ADIM ATMAK İÇİN
PKK’YI BEKLEMEYİN...
Bizim amacımız nedir ?
PKK terörünü yok etmek, hiç değilse yaşanabilir bir noktaya indirebilmek değil midir ?
Bunu gerçekleştirebilmek için ne yapıyoruz ?
Son derece güç yöntemlerle PKK’yı askeri yöntemlerle baskı altına almaya çalışıyoruz. PKK’yı yanlızlaştırmak için, DTP’ye baskı yapıyoruz. PKK’nın boyun eğmesini, koşullarımızı kabul etmesini istiyoruz. Onlar da, ellerindeki terör silahıyla, Türkiye’ye adeta şantaj yapıyor. “Ya istediğimizi kabul edersiniz veya daha fazla kan dökeriz” demeye getiriyorlar.
Anlayacağınız, son derece uzun sürecek ve çok karmaşık bir süreç götürülüyor.
Peki, o zaman neden PKK’lı süreci bir yana bırakıp veya devam ettirirken, neden Kürt kökenli vatandaşları yanımıza çekmeye çalışmıyoruz ?
PKK’yı ikna etmek veya bir çözüme zorlamak çok güç. Ancak, PKK’ya destek verdiği söylenen Kürtleri ve PKK gibi düşünmeyen, hatta PKK’ya mesafeli duran Kürtleri yanımıza çekmek o kadar zor mu ?
Hayır.
Türkiye, en zorunu deneyeceğine, neden daha kolayını denemiyor ?
Neden Kürt vatandaşlarını kucaklamaya, onların gönlünü almaya çalışmıyor ?
Bunun başında da Anadil gelir.
Deniz Baykal son Güneydoğu gezisinde yine tekrarladı.
Kürtçenin serbest bırakılması, üstündeki kısıtlamaların kaldırılması gerektiğinin altını çizdi.
Kürt vatandaşlarımızı en çok rahatsız eden, onları ötekileştiren de budur. Anadillerini kullanmalarına, eğitimine, iletişim için kullanılmasına izin vermememizdir.
Bilmem farkında mısınız ?
Kısa bir süre öncesine kadar, Kürtçe konuşmak dahi yasaklıydı. Kürtçe şarkı söylemek ve dinlemek, yeni doğan çocuklara Kürtçe isim koymak yasaktı. Kürtçe köy isimleri dahi değiştirilmişti.
Devlet, bu şekilde Türkiyenin bütünlüğünü koruyacağını sanmıştı. Her Kürdü PKK’lı gibi gördüğü gibi, Kürtçeyi de bölücülüğün bir vasıtası olarak görmüştü.
Ancak, artık başka bir zamanda yaşıyoruz.
Toplum bu olaya farklı baktığı gibi, iktidar da farklı düşünüyor. Asker, artık silahla bir yere gidilemeyeceğini, ellerinden geleni yaptıklarını, bundan sonrasının siyasilerin atacakları adımlara bağlı olduğunu açıkça söylüyor.
Neresinden bakarsak bakalım, bugünkü ortam bundan 5-10 yıl önceki ortama oranla çok daha müsait.
O zaman ne bekliyoruz ?
Resmi Devlet Kanalı olan TRT’den Kürtçe yayın yaptıran Türkiye’nin Kürtçe üstündeki tüm kısıtlamaları kaldırması, Pkk dışındaki Kürtlerin kalbinin kazanılmasını sağlayacaktır.
İsimleri değiştirilmiş olan köylerin, isterlerse tekrar Kürtçe isimlerine kavuşmaları, sadece orada yaşayanları mutlu eder.
Çocuklarına Kürtçe isim vermek isteyenlerini rahat bırakmak, milyonların kalbinin alınmasına yol açar.
Kürtçe radyo ve TV’leri- yasalara uyma koşuluyla- serbest bırakmak, hatta teşvik etmek, Kürtçe eğitimin önündeki kısıtlamaları kaldırmak, Ankara’nın Kürt vatandaşlarını kucaklamak istediğinin mesajını verir.
Yasalardaki eski anlayışı ortadan kaldırmak ve savcıların en basit görüşü dahi “Kürtçülük veya PKK’ya destek” diye dava açmalarının önüne geçmek, Kürt siyasetçilerinin de rahatlamasına yol açar.
Bu adımların atılması için ne müzakere etmek gerekir, ne PKK ile pazarlık, ne de DTP ile hesaplaşmak gerekir.
İktidar kararını verir ve gereken yasaları çıkarır.
Ancak herşeyden önce, cesaret şarttır.
Kürt vatandaşlarımızla birlikte rahat şekilde yaşamak ve gönüllerini almak isteyip istemediğinize karar vermelisiniz. Bu kararı verirken, eleştirilere de cesur şekilde direnmeyi göze alınmalıdır.
AKP bunu yapabilir. Ancak nedense tam anlamıyla adımını atamıyor.
PKK’yı asıl zora sokacak, böyle bir tutum değişikliği olacaktır.
Yeter ki, niyet olsun...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|