ABD’DEKİ TÜRKİYE
TEPKİSİNİ CİDDİYE ALIN
Aşağıda okuyacaklarınızı, eminim farklı şekillerde başka yazarlardan (örneğin, son olarak Sami Kohen yazdı) duymuş veya ABD’ye gidip gelmiş dostlarınızdan öğrenmiş olabilirsiniz.
Zarar yok, bir de benden dinleyin.
Durum kötü değil, kötünün de ötesinde.
Amerika Birleşik Devletlerinde, derinden derine yükselen ve her geçen gün biraz daha yaygınlaşan bir Türkiye aleyhtarlığı ile karşı karşıyayız.
Bu gerçeği AKP’de biliyor. Dışişleri Bakanlığı kadroları da raporlarında anlatıyorlar. Washington ile ilişkisi olan resmi yetkililerimiz de anlatıyorlar.
Bütün bunlara rağmen, Ankara durumun vahametinin farkında değil. Veya durumu çok hafife alıyor.
Bence en büyük tehlike de bu: Gelişmeleri hafife almak.
Yanılmıyorsam, hükümetin tepelerindeki yaklaşım “Evet bir sorun var, ancak bunlar karşılıklı iyi niyetle halledilir. Büyük bir kriz yok.” şeklinde.
Evet doğrudur, henüz büyük bir kriz yok. Ancak hemen harekete geçilmediği ve bazı jestler yapılmadığı taktirde, inanılmaz bir krizle karşı karşıya kalacağız.
Amerikalılar bizim gibi acul davranmazlar. Yavaş yavaş oluşur ve birgün yara patlar.
Washington ve politikaların yapılmasında etkili olan çevrelerde, iki yıl önceki tezkere olayı şimdi şimdi kendini hissettiriyor. Biz istersek, Amerikalıların jetonlarının geç düştüğünü düşünelim. Ancak, ortada bir de gerçek var. Derinden derine birşeyler kaynıyor.
1980’li yıllarda Andreas Papandreu, politikalarını Amerikan aleyhtarlığı üzerine oturtmuştu. Söylediklerine dikkat etmez, kitlelerin hoşuna gidiyor diye, kenarından köşesinden Amerikayı eleştirirdi. Washington’un tepkisi sonuna doğru çıktı. Papandreu’nun yanısıra Yunanistan çok acı bir fatura ödedi.
Savunma Bakanı Rumsfeld ile yardımcısı Wolfovitz’in ikide bir, tezkere olayına değinmeleri ve “Türkiye izin vermiş olsaydı, şimdi Irak’ taki durumu daha sıkı kontrol altına alabilir ve daha az gencimiz ölürdü “ demelerini hafife almamalıyız.
Bu konuşmalar orada kalmıyor. Tam aksine yavaş yavaş, halka halka dağılıyor. Üniversitelerde konuşulur oluyor. Düşünce kuruluşlarının hazırladıkları değerlendirme raporlarına giriyor. Gazetelerdeki yorumlara ekleniyor.
Birgün birden bire uyanıvereceğiz ve bir de bakacağız ki, Irak’ın tüm faturası bize çıkmış. O zaman da iş işten geçmiş olacak.
OLAYI CİDDİYE ALIP
BİRŞEYLER YAPILMALI
Herşeyden önce bu durumun iyi saptanması, vahim gidişin kabul edilmesi ve buna karşı harekete geçilmesi için de siyasi niyetin oluşturulması gerekiyor.
Başkan Bush ve etrafındakileri eleştirerek, onların da hatalı olduklarını söyleyerek belki kendimizi tatmin edebiliriz, ancak sorunu çözemeyiz. Daha doğrusu, giderek yaygınlaşma işaretleri veren kanseri kesip atamayız.
Ankara ne yapıp edip, biran önce Washington ile diyaloğu açmalıdır. Bu diyalog diplomatik çerçeve içinde değil, en üst düzeyde, Dışişleri Bakanı, Başbakan düzeyinde gerçekleştirildiği ve sürdürüldüğü taktirde işe yarayacaktır. Aksi halde çok geç kalınmış olacaktır.
Ben Türkiye’nin ABD aleyhtarı bir politika uygulama niyetinde olmadığını biliyorum. Medya’nın üst düzey yöneticileri, AKP hükümetinin Beyaz Saray ile ilişkilerini bozmak gibi bir niyeti olmadığının farkındalar.
Ancak, bizlerin bilmesi sorunu çözmüyor.
Karşımızdakiler, haklı veya haksız nedenlerle farklı değerlendirmeler yapıyorlar ve giderekte kızgınlıkları artıyor.
Kanser yayılıyor.
AKP hükümetine tavsiyem, bu durumu ciddiye almasıdır.
Eğer işi ciddiye almaz ve Başbakanın duruma müdahele edeceği günler beklenirse, birgün öylesine sert bir tepki görür ki, bu defa bütün ülke olarak bizler de zarar görürüz.
Avrupa Birliği ile müzakerelere başlamak üzere olan, ekonomisi ince bir ipin üzerinden geçen Türkiye, üstelik ABD aleyhtarlığı yapma niyeti olmadan böylesine bir tuzağa kendini düşürmemeli.
Böyle bir beceriksizliğe, hiç mi hiç, ihtiyacımız yok.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|