Önümüzdeki günlerde, bu tutum daha da yaygınlaşacak ve Erdoğan, milyonlar tarafından omuzlarda taşınacak. Osmanlı dönemlerinden söz edilecek ve Türkiye'nin gerçek yerini bulduğu söylenecek.
Başbakan Erdoğan, Türkiye'ye dönüşünde de eminim omuzlarda taşınacak. Arap kardeşlerimizin yanında dev bir lider, gerçek bir dost olarak alkışlanacak. İsrail Cumhurbaşkanının sert eleştirilerine gereken cevabı veren, kahraman ve cesur bir lider olarak puan toplayacaktır.
Ancak unutmamamız gerekir ki, bu alkışlar bir süre sonra yavaş yavaş azalacak ve bir gün Erdoğan'ın bu jesti belki de hatırlanmayacak. Araplar eskiden olduğu gibi, Türkiyeyi yine benimsemeyecekler ve Erdoğan'ın bu yaptıkları unutulup gidecek.
Davos'daki manzara çok ilginçti.
Aslında Erdoğan'ın konuşması iyiydi. Önemli noktalara parmak bastı. Haklı gerekçeler ortaya koydu.Ancak belki bilerek veya bilemeyerek öylesine bir tepki sergiledi ki, Türkiye'nin dış politika çizgilerinde önemli dengeler sallandı. Peres'in konuşması da, kendi açısından çok tatmin edici unsurlar taşıyordu. Ancak Peres, hem konuşmasıyla, hem de mimikleriyle Erdoğan'ı tahrik etti. Adeta azarlar gibi konuştu. Başbakan'ın bam teline bastı. Doğrusunu söyleyelim, Erdoğan da bu diplomatik tuzağa düştü. Belki de, Erbakan'ın Kaddafi karşısında kaldığı durumu hatırlamış olabilir.
Ne olduysa oldu...
Ancak, Erdoğan haklı görüşlerini, aniden sinirlenince, hem anlatamadı, daha da kötüsü tutumuyla Türkiye'yi Hamas avukatı konumuna soktu. Dıplomatik açıdan en yapılmaması gereken birşeyi yaptı. Sinirlendi, sigortası attı ve kendini , adeta kavga eden bir Başbakan durumuna soktu. Erdoğan, tepkisini böylesine kavgacı bir şekilde toplantıyı terkederek, kendini ve ülkesini riskli bir konuma soktu. Hiç gerek yokken , Arap- İsrail sorununu birden bire, Türk-İsrail çatışmasına dönüştürdü. Uluslararası siyasi arenada işi mahalle kavgasına döndürdü.
Peres'in bu olaydan sonra Erdoğan'ı araması ve bir nevi gönlünü almaya çalışması, İsrail'in krizin büyümesini istemediğini ortaya koyuyor.
Ancak hemen sonuca atlamamak gerekir. Eğer Başbakan bu yaklaşımını ısrarla sürdürür, Peres gibi olayın yumuşatma yolunu seçmezse, Türkiye'nin dış ilişkilerinde önemli değişimler yaşanabilir.
Örneğin ;
- Türkiye giderek Hamas- İran-Suriye üçgeniyle özdeşleştirilecek. İsrail-ABD-AB-Mısır- Suudi Arabistan kampından uzaklaşmaya başladığı yorumlanacaktır. Türkiye'nin artık bölgede tarafsız bir tutum alması veya kolaylaştırıcı rolü oynaması da imkansızlaşacaktır.
- İsrail ile ilişkiler kesilmese dahi, bundan böyle rengi değişecek ve soğuyacaktır. Eğer hemen dengelenmezse, İsrail-Türkiye ilişkileri bir daha kolay kolay düzelemez. Bunun yansımaları, Washington'da ve para piyasalarında görülür.
- AKP de bundan böyle büyükgözaltına alınacak ve Erdoğan'ın Türkiye'yi farklı bir yere doğru götürmek istediği izlenimi yaygınlaşacaktır. Erdoğan bu olaydan belki alkış ve oy kazanabilir, ancak Uluslararası alanda risk almıştır.
Başbakan kızınca, gözü birşey görmüyor.
Belki bunu bilinçli şekilde yaptı.
Belki seçim yatırımı yaptı.
Belki duygusallığına mağlup oldu.
Ne olursa olsun, sonunda kabak moderatörün başında patladı.
30 Ocak 2009 POSTA
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|