Bugün CHP’lilerle, kafamdaki bir soryu tartışmak istiyorum.
Soracağım soru son derece basit:
Parti, türbanlı bir aday gösterse ne olurdu?
Hemen kaşlarınızı kaldırıp, “Olur mu öyle şey?” demeyin.
Gelin, tartışalım.
Parti ne kazanır, ne kaybederdi? Birlikte bakalım.
Bir süredir CHP liderinin konuşmalarını dinliyorum, TV’lerdeki reklamlarını izliyorum.
Verdiği mesajlar son derece ilginç...
- CHP toplumun her kesimini kucaklamak istemektedir...
- Kimseyi ideolojisisi veya inancından dolayı dışlamayacaktır...
- Türban sorununu en kolay CHP çözer ve bu çözümü getirecektir...
Ardından, partinin adaylarına baktığınızda, riskli olmasına rağmen, öylesine isimler seçilmiş ki, merkez sağdeğil, sağın da ötesindeki oyların hedeflendiği açıkça görülüyor. Kılıçdaroğlu da bu kişilerin aday gösterilmesini, partinin tüm kesimlere açılmasının örneği olduğunu söyledi.
Şimdi aynı sorumu sorayım:
Böyle bir farklı yaklaşım sergileyen CHP, neden türbanlı aday seçmedi?
Üstelik, türban konusunun eski tılsımını ve sembolik değerini yitirdiği, toplumun türbanı artık bir tehdit gibigörmemeye başladığı, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlıktan başlayarak, bürokrasinin ve belediyelerin neredeyse büyük bölümünde gördüğümüz ve Özal’ın dediği türbana gibi “alışmaya başlandığı” bir dönemde,CHP böyle bir cesaret gösterse ne kazanır, ne kaybederdi?
- Türbanlı aday gösteremeyen Ak Parti’nin elindeki en sihirli değneği kapmış olmayacak mıydı?
- Muhafazakar kesimden önemli bir oy almaz mıydı?
- Merkez sağa elini uzatmak isteyen CHP, bu şekilde yelpazesini çok daha genişletemez miydi?
- Bu ülkede bir devrim gerçekleştirmiş olmaz mıydı?
Şimdi de gelelim kaybedeceklerine...
- Acaba İzmir başta olmak üzere, kalelerini kaybetmekten mi korktu?
- Parti içinde, seçime çok az kaldığı bir dönemde böylesine bir sıçrama yapmaktan mı çekinildi?
- Yoksa, Kılıçdaroğlu bu dev adımı atmayı göze alamadı mı?
KAÇIRILMIŞ BİR FIRSAT OLDUĞUNA İNANIYORUM...
Biraz dikkatlice incelense, CHP’nin bu konuda bir fırsat kaçırdığına inanıyorum.
Türk toplumunun türban meselesini artık gerisinde bıraktığı apaçık görülüyor.
Göreceksiniz, yarın türban Meclis’e girecek ve belki ilk dönemde bazı tepkiler doğsa dahi, topluma ters düşmeyecektir.
Artık Türkiye’nin, bir irtica veya şeriat devleti olma tehlikesiyle karşı karşıya olmadığını içimize sindirmemiz gerekiyor. Toplumun genelini kucaklamak isteyenlerin de, artık bu gerçeği görmeleri ve eski tabulardankurtulma cesaretini göstermeleri gerekmiyor mu?
CHP, bu cesareti ortaya koyabilse, bu ülkede hem kendini, hem de Türkiye’yi ellerini bağlayan bir kelepçedenkurtarabilecekti.
Göreceksiniz, seçimler sonrasındaki dönemde, türban tümüyle serbest kalacak ve TBMM’ye de girecek, o zaman da böyle bir adım normalleşecek... İş işten geçmiş olacak. AKP, türbanı kurtaran parti olarak tarihegeçecek.
İşte CHP’nin kaçırdığı fırsat bu...
*
BAYKAL, ÇOK ÖRNEK BİR DAVRANIŞ SERGİLİYOR...
Deniz Baykal hakkında herkesin farklı bir görüşü vardır.
Kimine göre, devrini tamamlamış, kimine göre CHP’nin önünü kapatmış bir lider.
Baykal’ın bu partiye neler verdiğini, zamanında koskoca partiyi tek başına nasıl sırtlandığını gördüm ve partiaçısından varlığının önemine hep inandım.
Şu anda “Baykal, kuzu postuna sarınmış bir kurttur. Şimdilik sipere yattı ve Kılıçdaroğlu’nun seçimlerde başarısızlığını bekliyor” diyenler çok yanılıyorlar. Belki ileride haklı çıkabilirler, ancak eski liderin bugüne kadarki tutumuna bakarsanız -iddialı bir Baykal düşmanı değilseniz- bu insanın nasıl örnek bir “eski lider” dersiverdiğini görebilirsiniz.
Gurup toplantılarındaki tutumuna bakın.
Ne bir abartma, ne de dikkatleri çekme çabası görürsünüz.
Hele son gelişmeye bakın... En yakınları kadro dışı bırakıldı, Baykal çıkını çıkartmadı.
İstese, öylesine dikkatleri çeker ve partiyi öylesine köpürtür ki, kimse önüne geçemez ve bütün bunları, partisine oy kazandırmak için yaptığını da ispat edebilir. Kılıçdaroğlu’nun hayatını çok zorlaştırabilir.
Hayır, partinin normal bir üyesi gibi davranıyor.
Hatta, yeni CHP yönetiminin bazı üyelerinden gereken duyarlıkları görmemesine rağmen, tekerleklere çomaksokmuyor. Aksine, ilk başlardaki mesafeli yaklaşım veya kuşkular giderilmiş olacak ki, Kılıçdaroğlu’nun hayatınıkolaylaştırmaya özen gösteriyor.
Başbakan’a “ulan”lı tepkisinden dolayı özür dilemesi de, siyasetçilere verilen bir ders gibiydi.
Bu yazıyı, “Bırakın Deniz Baykal’ın yakasını. Onunla uğraşmak yerine, herkes seçimi düşünsün” demek içinyazdım.
Baykal zaten ödeyeceği kadar “diyet” ödedi.
Baltalar artık kılıfına girmeli.