Mehmet Ali Birand
 
BAĞCIYI MI DÖVMEK, ÜZÜM MÜ YEMEK...
 
 

BAĞCIYI MI DÖVMEK,

ÜZÜM MÜ YEMEK...

 

3 Ekim’de Türkiye ile Avrupa Birliği arasında tam üyelik müzakereleri başlayacak mı, yoksa engellenecek mi?

 

31 Ağustos Çarşamba Brüksel’de 25 üye ülkenin daimi delegeleri yaz tatili sonrası ilk defa bir araya geliyorlar. Türkiye dosyası açılacak ve resmi görüşler ortaya dökülecek.

 

Engelleme hazırlığında olanlar var.

 

Hiç değilse, dışa verdikleri izlenim böyle.

 

Ön planda Fransa görünüyor. Onun ardından, renkleri  tam olarak anlaşılmasa dahi, Kıbrıs’lı Rumlar ile Yunanistan geliyor. Aslında son derece güç bir durumla karşı karşıyalar.

 

Bizde bir söz vardır: Üzüm mü yemek,  yoksa bağcıyı mı dövmek istersin, deriz.

 

Bu sözü, Türkiye-Kıbrıs-Yunanistan üçlüsüne uygulayınca, şöyle bir tanımlama ile karşı karşıya kalıyoruz.

 

Bağcı : Türkiye

 

Üzüm: Türkiye’den  koparılmak istenen küçüklü büyüklü ödünler.

 

Bağ : Avrupa Birliği tarlaları

 

Kıbrıslılar ile Yunanistan’ın temel çıkarları ve politikaları, Türkiye (yani, bağcı)  ile 3 Ekim günü  katılma müzakerelerinin  başlamasından yana.

 

Nedeni de açık...

 

Bağcı (yani, Türkiye) müzakere sürecine girerse, 10-15 yıl boyunca Rumlar, istedikleri anda kavga çıkarma, engelleme veya erteleme yapma olanağına kavuşacaklar. Örneğin, isterlerse müzakereleri başlatmayacak veya  kapatmayacak. Pazarlıklar  sürecinin her aşamasını zorlaştırabilecek. Buna  karşılıkta ufak tefek isteklerle ortaya çıkacaklar.  Kabul ettirebildiklerini  cebine koyacak ve yenilerini çıkaracak veya baktı ki kabul ettiremiyor, geri çekip yenisini ortaya atacak.

 

Bu operasyona sokak dilinde “üzüm yemek” denir. Bağcı bu üzümü yedirtmeyebilir tabii, ancak ne olursa olsun, böyle bir olasılık doğar.

BAĞCIYI DÖVMEK

NE GETİRİR?

 

Diğer bi seçenek ise, bağcıyı dövmektir.

 

Yani, Türkiye’nin 3 Ekim günü müzakere masasına oturmasını engellemek. Bu Yunan desteğiyle bizzat Kıbrıs tarafından yapılabildiği gibi, yan mahallelerden  bir başka kabadayının (Fransa gibi) arkasına saklanarakta gerçekleştirilebilir.

 

Bağcı dövülmüş olur da, üzüm yenemez.

 

Kıbrıs Rumları ile Yunanistan bunu bildikleri için, yan mahalle kabadayısının durmadan  naralar atıp bağcıyı tehdit ederken fazla ileri gitmesinden artık rahatsız oluyorlar. Zira bu kabadayıların hiç sağı solu yoktur. Bazen kendi mahallesine gösteriş yapayım derken, işi  öylesine abartırlar ki, tam üzüm yemeğe  oturulurken, bir de bakmışsınız kavga çıkmış. Her yer darmadağın olmuş ve  Dimyat’a pirince giderken,  evdeki bulgurdan oluvermişsiniz.

 

İşte sıkıntıların temelinde bunlar yatıyor.

 

Kıbrıs’lı Rumlar ile Yunanlıların beklentileri, Fransa’nın 3 Ekim müzakerelerini Kıbrıs’ın Türkiye tarafından  resmen tanınması  koşuluna bağlamak olmasa dahi, Türkiye’ye bu yönde yeni bir adım attırabilmeyi sağlamak. Örneğin, hiç değilse, müzakerelerin başlamasıyla birlikte Türkiye’nin hava ve deniz limanlarını Kıbrıs bandıralı taşıtlara açmasını istemek.

 

Böylesine ince hesaplar yapılıyor.

 

Ancak, yaz tatili nedeniyle olsa gerek, henüz Atina  ile Paris arasında  tam bir uyum sağlanabilmiş değil. Kimse kimsenin ne yapacağını bilemiyor.

 

31 Ağustos Çarşamba  günü, 25 üye ülke temsilcisi bir araya gelecekler ve ilk defa, toplu şekilde fikir alış verişinde bulunacaklar. Kim ne istiyor, kim ne diyor ortaya çıkacak.

 

AB ülkelerinin iç pazarlıkları Cuma gününden itibaren başlayacak.

 

Kıbrıs’lı Rumlarla Yunanlılar da kendi durumlarını anlayabilecekler.

 

Eğer bağcı’yı dövmek değil de, üzüm yeme umudunu sürdürmek istiyorlarsa, Fransa’yı frenlemeleri gerekecek.

 

Aksi durumda ortalık öylesine karışacak tüyler öylesine uçuşacak ki, sonunda sadece  Türkiye değil, Türkiye ile birlikte Atina ile Lefkoşe’de kaybedenler listesine girecekler.

 

 



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…