Mehmet Ali Birand
 
ABD, ERDOĞAN’I İDARE ETMEK İSTİYOR...
 
 

ABD, ERDOĞAN’I İDARE

ETMEK İSTİYOR...


Hillary Clinton, son derece dinamik, ne demek istediğini ,lafını uzatmadan ve oldukça net şekilde söyleyen bir politikacı. Söyleşiye giderken daha irice biriyle karşılaşacağımı sanıyordum, oysa karşımda küçük yapılı ancak konuştukça, etrafa yaydığı enerjisiyle büyüyen bir kadın buldum.

Bizim açımızdan en önemli nokta, Hillary’nin Türkiyeyi tanıması ve Türkiye ile işbirliğine önem vermesi. Bu açıdan, hem basın toplantısındaki açıklamaları, ancak özellikle de benimle Kanal D Ana Haber ve CNN TÜRK için yaptığı söyleşideki yanıtları çok önemliydi. Yeni ABD yönetiminin Türkiye’ye nasıl baktığı, belirli oranlarda ortaya çıktı.

Size ne demek istediğimi tam anlamıyla anlatabilmem için, bir an için geriye gitmek ve son dönemlerde Türkiye’nin Batı cephesinde nasıl göründüğüne değinmek istiyorum.

2008’in başından itibaren, özellikle AKP hükümetinin, Türban’ı Üniversitelerde serbest bırakmak için Anayasada değişiklik yapmaya başlamasından bugüne kadarki gelişmeler, genelde Türkiye’nin yavaş yavaş Batıdan uzaklaşma işaretleri verdiği şeklinde bir izlenimin doğmasına yol açmıştı.

Washingtonda olsun, çeşitli Avrupa Başkentlerinde olsun, Başbakan Erdoğan eskisinden farklı değerlendiriliyor.

Avrupa Birliğinden uzaklaştığı, reformları rafa kaldırdığı dikkatleri çekiyor...Kamu oyundaki Amerikan aleyhtarlığının giderek artışı ve İsrail aleyhtarlığı söylemin Davos sürtüşmesiyle birlikte, özellikle Başbakan tarafından yaygınlaştırılması, eleştirileri körüklüyor ...Ve tabii en çok üzerinde durulan, Türk kamu oyunda İslami değerlerin giderek yoğunlaşması...

Tam anlamıyla elle tutulamasa dahi, Türkiye giderek, sanki eski sıkı sıkıya bağlı olduğu batı limanından ayrılıyormuş gibi bir havaya girdiği yazılıp çiziliyor.

Bütün bu eleştirilerin ortasında da, ülkede popülaritesi giderek artan Başbakan Erdoğan var. Kafası kızdığı anda, hiç sağına soluna bakmadan sert tepki gösteren, medya ile kavga eden, muhalefeti yerden yere vuran, tek başına iktidar olan bir lider.

Clinton işte böyle bir ortamda geldi.

Dikkat edecek olursanız, yapılan tüm açıklamalar ve Obama yönetiminin Türkiye’ye yönelik yeni politikaları üç hedefi dikkate alıyordu:


  • Türk kamuoyunun yeniden kalbini kazanmak. Artan Amerikan aleyhtarlığını dengelemek ve yeni bir başlangıç yapıldığı izlenimini vermek.

  • Bush yönetiminin aksine, Türkiye’yi ılımlı İslam gibi sloganlarla nitelemek yerine, tam aksine laiklik-demokrasi- insan hakları ilkelerinin ön planda tutulduğu batı dünyasına ve batı değerlerine yeniden sıkı sıkıya bağlamak ve Ankara’nın Orta Doğu’daki Amerikan çizgisinin dışına çıkmaması sağlamak.

  • Bütün bunları yaparken de, Erdoğan’ı idare etmek. Onunla sürtüşmemek, üzerine gitmemek ve ilişkilerdeki ince ayarı da birlikte gerçekleştirmek.


Clinton bakın bu üç hedefe yönelik olarak hem bana, hem de kamuoyuna yönelik açıklamalarında neler söyledi:


  • Başbakan Erdoğan’ı hiç eleştirmedi. Aksine, eskiden beri tanıdığını ve başarılı olduğunu belirtti.

  • Türkiye’nin bölgedeki rolünün aynen devam ettiğini, Amerikanın genel yaklaşımını desteklediği oranda da hiç sorun çıkmayacağını ortaya koydu. Ne İran, ne Hamas ile sıkı fıkılığımız, ne de İsrail ile ilişkilerdeki gerginliğin tedirginlik yaratmadığını ortaya koydu.

  • Ermeni sorununda, hiç değilse bu yıl, Ankara’yı rahatsız edecek herhangi ir gelişme yaşanmayacağını belirtti.

  • Irak ve PKK konularında Ankara ile anlaşma ve uzlaşı içinde olunduğunu ortaya koydu.

  • Afganistan’a daha fazla Türk askeri istediğini saklamadı.


Yani, ver-al yaklaşımını ortaya koydu. Türkiye’ye havuç gösterdi, buna karşılık neler verebileceğini belirledi.


Bu ziyaretin arkasından, yeni Amerikan yönetiminin estirdiği rüzgarın Türkiye’den yana eseceği söylenebilir. Bu rüzgardan Başbakan da yaralanabilecek. Ancak yeter ki, Erdoğan belirli -Demokrasi,basın özgürlüğü,laiklik ve insan hakları gibi- bazı çizgileri aşmasın.


Nasıl, Obama yönetimi ile Avrupa başta olmak üzere, genelde bütün ilişkilerde yeni bir yaklaşım başlayacağı görülüyorsa, Türk-Amerikan ilişkilerinde de yepyeni bir sayfa açılıyor. Obama’nın Türkiye’ye gelişi, bu yeni ilişki düzeninin ince ayarını yapacak.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…