Genelde falcılıktan pek hoşlanmam. Ancak, falcılığın gizemli bir yanı vardır. Tahminlerinin doğru çıkıp çıkmayacağını kimseler bilemez, buna rağmen yine de merakla dinlenir.
Ben de bugün kendimi yarı falcı gibi hissediyorum. Elimdeki verilere bakıp, Türkiye’nin önümüzdeki 10 veya 15 yıl sonrasını tahmin etmeye çalışacağım. Çok zor, zira elimdeki verilerin her an değişebileceğini, yapacağım hesapların bozalabileceğini biliyorum. Ancak, ne olursa olsun değişmeyecek olanlar da var. İşte ağırlığı bu noktalara vererek Türkiye’nin falına bakacağım.
* * *
GÜNLÜK YAŞAM EPEY
DEĞİŞECEK...
Türk toplumu hep dindar idi, ancak bunu günlük yaşama yansıması pek belirgin değildi. İlerde, çok daha dindar, daha doğrusu dindarlığın yaşamın günlük ritmini çok daha fazla etkilediği bir Türkiye ile karşı karşıya geleceğiz.
Örneğin, Üniversitelerde türbanın serbest kalmasını bir yana bırakın, islami giyimin toplumun büyük bir bölümünü etkisi altına alacağını göreceğiz. Devlet dairelerinde de aynı giysiler hakim olacak.
Örneğin, kıyı şeridindeki büyük kentler dışında alkol satışlarını daha da azalacak, ramazanda yemek-içmek çok güçleşecek.
Laik kesim daralacak, muhafazakar yaşam toplumun büyük bölümünü etkisi altına alacak, ancak laik-demokratik sisteminden hiçbir zaman vazgeçmeyecek.
Türkiye’nin kökten dinci olacağı veya İran gibi bir din devletine dönüşmesinden korkanlar haksız çıkacaklar. Türk toplumu daha da dindar bir yaşama kayabilecek, ancak hiçbir zaman kökten dinci olmayacak. Kürdü, Lazı, Alevisi, Boşnağı, laik kesimiyle oluşan bu karışım, kolay kolay bir kalıba sokulamayacak.
Bugünlere oranla çok daha muhafazakar, daha kapalı bir yaşam tarzı beklenir ancak, daha fazlası değil...
* * *
KÜRTLER ÖNEMLİ ORANDA
RAHATLAYACAKLAR...
10-15 yıl sonrasının Türkiye’sindeki en önemli diğer değişiklik Kürt kökenli vatandaşlarımızın yaşamında görülecek. Çoğunlukta oldukları yerlerde kendi kendilerini yönetir hale gelecekler. Açıkça adı konmasa dahi -buna özerklik bile diyebilirsiniz- günlük yaşamlarında kendi kuralları geçerli kılacaklar.
Ana dillerinde eğitim görebilecekleri bir ortamı elde edecekleri gibi, uzun yıllar öncesinden itibaren başlayan isteklerinin önemli bir bölümünü elde edebilecekler. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin en önemli guruplarından birini oluşturacaklar.
PKK hala olacak, ancak yarı siyasi, yarı silahlı marjinal bir örgüt halinde dönüşecek. İçlerinden bazıları, teröre karışmamış eski liderlerinden bazıları dahi Meclis’te boy gösterecekler. PKK, eskisi gibi terör estiren, korku dağıtan bir örgüt değil, ancak yine de zaman zaman T. C. Devletiyle itişip kakışan bir örgüt diye anılacak.
İçlerinde bağımsızlık için mücadele eden Kürtler yine bulunacak. Mücadelelerini siyasi cephede yapacaklar. İdealleri, Büyük Kürdistan'ı kurmak ve kendi devletlerini sahiplenmek için mücadele verecekler.
Ancak Türkiye’yi bölmeyecekler, belki de bölemeyecekler.
* * *
AB BİTMİŞ, ABD’DE AK,
BÖLGEYE YÖNELMİŞ BİR TÜRKİYE
İşte falımın en çok bilinmeyeni olan bölümü.
Türkiye’nin dış ilişkilerinin nasıl gelişeceğini hesaplayabilmek çok güç. Zira bilinmeyeni çok olan bir denklem. Yine de, Uluslararası olağanüstü gelişmeleri hesap dışında tutarsak, karşımızda şöyle bir Türkiye bulmamız olasıdır:
Avrupa Birliği macerası bitmiş olacak. Bir yandan, Avrupalı ülkelerin Türkiye gibi dev bir müslüman ülkeyi aralarına almak istememelerinden, öte yandan da Türkiye’nin artık AB’ye eskisi kadar gereksinme duymadığı inancıyla, bu proje şekil değiştirecek.
Türkiye, AB ve ABD yani batı dünyası ile barışık ancak eski ilgisi kalmamış bir emekli müttefik konumuna girecek. Batı ile eski içiçelik yerine, yakın ancak mesafeli ilişkili bir Tükiye göreceğiz.
Dış ilişkilerindeki ağırlık ve öncelik, yakın bölgesine dönecek. Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya Cumhuriyetleriyle bağları daha sıkılaşacak, Rusya, Çin ve Hindistan gibi ülkelerle ilişkileri daha da yaygınlaşacak.
İsrail ile pek sıcak olmayan, zaman zaman sürtüşme yüklü... Nükleer silaha sahip olduğu taktirde, İran ile çok gerilimli bir yaşama girilecek.
Belki de hiç değişmeyecek bir dış politika klasiği olarak, Kıbrıs kalacaktır. İkiye bölünmüşlüğü kesinleşmiş, buna rağmen hala çözüm aranan bir sorun olarak, yine gündemden düşmeyecek.
* * *
ÇOK DAHA ZENGİN BİR TÜRKİYE
Belki tekrar etmiş olacağım, ancak bugünkü gidiş sürdürülebilirse, Türkiye gelecekte bu bölgenin en zengin ülkesi olacak. Hele Kürt sorununu şu veya bu şekilde yatıştırmış bir Türkiye’nin önü açıktır.
Yeter ki, iç koşullar ve Uluslararası konjonktür değişmesin.
Türk toplumunun zenginleşme dürtüsü, dışa açılma olanaklarının artması ve iç istikrar kolay kolay bulunamayacak avantajlardır. Toplumunun genç oluşu da, ülkenin elindeki en önemli kozlardan birini oluşturacaktır.
Enerji yollarının üstünde bulunuşu ve stratejik konumu, uzun yıllar sonrasında da Türkiye’ye büyük olanaklar sağlayacaktır.
Irak’ın parçalanması, bölgede büyük bir yeni anlaşmazlık çıkması veya ABD’nin İran’ı istila etmesi gibi olasılıkların dışında, ülkenin zenginleşmesi kaçınılmazdır.