma bakar mısınız?
Başbakan, açıkça aldatıldığını mutlaka anlamıştır. Buna rağmen uzun süre bekledikten sonra, neredeysekerhen “tatmin oldum” dedi. Hiç değilse vücut dili, bu olaydan memnun kalmadığını gösteriyordu. Kamuoyu ve özellikle de öğrencilerin önemli bir kesiminin gözünde, gerçekler ne olursa olsun, ÖSYM başkanı sınıfta kaldı. Belki iyi bir iş yapmak için yola çıktı, ancak sonunda maalesef karmakarışık bir manzara yarattı. Ne doğrudürüst açıklama yapabilen, ne de bir dediği diğerine uyan, garip bir Başkan ile karşı karşıyayız. Tutulur tarafıyok.
Buna rağmen Erdoğan, hala desteğini sürdürüyor. Neden?
Başkan’ı değiştirir, kamuoyunun kalbini alabilirdi ve siyasi açıdan kazançlı bile çıkardı. “Kendi adamı olsa dahi,hata edeni cezalandıran lider” konumuna girerdi. Eminim Başbakan’ın da bu konuda kafası karışmıştır, ancakyapmadı, kendi seçtiği ismin arkasında durdu.
Belki seçim sonrasında ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir’i değiştirecek, ancak anlaşılan şu arada bu tip birdalgalanma yaratmak, yanlış kişi seçtiği imajını vermek istemiyor.
ERGENEKON’A DESTEĞİN GEREKÇESİ ...
Bir diğer örnek, Ergenekon soruşturmasının dallanıp budaklanması ve daha da önemlisi, uzun tutukluluk süreleri.
Başbakan’ın tutukluluk sürelerinin böylesine uzun tutulmasına karşı olduğunu yakın çevresi biliyor. Her ne kadar “bu bizim işimiz değil, yargının sorumluluğudur” dese dahi, bu uygulamanın mantık dışı olduğunu kabul ediyor.
Hele Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmaları, kitapların toplanması ile ilgili olarak, Avrupa Konseyi’ndeki konuşmasında “bomba yapımına yardımcı oldular” demesine rağmen, ne partide, ne de kendi vicdanında buişin böylesine basit olmadığına mutlaka inanıyordur.
Ergenekon soruşturmasına genel yaklaşımı da aynı.
İş uzadıkça sulanmasından, gerçek suçluların da bu durumdan yararlanacaklarından kaygı
duyduğu biliniyor.
O zaman, neden ısrarla destek veriyor?
Bu konuyu, Başbakan’a çok yakın kişilere sordum, “Özellikle Ergenekon konusunda çok duyarlı. Eğer eleştiriyekalkarsa, bundan sonraki savcıların cesaretlerini kıracağına inanıyor. Bu nedenle de desteğini sürdürüyor” yanıtını aldım.
Ne olursa olsun, Başbakan’ın artık eski yaklaşımının, şu veya bu nedenle değiştiğini söylemeliyiz.