1950?lerden ba?layan ve 1990?da noktalanan so?uk sava? yıllarında üç ayrı darbe yaparak anayasalar hazırladı, kendine görevler edindi. ?lkenin nasıl yönetilmesinden tutun kimler tarafından ve hangi ilkeler çerçevesinde yönetilece?ini saptadı.
İ?i çok kolaydı. Zira içeride hiçbir sivil iktidar buna itiraz etmedi, edemedi. Sivil toplum örgütleri ayaklanmadı.
Dı?arıdan da özellikle?Washington?dan hep tam destek aldı.
TSK, yıllar içinde kendine temel üç görev alanı çizdi.
1- Sınırları korumak ve ülkeyi savunmak. (Gerçek görevi)
2- Laik sistemi ortadan kaldırmayı hedef alan irtica ile mücadele. (Kendi kendine biçti?i görev)
3- Toprak bütünlü?ünü koruma, Kürt milliyetçili?i ve PKK terörüyle mücadele.
Bu ?ekilde özellikle 1980?den itibaren güvenlik sorunlarının çerçevesini geni?letti?i gibi, güvenlik nedeniyle hemen her konuda kendini söz sahibi konumuna getirdi. Bazı alanlardaki özelle?tirmelerden yabancıların gayrimenkul almalarına, siyasette nelerin konu?ulup nelerin konu?ulmamasına, TRT yayınlarından tüm özel haberle?me ve özel medyanın çalı?ma ilkelerine kadar yüzlerce konunun ?u veya bu ?ekilde?askere sorulması gere?i??günlük hayatımıza girdi. Türkiye bu ?ekilde, perde arkasında askerin yönetti?i bir ülke konumuna girdi. Bugün ise, 2010 yılındayız ve etrafımıza baktı?ımızda eski ko?ulların kalmadı?ını ve artık çok ?eyin de?i?ti?ini görüyoruz...?Türkiye artık?1950-60?ların Türkiyesi de?il. Ne siyasetçisi, ne dü?ünürü, ne i? adamı, ne de gazetecisi aynı.
Uluslararası ko?ullar da tümüyle de?i?ti. Artık demokrasi ve insan hakları ön plana çıktı. Artık darbe yapan ordu desteklenmiyor
Artık?irtica kavramı?dahi de?i?ti. TSK?nın bir zamanlar?irtica ile mücadelemaddesine dayanarak cezalandırdı?ı hatta Atatürk ilkeleri açısından bir?tehditolarak gördü?ü ki?iler bugün ülkeyi yönetir duruma girdi.
Türk Silahlı Kuvvetleri?ise, bunca de?i?ime ra?men kendini belirli alanlarda de?i?tiremedi. De?i?imi ödün vermek gibi niteledi. Toplumun ve uluslararası kamuoyunun bekledi?i uyumu sa?layamadı. Oysa, ülkedeki veya uluslararası alandaki geli?meler tüm orduları de?i?ime zorluyor. Amerikan ordusuna bakın, Avrupa?nın yakla?ımını inceleyin derin farklılıkları hemen görürsünüz. Burada sizlere uzun ve ayrıntılı bir liste yapmayaca?ım. Buna kar?ılık, bazı temel yakla?ımların neden mutlaka de?i?mesi gerekti?ine dikkatlerinizi çekmekle yetinece?im.
Bu e?itimle subay yeti?tirmekten vazgeçilmeli...
Türk subayının e?itim modeli Amerika?dan alınmı? ve kendi ko?ullarımıza göre uyarlanmı?tır. Subaylarımızı en üst düzeyde yeti?tirebilmek için de hiçbir fedakarlıktan kaçınılmamı?tır. Bu yazıda e?itim sisteminin aksayan yönlerini ayrıntılı ?ekilde ele alma niyetim yok. Sadece yapılması gereken??bir ince ayardan??söz etmek istiyorum. Bu ince ayar, subayımızın liseden ba?layıp akademilere kadar süre giden bir?yakla?ımı?içeriyor. Yani, yarınınkomutanlarına?ülkeyi??nasıl koruyup kollayaca?ını??artık daha farklı ?ekilde ö?retmemiz gerekiyor. Türkiye hakkında subayımıza ö?retilenlerle, sivil kesime ö?retilenler arasındaki büyük fark artık yok edilmelidir.
Askerimize, Türkiye?nin dı? güçler tarafından yönetildi?i, Atatürk?ün ba?ımsızlık anlayı?ının kaybedildi?i, devlet mallarının özelle?tirme adı altında pe?ke? çekildi?i, iç ve dı? çevrelerin destekledi?i?irtica?ve?bölünmetehlikesiyle kar?ı kar?ıya olundu?u anlatılıyor. Sivil e?itimde ise, bunun tam tersi bir resim çiziliyor. Asker ile sivil kesim arasındaki bakı? ve tanımlama çatı?ması da, i?te bu temel bilgi çarpıklıklarından kaynaklanıyor. Subayımızın e?itiminde, ?imdiye kadarki söylemi ?öyle özetleyebilirim:??Türkiye iç ve dı? dü?manlarla sarılıdır ve en büyük tehlike irtica ile bölünme olasılı?ıdır... Unutmayın ki, Atamız bu ülkeyi asıl size emanet etmi?tir... Atatürk dü?üncesine uygun hareket etmeyenler bu ülkenin dü?manıdır... Gerekti?inde vatana sahip çıkmak da sizin görevinizdir...???niformayı giydi?i andan itibaren o gencecik te?men orgeneralli?ine kadar, komutanlarından hemen hemen bu minvalde konu?ma veya nasihatler duyarak büyüyor. Arkasına baktı?ında da, üç darbe ve siyasi ya?ama yapılan yüzlerce askeri müdahaleyi görüyor. Atatürk ilkeleri öylesine yorumlanıyor ki, sanki ona??bu ilkelere dokunan iktidarları cezalandırmalısın??nasihati veriliyormu? gibi bir izlenim do?uyor.
Yanlı? anla?ılmasın, hiçbir komutan kalkıp??Siyasete müdahale edin?demiyor. Ancak, Atatürk ilkeleri öyle farklı yorumlanıyor, okulda veya kı?lalardaki özel sohbetlerde veya toplu konu?malarda öyle ?eyler anlatılıyor ki, subay??gerekti?inde müdahale etmek benim görevim??sonucunu çıkarıyor.
Bir süre sonra da, giderek kendini sivillerden, kurumlardan üstün gören,?kendi kafasındaki Türkiye?yi koruyup kollayan?, kendini ülkenin sahibi sayan geri kalanları da ki?isel çıkarları için ülkeyi satabilecek ki?iler olarak algılayan bir subay portresi ortaya çıkıyor. Subayımıza tabii ki Atatürk ilkelerini ö?retece?iz. Ancak bunun siyasete karı?ma anlamına gelmedi?ini de anlatalım. E?itim sisteminin bu yanını mutlaka de?i?tirelim. Subayımızı hem ülkenin hem de dünya gerçeklerinin dı?ına sürüklenmekten kurtaralım.
Daha etkin daha profesyonel bir ordu...
Türk Silahlı Kuvvetleri?nde?görev yapmı? ve emekli olmu? komutanlarla konu?urken, canları kadar sevdikleri bu kurumun öncelikle nerelerinin de?i?mesi gerekti?ini sordu?unuz zaman -tabii biraz da, konu?tu?unuz komutanın hangi kuvvetten geldi?ine ba?lı ?ekilde?u noktaları saydı?ına tanıklık edersiniz.
-?Ordumuz günün ko?ullarına uyacak bir konuma girmelidir. Silah teknolojisi artık öylesine ilerlemi?tir ki, gün gelecek erimiz eline verilen silahı kullanmakta zorlanacaktır. Subaylarımızın e?itim düzeyi üstündür ancak geri kalan kadroların e?itimi yetersizdir.
-?TSK?yı bu kadar büyük bir ordu halinde ya?atamayız. Küçültmek, ate? gücünü arttırmak zorundayız. Hele terörle mücadelenin daha uzun yıllar sürece?i dü?ünülürse son derece önemli bir reform gerekmektedir. Bu çerçevede TSK ister istemez profesyonelle?mek zorunda kalacaktır.
-?Artık Genelkurmay Ba?kanlı?ı karacıların egemenli?inden çıkarılmalı, hava ve deniz de 1?inci ba?kanlı?a gelebilmelidir.
-?Her uygar ülkedeki gibi, Genelkurmay Savunma Bakanlı?ı?na ba?lanmalı ve üst düzey komutanların protokoldeki yerleri batılı örneklerdeki gibi, yeniden düzenlenmelidir.
-?TSK harcamaları ?effafla?malı ve denetime açılmalı, askeri yargı konusunda da de?i?ikli?e gidilmelidir.?Biliyorum, bu yazdıklarım kimi okurlarımı çok sinirlendirecek ve TSK?ya darbe vurmakla suçlanaca?ım. Oysa hayır, e?er askerimizi ve ülkemizi seviyorsak bunları yapmak zorundayız. Daha küçük, ate? gücü yüksek, daha profesyonel ve sivil otoriteye tepeden bakmayan, aksine sivil otoritenin emrine girmi? bir ordu yaratmaktan ba?ka çaremiz yoktur. Bu de?i?imi ya ?imdi yava? yava? ya?ayaca?ız ya da ileride bir gün çok daha tatsız olaylardan sonra yapmak zorunda kalaca?ız ve hep birlikte çok acı çekece?iz. Sizce hangi yakla?ım daha do?ru?..
Asker irticai avını bırakmalı
Mutlaka de?i?mesi gereken en önemli di?er bir nokta da, Genelkurmay?ın artık iç politikaya zaman harcamaktan vazgeçmesidir. Genelkurmay ba?kanları ve kuvvet komutanlarının günlük çalı?malarını yakından izledi?inizde zamanlarının büyük bir bölümünün??iç geli?meleri de?erlendirmekle??geçti?ini görürsünüz. ?st düzey komutanlarımız kendi i?lerinden çok siyasi geli?melerle bo?u?mak durumundadır. Bu soruyu komutana sordu?unuz zaman ise,??Bu zaman harcamak de?il, i?imizin icabını yapmaktır. İç geli?meleri izlemek bizim görevimizdir. Anayasa?nın verdi?i bu görev Siyaset Belgesi?nde de açıkça belirtilmi?tir??yanıtı alırsınız.
Asker iç geli?meleri izlemeyi ve gerekti?inde de müdahale etmeyi bir hak olarak görür.
Gerçekten de, kamuoyunda??Kırmızı Kitap??veya??Askerin Gizli Anayasası?diye adlandırılan resmi adı?Siyaset Belgesi?olan bir belge, bu konuda komutanlara hukuki zemin sa?lar.
5 yılda bir yenilenen bu belge ?imdiye kadar?Milli Güvenlik Kurulu?Genel Sekreterli?i tarafından ve İçi?leri, Dı?i?leri, MİT gibi ilgili kurumların??bilgisi ve katkıları??dahilinde hazırlanırdı. Bu katkılar eskiden çok daha kısıtlı kalır ve asker istedi?i gibi planlardı.
Belge?iç ve dı? tehdidi?belirler. İçerideki tehdidin?(irtica ve bölünme)derecesini koyar, dı?arıda da hangi ülkenin (eskiden Suriye- Yunanistan-Irak-İran-Rusya ba?ta olmak üzere, dört tarafın dü?manla çevrili oldu?u belirtilirdi) Türkiye?ye tehdit olu?turdu?unu saptar.
TSK?nın iç ve dı? politikaya müdahaleleri hazırlık a?amasında sivil kesimin karı?amadı?ı bu belgeden kaynaklanır.
İ?te de?i?mesi gereken di?er nokta da budur.
TSK?nın,?Siyaset Belgesi?nin?hazırlanması ve tehdit de?erlendirmelerinde son kararı sivil kurumlara bırakması kaçınılmazdır. Artık son sözü iktidarın söylemesi gerekiyor.
Asker?tabii ki belgenin hazırlanmasında a?ırlıklı olarak katkıda bulunacak. ?zellikle 5 bin ?ehit verdi?i?PKK terörüyle?mücadelede ön planda olacak ancak?TSK?artık??irticacı avından??vazgeçmeli, ülkede böyle bir sorun çıkarsa, demokratik kurumlar ve kamuoyu çözüm bulmalıdır.
Bırakalım, bu i?i demokrasi halletsin. Toplum sandık ba?ında mücadele etsin. Gerekirse sokaklara dökülsün ve hakkını arasın. İtirazını yapsın. Bu de?i?iklik gerçekle?medikçe,?iç tehdit?askerin görevleri arasında sayıldıkça, TSK?yı siyasetin dı?ına çıkarmak imkansızdır.
Ayrıca unutmayalım ki, dünyanın hiçbir uygar ülkesinde bir ordu kendi ba?ına -sivil otoriteyi içine almadan?iç ve dı? tehdit de?erlendirmesi?yapmaz. Hele bu tehdit de?erlendirmesine dayanıp silahlanmasını da kendi ba?ına hiç yapmaz. Zira askerin tehdit de?erlendirmesi ile siyasetçinin tehdit de?erlendirmesi birbirinden farklıdır. ?rne?in, asker Yunanistan?a ba?ka türlü bakar siyasetçi farklı bakar. Tehdit sadece tank ve asker sayısıyla hesaplanmaz. Asıl tehdidi siyasi niyetler ve politikalar belirler. Silah için harcanan parayı da, ülkenin bütçesini yapanlar siyasi önceliklerine göre saptar.
Son söz sivil otoriteye ait olmalıdır.?
YARIN: TSK?yı bu duruma siviller getirdi