Mehmet Ali Birand
 
CHP, Dersim'e sahip çıkmalı
 
 

Eğer şimdi, Tunceli'nin adının değişmesiyle ilgili tasarıya destek verirse, bir oranda durumunu kurtarabilir. Aksi halde, işi çok zor.


CHP, Tunceli'ye eski  adı olan Dersim'in verilmesi konusunda önemli  bir sınavdan geçecek.

 

Onur Öymen'in devirdiği çamı tamir etmek ve Kürt konusunda  AKP'ye kaptırılan oyların hiç değilse bir bölümünü geri alabilmek için, partinin önüne büyük bir fırsat çıktı.

 

DTP'nin  yasa önerisine karşı çıkmak, kendi ayağına ateş etmek  anlamına gelir.

 

DTP tasarısını  reddetmek, bugüne kadar ki tüm hatalara tüy dikmekten beter bir prestij kaybı getirir.

 

1935'de yapılan değişikliğin anlamı Tunceliler için son derece derindir. Tekrar eskiye dönülüp Dersim adının geri verilmesinin yaratacağı  rahatlama, yayacağı mesaj çok önemlidir.

 

Bu, Türkiye Cumhuriyetinin geçmişteki hatalarıyla yüzleşme cesaretini göstermesi anlamına gelir ki, alınacak nice siyasi karardan çok daha derin izler bırakır.

 

Bu durumu AKP hemen fark etmiş gibi görünüyor. Başbakan'ın Roma'da  soruları yanıtlayış şekli, Kürt  Açılımı çerçevesinde DTP'nin yasa tasarısının destekleneceğinin açık işareti.

 

Bakalım, CHP nasıl davranacak?

 

                                               *                                             *                                             *

BAKÜ, TÜRK-ERMENİ PROTOKOLÜNÜ ERTELİYOR MU?

 

Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan ve sınır kapısının açılışını da  içeren protokol unutulmadı, ancak buzdolabında donmaya bırakıldı gibi görünüyor.

 

Protokolün TBMM'den geçmesinin anahtarı Aliyev'in cebinde. Bakü ile Erivan, 7 bölgedeki Ermeni işgalinin sona erdirilmesi için anlaşmaya  vardıkları ve Aliyev “memnun”  olduğu,  yani yeşil ışık yaktığı anda, protokol TBMM'de onaylanacak.

 

Ancak, şimdi sorulan soru, Azerilerin gerçekten çözüm  isteyip istemediği şeklinde,.

 

Bu konuda birçok çevrenin kuşkusu var. Azerilerin, Karabağ'da final çözüm değil, ilk aşamada, Ermenilerin 7 bölgeden çıkmalarını içerecek “yaşanabilir” bir çözüm isteyip istemediği  sorgulanıyor.

 

Geçen yıla kadar Bakü'de kapalı kapılar  ardında bu soruya Azeri yetkililerin verdikleri yanıp hep aynıydı:

 

“... Neden acele edelim ki... Giderek zenginleşiyoruz. Zenginleştikçe gücümüz artıyor. Oysa Ermeniler zayıflıyor. Hele Türkiye ile  sınır kapısı kapalı kaldığı sürece zayıflama devam edecek.  Bu nedenle Karabağ sorununda çözüm için acelemiz yok. Bekleriz, elma kıvamına gelince nasıl olsa düşecektir” denirdi.

 

Bu yaklaşım, ağustos 2008'de Rusya'nın Gürcistan'a  asker sokmasına kadar sürdü. O olay Azerileri de çok ürküttü.  Rusya'nın bu bölge üzerindeki ağırlığını ve gerektiğinde de, müdahaleden çekinmediğini göstermişti.

 

Başka bir deyişle, Ermenistan'ın en önde gelen müttefiki olan Rusya'nın, “ermeni elmasının kıvamına gelince, Azerilerin kucağına düşmesine izin vermeyeceği” gerçeği  Bakü'yü açıkça ürküttü.

 

Şu sıralarda rüzgarın ne yandan estiği pek bilinmiyor.

 

Azeriler, bir yandan çözüm  istediklerini gösteriyorlar, bir yandan da son noktayı koymaktan  çekiniyorlarmış gibi bir hava estiriyorlar. Atılmayan adımlar bu kuşkuları arttırıyor.

 

İşte bu çerçevede, 7 ilçede bir türlü sonuca varılamadığından dolayı da, Türkiye-Ermenistan protokolü bir türlü meclisin genel kuruluna gelemiyor. Eğer Azeriler hala 2008 öncesi yaklaşımını sürdürüyorlarsa, daha çok uzun yıllar bekleyeceğiz demektir.

ORHAN MİROĞLU'NUN KİTAPLARI

 

Bugüne kadar 12 Eylül'e dair pek çok kitap yazıldı. Bugünlerde de bir dizi filmle “o günler” anlatılıyor. “Bu kalp seni unutur mu” özellikle Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananların anlatıldığı bölümleriyle çok konuşuldu. “Dijwar” da işte “o günleri” Diyarbakır Cezaevi'nde bizzat yaşayan bir Kürt aydının, Orhan Miroğlu'nun kaleminden çıktı. Kitaba göz atınca anlıyorsunuz ki, ne filmler ne de diziler Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananları tam olarak aktarabiliyor. O korkunç günleri, bizzat yaşayan birinin kaleminden okumak çok farklı. Kitapta Musa Anter cinayeti ile ilgili tanıklıklar da yer alıyor. Kitabın sonunda bana yazılmış ilginç ve sürpriz bir mektup da var.

 

Orhan Miroğlu'nun bir diğer ve son çıkan kitabı “Affet Bizi Marin” Süryanilerin hikayesini anlatıyor. Bu kitap da yakın tarihimizle yüzleşmemizi sağlayacak belge-hikayelerden bir tanesi. (Everest Yayınları, 0212 513 33 20)

                                                                                    20.11.2009 POSTA



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…