PKK’nın işi giderek zorlaşıyor.
Bu durum, Cumhurbaşkanı Gül’ün son Bağdat ziyaretinde çok net şekilde anlaşıldı.
Hemen her yönden baskı var.
Dışardaki orkastrayı Washington şönlendiriyor. Hemen yanıbaşında da Avrupa Birliği var.
Verilmek istenen mesaj çok açık: Teröre dayalı silahlı mücadeleyi bırak ve Kürt halkının beklentilerini siyaset meydanlarında sağlamaya bak.
PKK ise, şimdilik ne yapacağını pek bilemiyor. Kafalar karışık. Hele Irak cephesindeki koşullar her geçen gün zorlaşıyor.
Örneğin, örgüt Bağdat’ta sevilmiyor.
Başkentte Türkiye’nin prestiji çok daha güçlü. Bağdat için PKK, “gerektiğinde kullanılabilinecek”, Ankara’yı rahatsız etmek istendiğinde yarar sağlanabilecek bir örgüt. Türkiye ile ilişkiler iyi gittiği oranda, PKK’nın Bağdat’ta sempati bulabilmesi zor.
“Bunlar bizim bürokrasiden veya güvenlik güçlerinden pek yüz bulamazlar.” diyen bir Iraklı diplomat, kelimelerini hiç saklamadı: “...Biz genelde Kürtlere pek sempati duymayız. Zira günün birinde, bu ülkenin bir bölümünü koparıp bağımsızlıklarını ilan edecekleri günü beklediklerini biliyoruz.”
Gerçekten de hava PKK’lıların lehine esmiyor.
Hele Gül’ün bu ziyareti, Bağdat’taki Türk imajını daha da cilaladı.
ERBİL’DEKİ DURUM DA
PKK’NIN ALEYHİNE DÖNÜYOR
Kuzey Irak Kürdistanı yönetimindeki rüzgarlar da PKK’nın aleyhine esiyor.
Aslında Barzani, PKK ile Türkiye arasında sıkışmış durumda.
Bir yandan, Türkiye ile ilişkileri düzeltmek ve özellikle ekonomik açıdan önlerini açmak istiyorlar. Öte yandan da PKK’yı gaddarca yok etmek istemiyorlar. Ne olursa olsun, bu insanlar da Kürt asıllı. Yani kendi kardeşleri gibi görüyorlar. İsteseler dahi, PKK’yı silip, kana bulayamayacaklarının da farkındalar.
“Eğer Barzani, bir kefeye PKK’yı, öbür kefeye de Türkiye’yi koyarsa, ağırlık Ankara’dan yana sarkar” diyen bir Kürt diplomat , Kuzey Irak Kürtlerinin çaresizlik içinde olduklarına dikkat çekti ve “İşte bundan dolayı, Türkiye’nin Kürt sorunuyla ilgili bazı adımlar atmasını, PKK’ya şu veya bu şekilde bir af çıkarıp, bu işin daha kolayca halledilmesine yardımcı olması için yakarıyoruz” dedi.
Bu genel gidiş, sadece Irak için geçerli değil. Avrupa’daki Kürt çevrelerden de hemen hemen aynı tepkiler geliyor. Oralarda da, PKK gözden çıkarılmamış olsa dahi, artık eski prestijinin kalmadığı gözleniyor. PKK’nın silahlı mücadelesinin, terör uygulamasının, genelde Kürt sorununu bir yere götüremeyeceği, aksine artık siyasi mücadelenin ön plana alınması gerektiğine inanılıyor.
Siz bakmayın, silahlı mücadelenin artık demodeleştiği ve bir sonuç getirmeyeceği PKK saflarında da biliniyor. Ancak, örgüt ikiye bölünmüş durumda.
Bayık silahlı mücadelenin devamından yana...
Karayılan ise, siyasi çözümden yana...
Son kararı kimin vereceğini merak ediyorsanız, hemen söyleyeyim: İMRALI:
Önümüzdeki dönem çok önemli.
Hem Türkiye’nin, hem de Kürt çevrelerin bu konudaki tutumlarında önemli değişiklikler yaşanacağa benziyor.
PKK’nın ateş kesmesi...Nevruz’un olaysız geçmesi...Öcalan’ın serbest bırakılması kampanyasının başlaması...PKK’nın tasfiyesi konuşmalarının yoğunlaşması...Silah yerine siyasi mücadele dönemine geçiş tartışmalarının gündeme girmesi...Ankara’nın hem Kürt sorununa, hem de Kuzey Irak Kürdistan'ına yönelik çok farklı ve daha anlayışlı yaklaşımı...
Bütün bunları bir araya koyun. Gelecekte neler yaşanabilineceğini tahmin edebilirsiniz...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|