TSK'yı yöneten komutanların büyük hatalarının, ba?ından bu yana Ak Parti liderlerini (Erdo?an ve Gül), do?ru tanıyamamaları-do?ru okuyamamaları oldu?unu söyleyebiliriz. Aslında sadece asker de?il, medyası, i? adamı, akademisyeniyle laik kesim tümüyle aynı hataya dü?tü.
Veya di?er açıdan da ?Asker, Erdo?an?ı çok iyi okudu, te?hisini yaptı, ba?ına gelecekleri anladı ve durdurabilmek, için sava? açtı? denilebilir.
Asker, alı?kanlıklardan kaynaklanan bir nedenle, di?er ba?bakanlar gibi, Erdo?an?ın da kendilerine boyun e?ece?ini, hiç de?ilse uzla?ı arayaca?ını sandı.
Her iki olasılıkta da (yani, ya anlamadılar veya anlayıp direnme kararı verdiler) mücadele etmeyi tercih ettiler.
?zetle, ilk günlerden itibaren, Erdo?an-Gül ikilisinin kararlılı?ını anlamadılar veya anlayamadılar veya önemsemediler veya ciddiye almadılar.
Erdo?an'a kar?ı mücadele hep sürdürüldü...
2002-2003 yıllarında, AKP?nin ayak seslerinin hissedildi?i sıralarda, Erdo?an?ın 10 yıl önce TSK?nın terörle mücadele ?eklini sert ?ekilde ele?tiren bir konu?ma kasedi medyaya servis edilmi? ve Genelkurmay Ba?kanı Kıvrıko?lu da, ?Bunlar normal bir insanın söyleyece?i sözler de?ildir. Tamamıyla a?ızdan çıkan ile beynin irtibatı olmadan söylenmi? bir söz diye kabul ediyorum...?(18.4.2002) tepkisini vermi?ti.
Verilmek istenen mesaj , ?Ey Türk halkı kime oy verece?inizi bilin. Bunları seçmeyin ? gibiydi.
AKP iktidar oldu?u andan itibaren de, TSK tam bir muhalefet partisi gibi hareket eder oldu.
İlk ?ok, 2002 aralık ?ura toplantısında, Ba?bakan Gül?ün , ?İrticai faaliyetlere katılanların ihraç? kararlarına çekince koymasıyla ya?andı. Herkes ?a?ırdı. Gül, bu kararlara yargı yolunun açılması gerekti?ini belirtti ve tutumunda ısrar etti. Böylece, Ak Parti?nin asker uygulamalarına bundan böyle nasıl bir gözle bakaca?ı anla?ılıverdi. Genelkurmay koridorlarında, Kuvvet Komutanlıkları ba?ta olmak üzere tüm kı?lalar ve ordu evlerindeki iktidar aleyhtarı konu?malar gazetelere yansımadı, ancak eminim Gül ve Erdo?an? a hemen ula?tırılmı?tır.
Nitekim, 2003 YA? toplantısında, askerin AKP?ye nasıl ters baktı?ı kamuoyuna da yansıdı.
1'inci ordu komutanı ?etin Do?an ve MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç?ın Erdo?an?a yönelik sert ele?tirileri Milliyet? in man?etindeydi:
?..Yapmak istedi?iniz de?i?iklikleri, kadrola?ma çabaları ve MGK Genel Sekreterli?ini ortadan kaldırmak istedi?inizi biliyoruz. Türk milleti buna izin vermez. Kimse kör de?il...? ( 3.8.2003)
Aynı yılın ilk 30 A?ustos törenlerinde bu defa Jandarma Komutanı Org. Eruygur irtica konusunu ortada en önemli uyarısını yaptı:
?...Aydınlık kafalar ortak hareket etmeliler...? ( 30.8.2003)
Ardından da, Genelkurmay İkinci Ba?kanı Org. Ba?bu?, aynı konuya de?indi:
?...İmam Hatip Liselerinin sayısının arttırılmak istenmesini anlayamıyoruz...? (14.10.03)
İlk çatı?ma, Kıbrıs konusunda Gül ile asker arasında ya?andı...
Erdo?an, iktidarının ilk döneminde, Asker ile kavga de?il, belirli noktalarda uzla?ı aramak istedi?ini gösteren bir tutumdaydı.
Askerin, eskisi gibi istedi?i her konuda (özellikle irtica) sık sık demeçler vermesini ve AKP iktidarını kapalı kapılar ardında ve dı?arıda açıkça ele?tirmesini ilk ba?larda görmezden geldi. Eski alı?kanlıkların zaman içinde geçmesini bekledi. Yapılan açıklamalara ? yanlı? anla?ma olmu?...? gibi yanıtlar verdi ve ili?kileri germemeye çalı?tı. Ancak ilk sürtü?me, kaçınılmaz ?ekilde, AB?ye tam üyelik ba?vurusu ve Kıbrıs?ta çözüm için hazırlanan Annan Planı (2004) tartı?malarında çıktı.
AKP, bu iki konuda da en büyük deste?i Dı?i?leri bürokrasisinden aldı. Dı?i?leri gibi tutucu bir kurumun, Kıbrıs ve AB konularında açıkça iktidarı tutması Erdo?an?ı çok cesaretlendirdi. Gül, Dı?i?leri bakanıydı, ancak Kıbrıs deste?i bürokratik kadrodan geldi. Asker ise, bu durumu pek de?erlendiremedi veya eninde sonunda Genelkurmay?ın istedi?inin kabul edilece?ini sandı.
Ancak bu iktidar, bekledikleri gibi çıkmadı.
Komutanların tüm itirazlarına ve Denkta??a açık desteklerine ra?men, bir siyasi iktidar ilk defa, askerin görü?ünü reddetti. Denkta? ve ona açıkça destek veren, Kara Kuvvetleri Komutanı Yalman, New York görü?melerinde, BM Genel Sekreteri Annan?a anla?mazlık durumunda, bo?lukları doldurma yetkisi verilmesine itiraz ettiler. Ancak, Dı?i?leri Bakanı Gül?ün sert yanıtı, Asker- Sivil ili?kilerinin yönünü gösteren ilk geli?meydi.
Ardından, iktidara mensup kimi ?ahsiyetlerin, askerin nasırına basma olaylarına da tanıklık ettik. Bütün bunlar olup biterken, Ak Parti?nin masum ?ekilde oturup, sadece geli?meleri izledi?ini de sanmayalım. ?st düzey ki?ilerin i?ne dolu demeçleri unutulmamalı. Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıktı, örne?indeki gibi çarklar bir defa ters dönmeye ba?layınca , bu açık mücadelenin önüne kimseler geçemedi veya geçmek istemedi.
TSK, ba?ından itibaren katı tutumunu sürdürdü. AKP ile hiçbir ?ekilde uzla?ı aramadı. Ya kavga edip kazanacak, Erdo?an?ı eninde sonunda, di?erleri gibi yola getirecek veya çarpı?a çarpı?a çekilecekti.
Direni? kısa sürede, ?ankaya meydan muharebesine döndü
TSK için en önemlisi, Kö?k?ü kaptırmamaktı.
2007?de Sezer ayrılacaktı ve daha ?imdiden, Ba?komutan?ın AKP?den seçilece?i konu?uluyordu. ?nce Erdo?an?ın adaylı?ı söz konusuydu. Ancak anla?ılan, Ba?bakan ili?kileri germemek için, kendi yerine Abdullah Gül?ü aday seçti. Amacı kavga yerine, bir uzla?ı bulabilmekti. Gül, ne de olsa daha yumu?ak, daha esnek yakla?ım sergileyen bir AKP?liydi.
Ancak, ne olursa olsun, e?i türbanlıydı.
Asker için bu kabul edilemezdi. Türbanlı bir Cumhurba?kanı e?inin ?ankaya?ya çıkması, adeta laik cumhuriyetin sonuymu? gibi algılanıyordu. Dünyanın sonuymu? gibi algılanıyordu.
Komutanlar, ellerindeki gücü yeterince gerçekçi ?ekilde de?erlendiremediler. Kamuoyunu yönlendirerek, ?ankaya Sava?ını kazanacaklarını sandılar.
2007?de ?imdiye kadar görülmemi? bir hareketlenme ya?andı. Asker tüm gücüyle, laik kesimi göreve davet etti. İ?areti de Genelkurmay Ba?kanı Büyükanıt verdi:
?...Ba?komutan seçimi TSK?yı yakından ilgilendirir... Kö?k?e çıkacak ki?inin sözde de?il, özde laik olması gerekir? ( 12.4.07 )
Büyük bir güç gösterisi ba?ladı.
CHP, laik Sivil Toplum ?rgütleri, Ulusalcılar ayaklandı ve TSK?ya sahip çıktı. Yüzbinlerin katıldı?ı Cumhuriyet Mitingleri düzenlendi. Ak Parti?nin dünya felsefesine kar?ı çıkan herkes kolları sıvadı.
Sokaklar doldu, Anıtkabir Atatürk?e ?ikayete gidenlerin merkezi oldu.
TBMM? de ünlü 367 formülü ortaya atıldı.
Amaç, Kö?k?ü türbanlı bir AKP?ye kaptırtmamaktı.
Dönüm noktası, 27 Nisan muhtırası oldu
TBMM? de ve meydanlarda ya?ananlar giderek tırmandı ve son noktası 27 Nisan gecesi kondu. Genelkurmay Ba?kanı Büyükanıt?ın elinden çıkan açıklama veya sonradan muhtıra adı konan bildiri, bomba gibi patladı.
Cumhurba?kanlı?ı seçiminin ilk turunun yapılmasından 5 saat sonra, TSK açıkça , AKP ?yi irticai faaliyetleri körüklemekle suçluyor, üstü kapalı ?ekilde Gül?ün seçilmemesini istiyor ve ?...TSK?nın kanunların kendine verdi?i yetkileri kullanmakta kararlı oldu?unu...? belirtiyordu.
Olası bir darbe giri?iminin i?aretiydi.
Mesaj netti : ?...Dedi?imizi yapın ve Gül?ü seçmeyin, aksi halde müdahale ederim...?
TSK sopayı göstermi?ti.
Asker- Sivil ili?kilerinin ne yöne gidece?ini belirleyecek en kritik saatler ba?lamı?tı.
AKP, ya eskiler gibi boyun e?ecek veya açıkça meydan okuyacaktı.
Erdo?an?ın onayladı?ı ve sözcü Cemil ?içek?in okudu?u yanıt farklıydı. Dik duruluyor, ancak kavgacı bir dilden de kaçınılıyordu.
Her ?eye ra?men, ilk defa bir sivil iktidar askere ba? kaldırıyor ve ?Kendi i?inize bakın, bize karı?mayın? diyordu: ?...Ba?bakan?a ba?lı bir kurum olan Genelkurmay Ba?kanlı?ı?nın bir hükümete kar?ı ifade kullanması demokratik hukuk devletinde dü?ünülemez...?(28.4.07 )
Askerin muhtırası ve Cumhurba?kanlı?ı seçimine kar?ı açılan kampanya, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde AKP ?yi adeta uçurdu. Türk halkı ma?dur olarak gördü?ü Erdo?an?a yüzde 47 oy verdi.
AKP, kamuoyunu arkasına almı? ve bu mücadelenin en önemli a?amasını kazanmı? oldu.
TSK, seçimlerdeki bu büyük yenilgiye ra?men, Cumhurba?kanlı?ı seçiminin pe?ini bırakmadı.
Genel Seçimlerden bir ay sonra, 27 A?ustos günü, Genelkurmay Ba?kanı Büyükanıt yeni bir açıklama yaptı: ?...Türk ulusunun birlik ve beraberli?ini, Cumhuriyetin laik ve demokratik yapısını bozmak ve ça?da? kazanımları ortadan kaldırmak için sinsi planlar ortaya çıkıyor... Bunlar TSK?yı yıldırmayacaktır. Bu direnç TSK?nın genlerinde mevcuttur...?
Bu açıklamaya kar?ılık Gül, ertesi gün, 28 A?ustos 2007?de Cumhurba?kanı seçildi.
Herkes TSK? ya döndü.
Acaba nasıl bir tepki gösterecekti ?
Asker, kıpırdayamadı.
Komutanlar, resmi kar?ılamalı protokolde Cumhurba?kanı?nın türbanlı e?inin elini sıkmamak, resepsiyonlara türbanları e?leri davet etmemek gibi, kozmetik, bir süre sonra komikle?en bir kampanya ile yetindiler.
Genelkurmay siyasi iktidarı tehdit etmi?, ancak istedi?ini elde edememi?ti.
Bu kurumun ilk defa etkinsizle?ti?i ve yaptırım gücünün yok olmaya ba?ladı?ı, iktidar partisi lideri Erdo?an?ı do?ru ?ekilde okuyamadı?ı, tam anlamıyla de?erlendiremedi?i izlenimi yaygınla?tı.
Asker, kapatma davasında da taraf gibi göründü...
TSK?nın geli?meleri gerçekçi ?ekilde de?erlendirip yeni bir tutum saptayamaması, 2008 yılında devam etti. Cumhuriyet Ba?savcısının , AKP ?ye yönelik açtı?ı kapatma davasında da TSK ortalarda göründü. Partinin laikli?e kar?ı tutumunu ispat etmek için suç delillerinin önemli bölümü, emekli askerlerden, onların kurdukları derneklerden alınmı?tı. Anayasa Mahkemesini etkilemeye yönelik demeçler durmadı. En keskin olanı da, Mahkemenin kararını açıklamasına yakın günlerde, Büyükanıt?ın Akademilerdeki konu?masıydı:
?...Türkiye, laik yapısıyla İslam dünyasının tek örne?idir. Bunu bozmaya yasal organlar izin vermeyecek. Cumhuriyetimizi ve onun temel ilkelerini hiçbir güç kendisine biat ettiremeyecek...? (5.6.2008)
TSK, 1'inci Ba?kanının a?zından çıkan bu sözlerle, AKP cephesinde ? Partinin kapatılması için anayasa mahkemesine gönderilen açık bir mesaj? olarak algılandı. Büyükanıt belki bu niyetle söylememi?ti, ancak Erdo?an ve çevresi, bu sözleri meydan okuma olarak de?erlendirdi. Onlar için, asker Ak Parti?nin ba?ını kesmek istiyordu. Artık sava? açılmı?tı.
Ancak TSK yine istedi?ini elde edemedi.
30 Temmuz 2008 günü, Anayasa Mahkemesi, AKP? nin laiklik kar?ıtı eylemlerin oda?ı oldu?una karar verdi, ancak kapatma kararı almadı. Hazine yardımının yarısını kesmekle yetindi.
TSK, AKP? ye kar?ı sürdürdü?ü mücadelede en önemli muharebesini kaybetti.
Erdo?an, sonunda Ergenekon dü?mesine bastı
TSK?nın bu mücadeleyi tümüyle kaybetmesiyle sonuçlanan süreç 2008 yılında ba?ladı. AKP?liler ne kadar, bu olayda hiçbir rolleri olmadı?ını, tamamen kendilerinin dı?ında ve ba?ımsız yargının tek ba?ına hareket etti?ini söylerlerse söylesinler, Türk kamuoyu Ergenekon soru?turmasıyla ba?layan ve ba?ka davaların da ortaya çıkmasıyla geni?leyen bu sürecin Ba?bakan Erdo?an?ın direktifi veya onayı ile gerçekle?ti?ine inandı. Belki gerçekten parmakları yoktu, ancak kamu algılaması bu yöndeydi.
AKP yıllarca sabretmi?, uzla?maya çalı?mı?, kafasını birkaç defa giyotinin altından kurtarmı?, sonunda eline geçen bu fırsatı kaçırmak istememi?ti.
Ergenekon ile ba?layan Balyoz ile geni?leyen soru?turma ve davalar, TSK?nın zaten bitmeye ba?layan nefesini kesti, askerin kamuoyundaki prestijine a?ır darbe vurdu. Görev ba?ındaki Generallere bile dokunula bilinece?ini gösterdi.
22 Ocak 2008?de, önce basit tutuklamalar, ardından akademisyenler, bilim adamları- gazeteciler ve 2008?in ikinci yarısından itibaren, Hur?it Tolon ve Eruygur?un gözaltına alınmalarıyla geni?leyen Ergenekon davası hala sürüyor. Birçok hukuk kuralının çi?nendi?i, ya?ın yanında kurunun da yandı?ı bu davaya bir de Balyoz davası eklenince, kamuoyu ikiye bölündü.
Bir kesim bütün bu olayın, bir AKP komplosu olarak görürken, daha geni? bir kesim, ?Ate? olmayan yerden duman çıkmaz? yakla?ımıyla, TSK?yı suçlamaya ba?ladı.
Yeni Genelkurmay Ba?kanı Ba?bu?, her defasında yalanladı, her defasında daha sert konu?tu... Birgün Kuvvet Komutanlarını yanına aldı ?...TSK üzerinden elinizi çekin? (26.6.09) diye haykırdı, birgün ?...İçinde bulundu?umuz süreçten rahatsızız... Hem ülkesini, milletini sevmek, hem de haksız yere TSK?ya kar?ı psikolojik harekat yürütmek bir arada olamaz...? ( 17.12.09 ) diye tepki gösterdi, ba?ka birgün ?...Askerine, Allah Allah diye hücum ettiren bir ordu nasıl Allah?ın evi olan camiye bomba atmayı dü?ünür? Vicdansızlıktır. Lanetliyorum bunları...? (25.1.10) diye haykırdı, ancak süreci durduramadı.
TSK artık dokunulmazlı?ını tamamen kaybetmi?ti.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da eri?ebilirsiniz.
|