ERDOĞAN, AB İÇİN
YENİ STRATEJİ SAPTADI
Uzun süredir yazmak istiyordum, ancak şimdi imkan bulabildim. Deniz Baykal’ın Brüksel gezisi ve Avrupa Birliği’nin merkezinde açtığı yeni ofisi ben çok önemsiyorum. Her şeyden önce, CHP’nin AB’ye yaklaşımını çok önemsiyorum. Zira, daha önceki genişlemelere baktığımızda sık sık, katılım müzakerelerinin muhafazakar partiler tarafından yapıldığında, o ülkenin anlaşmasını bitirip son imzayı atanların hep sosyal demokrat partiler olduğunu görürüz. Türkiye’nin katılım sürecinin bir aşamasında CHP’nin bu ülkeyi yönettiğini ya da son imzayı attığını görürsek hiç şaşırmayalım.
Geçtiğimiz yıllarda AB ile ilişkilere önem veren kesimi en çok şaşırtan olay, CHP’nin en ön plandaki bazı sözcülerinin, sert bir AB aleyhtarı gibi konuşmalarıydı. Oysa, CHP’nin Avrupa aleyhtarı olması imkansızdır.
Avrupa, fikir özgürlüğü demektir.
Avrupa, insan haklarına saygı demektir.
Avrupa, işçi haklarının savunulması demektir.
Avrupa, insanlar arasında eşitlik demektir.
Avrupa, sosyal demokrasinin adeta tapınağıdır. Avrupa Birliği fikrinin en güçlü savunucuları, hemen her ülkede daima sosyal demokrat partiler olmuştur.
CHP’nin geçmişine baktığımızda da, Avrupa’ya gidişi hep desteklemiş olduğunu görürüz. İnönü’den Baykal’a kadar, bu süreçte CHP hep ön planda rol almıştır. Hatta, 2000-2004 arasındaki reform yasaları, CHP’nin desteği ile çıkarılmıştır.
Şimdi aynı CHP’nin, sırf AKP’ye muhalefet etme, AKP ne derse tam aksini yapma pahasına AB projesine karşı çıkıyormuş gibi bir tutum almasını anlayabilmek çok güç. Tam aksine AKP’yi “yeterli hızda gitmemekle” suçlamak ve sıkıştırmak yerine, Avrupa projesini engelleyen bir tutum takınması bu partiye çok puan kaybettirdi.
PEKİ İKTİDAR
NE YAPIYOR?
Muhalefetin durumu böyle, peki iktidar ne yapıyor?
Avrupa Birliği projesi konusunda ilginç bir hareketlenme var. Ankara’daki havayı yokladım ve elde ettiğim izlenimleri sizinle paylaşmak istedim. Yerel seçimlere kadar, doğal olarak kimse yeni bir hareketlenme beklemiyor. Aslında bu durum hiç de hoş değil. Zira Egemen Bağış, Çek’lerin dönem başkanlığında, artık alışıldığı gibi iki başlık değil, üç başlığın açılmasını istiyor. Bunu da açıkça söylüyor. AB’nin bu konuda bir iyi niyet jesti yapmasını bekliyor.
Ancak gelin görün ki, bırakın üç başlık, iki başlığın açılması dahi tehlikede. Nedeni de, Çek dönem başkanlığının Haziran’da bitmesi ve bugüne kadar açılacak başlıklarla ilgili “açılış kriterleri” konusunda gerekli adımların hala atılamamış olması. Hele şimdi mart sonu seçimlerinin beklenmesi, teknik hazırlıkların daha da gecikeceği anlamına geliyor. Nisan’da hazırlıklara girilirse, Hazirana yetiştirilmesi çok güç görülüyor. O zaman da, Çek dönem başkanlığı hiçbir başlık açılmadan kapanmış olacak.
BAŞBAKANI’IN
YENİ ÖNCELİKLERİ
Başbakan Erdoğan’a yakın çevrelerin verdikleri bilgiye göre, Avrupa Birliği’ne giden yol, klasik müzakere sürecinin yanısıra, iki ayrı alanda sağlanacak gelişmelerle hızlandırılmaya çalışılacak.
Başbakan, Avrupa’da Türkiye’nin farkına varılmasının iki yan etkene bağlı olduğuna inanıyor. Bunlardan biri enerji, diğeri de Orta Doğu’da etkili bir konuma girmek.
Nabucco projesi, Avrupa Birliği ülkelerinde Türkiye’nin prestijini birden bire arttırdı. Rus doğal gazına mahkum olmamak ve enerji ihtiyacını farklı kaynaklardan karşılamak, AB’nin önceliklerinden biri. Rusya-Ukrayna anlaşmazlığında Moskova’nın tutumu AB’yi korkuttuğu için, Nabucco projesi aniden ön plana çıktı. Nabucco’nun gerçekleşmesi de, Türkiye ile anlaşmaya bağlı. Bu konudaki pazarlıklar hala sürüyor.
Diğer etken de, Türkiye’nin Orta Doğu’da oynadığı rol. Başta Fransa olmak üzere, Avrupa Birliği ülkeleri, Ankara’nın İran, Suriye, Hamas ve Hizbullah ile ilişkilerindeki ağırlığını keşfettiler. Gözler sık sık Ankara’ya dönüyor.
Başbakan Erdoğan, işte bu iki konuda ilerleme sağlanırsa, Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılım sürecinin hızlanacağına inanıyor.
Ben bu değerlendirmenin sonucundan pek emin değilim, ancak herhalde Başbakan’ın bir bildiği vardır diye ümidimi kırmak istemiyorum.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|