Mehmet Ali Birand
 
Wikileaks belgeleri ortaya dökülmeye başladığı günden bu yana...
 
 

ABD Elçiliği bizi nasıl gözetliyor?

Wikileaks belgeleri ortaya dökülmeye başladığı günden bu yana, merakla izliyorum. Ankara'daki Amerikan Büyükelçiliği, bizim için neler demiş, nasıl değerlendirmeler yapmış? Washington'a nasıl bilgi akışı sağlanmış? Bazılarımız hayal kırıklığına uğrayacak, ancak çok ilginç sonuçlara vardım.

Mutlaka biliyorsunuzdur, ancak ben yine de  hatırlatayım.
 
Wikileaks belgeleri, uluslararası ilişkiler açısından son derece önemli bir dönem başlattı. İlk defa, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın nasıl çalıştığı, bu dev bürokrasinin ve çarklarıdöndüren beyinlerin nasıl işlediği hakkında ipuçları elde edildi.
 
Bu belgeler Bağdat'taki Amerikan Büyükelçiliği’nden, bir Amerikalı asker tarafından çalındı.Dünyanın çeşitli başkentlerinden Washington'a yollanan ve Merkez’in de, Bağdat'a servisettiği telgrafları içeriyor. Tabii içlerinde Ankara'daki ABD Büyükelçiliği’nin ilettiklerinden debol miktarda var.
 
Ankara'dan Washington'a her yıl binlerce telgraf gider. Bugüne kadar Wikileaks'den sızan telgraf sayısı  henüz çok az. Adeta buzdağının ucunu görebildik diyebilirim. Ancak bu kadarı dahi, Amerikan diplomatlarının bizleri nasıl inceledikleri, nasıl değerlendirildikleri konusunda bir fikir veriyor.

AMERİKALILAR TSK'YI SANDIĞIMIZ KADAR TANIMIYOR.

Herşeyin başında, bu telgraflarda beni hayrete düşüren en önemli bulgu, Amerikanyetkililerinin, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni  bizim sandığımız kadar iyi tanımadığı izlenimi oldu.

Eski algılama, TSK ile PENTAGON'un adeta iç içe çalıştıkları, ilişkilerinin çok sıkı olduğu şeklindeydi. Geçmişteki her darbenin altında Washington'un parmağı vardı.Washington'dan “direktif alındığı” hikayeleri anlatılırdı. Komplo teorisyenleri, TSK'yı  adetaPentagon'un emrindeymiş gibi gösterirlerdi.
 
Meğer durum farklıymış.
 
12 Eylül müdahalesinde duyduğumuz "Bizim çocuklar başardı" (Our boys did it) dönemiçoktan bitmiş.
 
Wikileaks 'den sızan telgraflarda bu durum açıkça görülüyor.
 

Özellikle, PKK terörünün arttığı 1990'lardan başlayan bu ayrışımın, Irak istilası ile birlikte daha da yaygınlaştığı, hatta TSK'daki Amerikan aleyhtarlığının inanılmaz boyutlara vardığıanlaşılıyor.
 
Ankara'dan giden telgraflarda bu durum açıkça görülüyor. TSK-ABD arasındaki askeri ilişkilerin sanıldığı gibi, karşılıklı güven ve dayanışmaya dayanmadığı, özellikle Türk askerinin  Amerikalılara kuşku ve kaygıyla baktıklarını  ortaya koyuyor.

" TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?" SORUSU HEP SORULUYOR...

Diğer ilginç bir  bulgu, Amerikan  Büyükelçiliği’nin, Türkiye'deki milliyetçi kabarmayızamanında görüp,  Washington'u uyarmasıdır. 
 
Sık sık Merkez’in dikkati çekilmiş. Araştırma yapılmış. Çeşitli kesimler yoklanmış.
 
Milliyetçi akımın nereden kaynaklandığı ve bunun ne kadarının asker kökenli olduğu soruşturulmuş. Milliyetçi akımın, Türk-Amerikan ilişkilerini ne yönde etkileyeceği sorgulanmış.
 
Telgraflarda, Ak Parti ile ilgili olarak henüz fazla bir değer yargısı yok. 
 
Erdoğan'ın farklı olduğu, eski liderlere benzemediği sık sık belirtiliyor ancak karşıt birtutum da (Edelman dönemi hariç ) yok. 
 
İçerdeki tartışmalar bildirilmiş, ancak üstünde çok durulmamış. Hele “şeriat tehlikesi” gibibir cümleye hiç rastlanmıyor. 
 
Buna karşılık,  Davutoğlu'nun en dikkatle izlenen kişi olduğunu da söylemek gerekiyor.Telgraflarda, Türkiye' nin nereye gittiği konusu en çok işlenen konulardan biri. Eksenkayması veya Türkiye' nin başka denizlere yelken açma eğilimi işlenmekle birlikte, alarm zilleri çaldırılmamış.
 
Tekrar edeyim, bu izlenimler elimize ulaşan belgelere dayandırılıyor. Bunların sayısı da henüz çok az. Yani, yanıltıcı olabilir. İleride yenileri ortaya çıktıkça, bu izlenimlerde de birince ayar yapmak gerekebilir.

*   *   *

AMERİKA ELÇİLERİ SİYASET YAPMIYOR...

Wikileaks'den genel olarak sızan belgelerin tümünü okuduğunuzda, Ankara'dakiler gibi, dünyanın dört bir yanına dağılmış olan ABD diplomatlarının bazı özellikleri çok net şekildeortaya çıkıyor. 
 
Kimseler alınmasın, ancak son derece profesyonel bir kadro oluşturdukları açıkçagörülüyor.
 
Bakın benim saptadığım bazı noktalarda neler var :

- Amerikan diplomatlarını, bırakın diğer ülke diplomatlarını, Avrupalılardan ayıran enönemli özellikliğin, yolladıkları telgraflarda siyaset yapmamaları, Washington'uyönlendirmemeye dikkat etmeleri olduğunu söyleyebilirim. Aralarında tabii ki  ideologlarda var, ancak sayıları çok az. Büyük çoğunluğu, bulundukları başkentin resmini çekiyor.Washington'a bu resmi yansıtıyorlar. Politika yapmayı  merkeze bırakıyorlar.
 - Temaslarında da mümkün olduğunca, madalyonun tek tarafını yansıtmıyorlar. Mutlakakarşı görüşleri de telgraflarına ekliyorlar. Madalyonun iki tarafını da vermek için çaba harcıyorlar.
 - Washington'a yollanan telgraflarda, Büyükelçilerin dünya görüşlerine göre dedeğerlendirmelere rastlanıyor. Bir Demokrat büyükelçi ile bir Cumhuriyetçi'nin yaklaşımıister istemez değişiyor. Yine de mümkün olduğunca objektif davranmaya çalışıyorlar.
 -  Bizim "dedikodu" diye adlandırdığımız ve küçümsediğimiz birçok ayrıntıyı da Washington' a gönderiyorlar. Merkez’in her şeyden haberdar olması isteniyor.
 - Bence en önemli yanları, toplumun tüm katmanlarıyla görüşme alışkanlıkları. Bunu Avrupalılarda, hele diğer Asya ve Afrika ülkelerinde bulamıyorsunuz.

YENİ BÜYÜKELÇİ İLİŞKİLER İÇİN SAĞLIKLI BİR İSİM

Ankara'ya gelen yeni Büyükelçi Francis Joseph Ricciardone işte böyle bir elçiliğin  başına geçiyor.  En büyük avantajı, Türkçeye hakimiyeti ve Türkiye'yi tanıması. Uçaktan indiğiandan itibaren farkını göstermesini bildi .
 
Ricciardone, sadece Türk-Amerikan ilişkileri değil, Türkiye'nin genel olarak batı dünyası ileilişkilerinin en önemli geçiş döneminde Ankara'ya geldi. Yanlış anlamalara hiç yer olmadığıbir süreçte, ülkemizi iyi bilen birinin atanması, her açıından  bir şanstır. 
 
Unutmayalım ki, Amerikan diplomatları içinde iyileri ve başarılı olanları kadar, başarısız vebu bürokrasi çarkına ayak uyduramayan, Washington' u yanıltanları da vardır.  Ancak neolursa olsun bilgili ve sağlam bir Büyükelçi her şeyi değiştirebiliyor. Hiç değilse yol kazalarını önleyebiliyor.  



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…