NE ASKERİMİZ, NE DE
DEMOKRASİMİZ BENZİYOR...
Türkiye, kendine özgü bir ülke. Uluslararası yaşamdaki örneklerle karşılaştırmak imkansız. Hiç bir kalıba sokulamıyor.
Prof. Hikmet Özdemir ile konuşurken farkına vardım. “Bizim Kemalist örneğimiz hiçbirine uymuyor” dedi.
Asker tarafından yönetilen ülkelerin demokrasiye geçiş sürecini tartışıyorduk. Verdiği örnekler çok çarpıcıydı.
Yunanistan’da gerçek demokrasi, Albaylar Cuntasından sonra kuruldu. 1974’te Karamanlis’in gelişi ve köklü bir demokrasiye geçiş, ülkenin AB’ye tam üyeliği sayesinde oturdu.
İspanya’da uzun bir Franko, Portekiz’de Salazar dönemlerinden sonra demokrasiye geçiş kolay olmadı. Her birinde başarısız dahi olsa, darbe girişimleri yaşandı ve demokrasileri yine AB’ye tam üyelikleriyle güvenceye alınabildi.
AB’nin bulunmadığı, Şili-Arjantin gibi örneklerde de hep, Askeri rejimlerden sonra demokrasilerin yerleştiğini gördük. Her birinde diktatörler cezalandırıldı.
Türkiye’ye baktığınızda durum çok farklı.
Acaba, uzun askeri rejim altında yaşamadığımızdan mıdır bilinmez, bizde Sivil İktidar-Asker ilişkileri bir türlü olması gerektiği gibi olamıyor.
Asker, günlük yaşamdan elini çekmiyor.
Sivil, gerçek bir demokrasiyi oturtamıyor.
TSK’nin diğerlerine benzemeyen yönü Kemalizmden kaynaklanıyor. Kemalist ilkelerden uzaklaşıldığı veya demokrasiye balans ayarı yapma gerekçesiyle, kısa aralarla (3 defa) müdahele edip, ardından kışlasına çekildi, ancak hiçbir zaman tamamen sahneyi bırakmadı. İktidarda uzun süre kalıp, toplumları bıktırmadı. Böylece, yönetimler üstündeki gözetimini son yıllara kadar sürdürdü.
Baksanıza, diğerleri gibi bırakın mahkemelere verilmesi veya öldürülmesi, 12 Eylül askeri yönetiminin başkanı hala alkışlanıyor ve yargılama söz konusu olunca, “Referandum yapılsın, halk isterse intihar ederim” diyor...
Herşeyimizle farklıyız.
1960’lardan bu yana, bir türlü bitmeyen bir geçiş dönem, demokrasi sınavı yaşıyoruz. Ancak biz Askerle birlikte bir sistem oturtabileceğiz. Askeri döverek, yerlerde sürüklendirerek değil. Onları, başka türlü olamayacağına ikna ederek bu süreci tamamlayacağız.
Askerin kendini, Sivil otoriteden üstün görmediği, siyasi yaşama karışmadğı, Sivil otoritenin’de, TSK’nın içine elini sokmadığı bir yeni sürece girmeliyiz.
Bu, er veya geç olacaktır.
Önemlisi, kansız olmasıdır.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|