EGE’DE KARA
BULUTLAR ARTIYOR
ATİNA
Kötü haber tellallığı yapmak istemiyorum. Sadece, Ege’nin öbür kıyısındaki “havayı” veya bizim nasıl algıladığımızı anlatmak istiyorum.
Biz kabul edelim veya reddedelim. Yunanlılar haklı veya haksız olsunlar, hiç önemli değil. Bence önemli olan, toplumların birbirlerini nasıl algıladıkları. Bu algılama hatalı olsa bile, hükümetlerin kararlarını etkilediğinden dolayı son derece önemlidir.
Yunan kamuoyunda, son aylarda hava değişiyor. Türkiye ile ilgili eski inançları yavaş yavaş geri dönüyor.
Economist dergisinin üç günlük konferansına konuşmacı olarak davet edildiğim için, hemen her çevre ile görüşebildim.
Doğrusunu söyleyeyim, şaşırdım
Bizim pek önem vermediğimiz son Kardak olayı burada, sanki 1970-90 arasındaki savaş dönemine geri dönülüyormuş gibi algılanmış. Yapılan yorumları bir görseniz hayretler içinde kalırsınız.
Karşı taraftan Türkiye şöyle gözleniyor:
- Askerler tekrar ağırlıklarını koydular, kontrolu aldılar. Arınç’ı susturup, casus belli açıklamasını geri aldırttılar. Kardak’ta sertleşme politikası başladı. Hükümet bu olaylara seyirci kalıyor.(!)
- Türkiye, 3 Ekim’de müzakerelere başlayacağı için, artık hiç çaba harcamıyor. Ege ve Kıbrıs’ta ayak sürümeye başladı.(!)
- Erdoğan, partisindeki istifalardan dolayı çok güç durumda . Bu nedenle, gözü birşey görmüyor. Yunanistan’a karşı sertlik politikasını tercih ediyor.(!)
OLAYLAR ÇOK
YANLIŞ YANSIYOR
İstediğiniz kadar yanlışları düzeltmeye çalışın, para etmiyor. İkili görüşmelerimde, Konferans ve TV-Basın söyleşilerimde ısrarla tekrarladım:
- Askerler hakkındaki klasik görüşünüzü artık değiştirin, bizim komutanlarımız değişti, ancak siz hala değişmediniz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkinliği hala güçlü, ancak politikaları saptamıyor.
- Türkiye, Ege ve Kıbrıs’ta ayak sürümüyor. İki ülke arasındaki görüşmelere bakın yeter.
- Erdoğan zor durumda değil. İstifalar belki canını sıkıyor olabilir, ancak AKP’de bir sarsıntıdan söz edilemez. Başbakan, Ege’de sertleşmek değil, tam aksine çözüm peşinde koşuyor. Zira, AB ile müzekereleri, gergin bir havada sürdürmesinin güçlüğünü görüyor.
Bu sözlerimi çok az kişiye inandırabildim.
Genelde, kibarca yüzüme bakıp, beni kırmamak için başlarını sallamakla yetinenler çoğunluktaydı.
Ne yazık ki, ikili ilişkilerde birşeyler yanlış yapılıyor ve kimse gereken duyarlığı göstermiyor. Ne Ankara, ne de Atina kamuoylarını doğru yönde bilgilendirmiyorlar. Son derece hoyratça davranıyorlar.
TÜRKİYE İÇ POLİTİKA
MALZEMESİ OLUYOR
Benim görebildiğim kadarıyla, en büyük teplike, Türkiye’nin Yunan iç politika malzemesi olması.
Karamanlis’in 20 aylık hükümeti, özellikle ekonomik açıdan giderek artan biçimde eleştiri alıyor. Hükümete karşı muhalef arttıkça, malzeme olarak sadece iç sorunlar değil, yavaş yavaş dış sorunlar, özellikle de Türkiye kullanılmaya başlanıyor.
Bu açıdan, Yunan medyası eski alışkanlıklarına dönüyormuş gibi bir görüntü veriyor. En basit olay dahi hemen “Türkler yine sertleşiyor, tehdit ediyor” diye yansıtılıyor. Tabii bu değirmene su veren kaynaklar da var. Örneğin, Yunan Savunma Bakanlığı, aynı derecede olmasa dahi bazen ipin ucunu kaçırıveren Dışişleri Bakanlığını sayabilirim. Özetle, Karamanlis hükümeti gereken ihtimamı göstermediği, “nadide” (Ege’de barış) adlı çiçeği yeterince sulayıp beslemediği sürece, ikili ilişkilerdeki kara bulutlar yoğunlaşacak gibi görünüyor.
Allahtan, muhalefet lideri Papandreu kendini tutuyor. Mimarı olduğu, Türk-Yunan yakınlaşmasını, sırf muhalefet etmek için torpillemiyor. Türkiye hakkındaki eleştiri oklarını çok nadir kullanıyor. Ancak bu durum uzun sürmeyecektir. Hükümeti hırpalamak için, o da bir gün gelecek Türkiye’yi iç politika malzemesi yapacaktır.
Peki, nasıl oldu da bu noktaya geldik. 3 yıllık bir balayından sonra, ilişkiler neden soğur gibi oldu?
Bu durumdan sadece Yunanlılar mı sorumlu? Her konuda onlar mı suçlu? Türkiye’nin hiç mi hatası yok?
Yarın bu konuyu anlatmaya çalışacağım.
Yunan kamuoyundaki hayal kırıklığının nedenlerini ve Türkiye’nin payını ele alacağım. İlgi duyanları bu köşeye beklerim...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|