HAMAS, TÜRKİYE’NİN
EN DEĞERLİ KARTI OLDU...
Tamı tamına 45 yıldır Türkiye’nin dış politikasını izlerim. Aslında, Ankara’nın genel yaklaşımı diye pek birşey yoktu. NATO içinde olsun, Birleşmiş Milletlerde olsun, Türk temsilciler göz ucuyla Amerikan delegesine bakarlar ve ona göre oy verirlerdi. Hiç yorulmaya, yeni politikalar için çalışmaya gerek kalmazdı.
Balkanlar ve Kafkaslar zaten ABD ile Rusya arasında bölünmüş, nüfuz sahalarına göre ayrışılmıştı. Türkiye’de yine ittifak çizgilerine göre oy kullanır veya tutum alırdı.
Orta Doğu’daki anlaşmazlıklar konusunda ise, Türkiye’nin tutumu daha garipti.
Ne kokar, ne bulaşırdı.
Araplara sırt dönülmüş, ilgisiz bir yaklaşım izlenirdi.
Bir olay patladığında, Türkiye durumu izler ve Ankaradan ağdalı bir dille yazılmış “ Taraflara sağduyu telkin edilmesi çağırısında” bulunan, ne dediği,ne anlama geldiği pekte anlaşılamayan bir bildiri yayınlardı. Katiyyen topa girilmez ve genelde çekimser kalınırdı. Ne kokar,ne bulaşılırdı. Sadece Kıbrıs veya ege konularına ilgi duyulurdu, o kadar.
Türkiye son yıllarda çok temel bir değişimden geçiyor.
Artık eskisi gibi bir yaklaşım yok.
Tam aksine ,hem kokar hem de bulaşır bir duruş ile karşı karşıyayız. Bölgenin en büyük ülkelerinden biri olarak artık kollarını sıvıyor ve risk alma pahasına, çeşitli çatışma alanlarına müdahele ediyor.
Kolaylaştırıcı bir rol oynuyor. Son derece aktif davranıyor. İlginç olan, Sarkozy modelinde olduğu gibi, pırıltı ve şan şöhret değil de, perde arkasında, ön plana çıkmadan, rol çalmadan bir politik yaklaşım görüyoruz.
Başbakan zaman ayırıyor, gerektiğinde saatlerce telefon trafiği yapıyor. Olmadı, dış gezilere çıkıp sorunların çözümüne katkıda bulunmaya çalışıyor. Bu yeni yaklaşımın en önde görünen ismi de, Ahmet Davutoğlu. Başbakan’ın güvendiği, dışişlerinin de artık kabullendiği, Akp’nin dış politika mimarı. Son derece de başarılı.
TÜRKİYE, BÖLGEDE ARTIK
DİNLENEN VE GÖZLENEN BİR ÜLKE
Kim ne derse desin ve ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, Akp bu açıdan göz dolduran bir yaklaşım içinde. Belki biz küçümsüyoruz, ancak bugün Türkiye, Orta Doğu’da olsun, Kafkaslar da ve Balkanlar da olsun , hemen hemen her olayda, küçük veya büyük roller üstlenir olmuştur.
Lübnan, Filistin, Gürcistan, Afganistan...Nereye baksanız, Türkiyenin bir izine rastlanıyor. Hiçbir şey yapmayan, suya sabuna dokunmayan ülkeler risk almazlar ve ellerini de yakmazlar.. Türkiye belki bazı riskler alıyor, ancak dikkatleri de çekiyor.
Gazze’deki ateş kes çalışmalarında, kapalı kapılar ardında yine epey etkiliydi.
İlginçtir, şu sıralarda Türkiye’nin en değerli pazarlık kartı da Hamas.
Başbakan boş yere Hamas’ı savunmuyor. Bu yaklaşım ona, hem başka ülkelerde olmayan bir kart veriyor. Ayrıca Türkiye, Hamas’ın haklılığına da inanıyor. Seçimle başa gelmiş bir siyasi hareketin izole edilmesinin, köşeye sıkıştırılıp dövülmesinin sadece daha büyük sorunlar yaratacağına dikkat çekiyor.
Türkiye’nin diğer önemli bir kartı da, sözünde durması ve tribünlere oynamaması. İlişki kurduğu ülkelere güven vermesi. Sırf medya dikkatini çekmek için konuşmaması, ön plana fırlamaması Ankara’nın en çok beğenilen yaklaşımları arasında sayılıyor.
Eskiden Türkiye’nin adından söz edilmezdi. Zira ortalarda yoktu. İlk defa Uluslararası basında Türkiye’nin varlığı ve katkıları anlatılıyor. Belki gerektiği kadar veya yaptığı katkılara orantılı şekilde gerçekleşmiyor, ancak satır aralarını okumasını bilen uzmanların dikkatlerinden kaçmıyor.
Tahmin edebileceğiniz gibi, Hamas kartıyla ortaya çıkılması, Orta Doğu ülkelerinde turlar atılması ve İsrail aleyhtarı sert söylem, birçok çevrede Türkiye’nin yön değiştirmeye başladığının işareti olarak alınıyor.
Acaba doğru bir saptama mı ?
Ahmet Davutoğlu bu konuda çok kesin konuşuyor. “Bölge sorunlarıyla ilgilenmek, yön değiştirmek sayılabilir mi? Yanıbaşımızda yangın varken, sırtımızı dönebilir miyiz? Türkiye’nin önceliği yine Avrupa Birliğidir, yine Amerika ile ilişkilerdir. Üstelik, bu aktif politika Türkiye’yi Avrupaya, Amerikaya da daha çok yakınlaştırır.” diyor.
Bence son derece haklı.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|