Mehmet Ali Birand
 
FEVRİLİK ERDOĞAN’IN İŞİNE YARIYOR...
 
 

FEVRİLİK ERDOĞAN’IN

İŞİNE YARIYOR...


Başbakan, zaman zaman gevri davranışlarda bulunmakla suçlanır. Gerçekten de bazı olaylarda kendini tutamamak ve tepesi atınca, belki de sonradan pişman olabileceği sözler sarfetmek alışkanlığı vardır.


Siyasetçiler bu konuda çok duyarlıdırlar. En çok korktukları da ani tepki göstermek ve sonradan ağır siyasi faturalarla karşılaşmaktır. Bundan dolayı sözlerine dikkat ederler. Bazen öylesine dikkatli olurlar ki söyledikleri anlaşılmazlaşır. Güç durumda kaldıklarında, hiç bir anlama gelmeyen, soyut laflarla için içinden çıkmaya çalışırlar. Kimi zaman da pek başarılı olamazlar.


Bu genel yaklaşımın en önemli istisnası AKP lideri Tayyip Erdoğan’dır.


Başbakan kadar söylemek istediğini olduğu gibi, pek evirip çevirmeden, yani siyasilerin kaçınmaya çalıştıkları siyasi kazalara hiç kulak asmadan söylüyor. Siyaset gereği davranmıyor.


Örnekleri saymakla bitmez.


Gecekonducuların gözlerinin içine bakıp “devletin malını yağmalayamazsınız” diyor.


Kendi partisinin mensupları da sık sık bu fırçalardan nasiplerini alıyorlar.


Meydanlardaki konuşmalarında ne zaman kime çakacağı pek bilinmiyor.


En son ve Uluslararası yansımalarıyla hala konuşulan “One minute” tepkisi dillerden düşmüyor.


Ancak, işin garip yanı, bu alışılmamış yaklaşım Erdoğan’a birçok alanda avantaj sağlıyor.


Örneğin, Uluslararası ilişkilerde artık “Aman Erdoğan’ın fazla üstüne gitmeyin, sinirlenince öyle bir laf eder ki, hiçbirimiz altından kalkamayız” cümleleri duyulur oldu.


Açıkçası, Erdoğan muhataplarını korkutuyor.


Bu ne kadar avantaj, ne kadar dezavantajdır bilinmez, ancak ortada böyle bir gerçek var.


Aynı korku parti içinde de var.


Kimseler Başbakan’ın ters yanına düşmek istemiyor. Mümkün olduğunca liderlerinin beğeneceği görüşleri ortaya atıyorlar.


Tabii bu durum çok tehlikeli. Zira etrafından farklı görüş alamayan bir liderin vereceği kararların çok sağlıklı olamayacağı besbelli.


Ne sakıncası olursa olsun, Erdoğan’ın alışkanlıklarından vazgeçeceğine dair de hiçbir bir işaret yok.






TÜRKİYE’Yİ TANITMAK

İÇİN FRANSA OLMAK GEREKİRMİŞ


Fransa’da “Türkiye yılı” yaşanıyor. Çeşitli kültürel faaliyetler, konserler, gösteriler, sergiler düzenleniyor. Toplam 20-25 milyon euro’ya mal olan dev bir organizasyon.


Bunu düzenleyen de, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine karşı çıkan Sarkozy’nin Fransası...


Sarkozy’e kızabiliriz, ancak hakkını da verelim. Fransızlar, gerçekten Türkiye’yi son derece başarılı bir şekilde tanıtıyorlar. İnsana “Türkiye’yi tanıtmak için Fransız olmak gerekirmiş” dedirten cinsten bir gösteri düzenlemişler. Allahtan da bize bırakmayıp tüm organizasyonu kendileri yapmışlar. Son derece başarılı ve son derece etkili.


Sarkozy istese bu yılı iptal edebilirdi. Hatta bir ara iptal edileceği dahi konuşulmuştu, ancak sonunda “ikili ilişiler çok önemlidir” kararı alındı ve yola devam edildi.


Bütün bu gösteriler için yaklaşık 7-8 milyon euro’yu Fransızlar verdi. 15 milyon euro ise, Türkiye’den çıktı. Kimin cebinden çıkarsa çıksın, para böylesine güzel bir olaya gidiyorsa, kimse şikayetçi olmaz.


Fransızlar da, Türkiye’ye verdikleri önemi göstermiş oldular.










GENÇLER NE YAPIN

EDİN, DİL ÖĞRENİN


Üniversitelerde konferans verdiğim her defasında veya gençlerle birlikte olduğumda hep aynı soruyla karşılaşırım: Bize ne tavsiye edersiniz?


Ben de hep aynı yanıtı veririm: Ne yapın edin, mutlaka en az 1 yabancı dil öğrenin. İlk tercihiniz İngilizce olsun. İkincisi, yapacağınız iş veya seçeceğiniz mesleğe göre değişsin.


Türkiye’de iş bulmak artık üniversite mezunu olmakla sağlanmıyor. Daha fazla şansım olur, diye üniversiteye gitmeyin.


İlk işiniz, ailenizin geliri yetersiz ise, üniversite yerine çok iyi yabancı dil eğitimi alın. Ardından da, elinizin en yatkın olduğu veya en fazla merak duyduğunuz bir alana atılın. Sevdiğ işi yapan, iyi 1-2 yabancı dil bilen bir gencin bayarı şansı çok daha büyüktür.


Bu yazıyı yazmamın nedeni gazetelerde, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın Başbakan Erdoğan’a atfen anlattığı bir konuşma.


Başbakan yabancı dil bilmenin nasıl acısını çektiğini anlatmış., “utanıyorum” demiş.


Haklı...


Türkiye’nin ön güçlü kişisi, en önemli uluslararası sorunlar konuşulurken, süper güç ülke liderleriyle tartışırken söylenenleri anlamıyor. Etrafındakilerin yardımına muhtaç oluyor.


Türkiye’nin en zengin adamı rahmetli Vehbi Koç da dil bilmezdi. Birbgün büyük bir toplantıdaydık. Etrafımız Amerikalı, İngiliz iş adamlarıyla doluydu. Bir ara dayanamadı. “Biliyomusun sana ne kadar gıpta ediyorum. Yabancı dil biliyorsun. Ben ise, başkalarına muhtacım. Kendimi, yarım insan gibi hissediyorum” dedi.


Gerçektende, öğreneceğiniz her yabancı dil, sizi 2’ye çarpacaktır.b iki insan olacaksınız.


Yemeyin, içmeyin, dil öğrenin...Ailelere de önerim aynıdır: Çocuklarınızı yarış atı gibi üniversite sınavlarına hazırlalak için kucak dolusu para dökeceğinize, onlara dil öğrenme imkanı hazırlayın. Paranızı ona harcayın.


Evladınızın şansını bu şekilde arttırın.










NERMİN BEZMEN’İN

EN HOŞ KİTABI...


* Bu kadar içten, bu kadar hoş bir kitapla karşılaşacağımı bilmiyordum. Nermin Bezmen, yılbaşında kaybettiği eşi Pamir’e yazmış bu kitabı. 34 yıllık aşk’larını anlatıyor. “Bizim Gizli Bahçemiz’ hem “Bak, Pamir, hatırlıyor musun nasıl birbirimizi sevmiştikdiyor, hem de “Sen gittikten sonra bak neler oldu?” diyor.


Bazı bölümleri acıklı, diğer bölümleri çok hoş ve çok içten yazılmış bir kitap. Zaten “Beni, herkesi sevdiğinden ve kendinden fazla seven erkeğe, Pamir’ime” diye ithaf etmiş ve tadına doyum olmaz bir eser yaratmış.

*


* CAN TÜRK’ ün MİT İtirafları’nın 3 üncü baskısı Doğan Kitap’tan piyasaya verildi ve tabii Ercan Gün’ün imzasını taşıyor. Önceki baskılara oranla farkı yeni belgelerin eklenmesi. Behçet Cantürk, üzerinde çok spekülasyon yapılan biri ve Ercan Gün olaya çok ilginç yeni açılar getiriyor.    



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…