Mehmet Ali Birand
 
AB toplantısında komik duruma düştük…
 
 
LÜKSEMBURG
İsmail Cem istediğini elde etti. AB gündemine, Türkiye'ye tarih verilmesi gerektiğini yazdırdı. Ancak, tam salondan çıkarken CNN TÜRK, NTV ve TV 8'in kapanma haberi gelince soğuk terler döküldü.


Yıllardır hep aynı senaryo ile karşılaşırım. Belki tamamen bir tesadüf (bu kadarına tesadüf demek güç, amma…) belki planlı ve programlı bir kurgu… Ancak, Türkiye'nin ne zaman yurt dışında önemli bir toplantısı olsa, o toplantıyı mahvedecek ve Türkiye'ye prim sağlayacak bir gelişmeyi durduracak bir olayla karşı karşıya kalınır. Sanki gizli bir el, Türkiye'nin demokratikleşmesini çağdaş ülkelerin arasına girmesini engelleyecek, gölgeleyecek bir olay yaratır. Ülkemizde, Susurluk tipi cinayetler dışında çok nadiren planlı programlı hareket edilebildiğine inanmayan bir kişi olmama rağmen, bu konuda kuşkularım artıyor. 

Sözünü ettiğim olay Lüksemburg'da yaşandı.

AB ile Türkiye arasındaki en önemli toplantılardan biri sayılan Ortaklık Konseyi, tahminlerin ötesinde iyi geçmişti.

İsmail Cem, toplantıda AB yetkililerini bombardımana tutmuştu. Türkiye'nin, ifade özgürlüğü konusu başta olmak üzere, Kopenhag Kriterlerine uymak için elinden geleni yaptığını söylemiş ve ardından da, Aralık ayında Kopenhag'da gerçekleştirilecek olan AB zirvesinde, Türkiye ile katılma müzakerelerinin ne zaman başlayacağına dair bir tarih verilmesini istemişti.

Bu toplantı, Türkiye ile AB ilişkilerinin en üst düzeydeki karar mekanizmasını oluşturuyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin resmen tarih istemesi, bu açıdan önem kazanıyor.

Toplantının bir özetini yapmam gerekirse, şöyle bir formül kullanabilirim:

“AB, Türkiye'nin Kopenhag Kriterlerine uyum çabalarını alkışladı ve “bardağın yarı yarıya dolduğunu” söyledi. Geri kalan yarının da doldurulması gerektiğine dikkat çekti ve bir uyarıda bulundu: Yasa değiştirmek yetmez, bunların uygulanması da gerekir. Oysa değişiklikler şu ana kadar uygulanmıyor…”

bu uyarıya rağmen, görüşmelerden hemen sonra düzenlenen basın toplantısında, İspanyol Dışişleri Bakanı (Konsey Başkanı olarak) ilk defa bir tarih isteme konusunun altını çizdi. AB yetkilileri şimdiye kadar Türkiye'nin bu konudaki ısrarını görmezden gelmeye çalışırlardı.

Pignet, “Türkiye tarih istedi. Bunu not ettik. Şimdi, AB'nin kuralları ve Kopenhag kriterleri arasında bir denge kurup, bir karar verceğiz”dedi.

Bu yaklaşım çok önemli.

Örneğin, Verheugen'in “Kopenhag kriterlerine uyum sağlayın. Hemen tarih verelim”diye kestirip atmasına rağmen, İspanyol Bakan, siyasi bir yaklaşım gösterdi ve ileri doğru bir adım attı.

Türk heyeti hayatından çok memnundu ki, o anda gelen bir haber herkesi şok etti.

CNN TÜRK, NTV TV8'e 24 saatlik kapanma cezası gelmişti…

Tam o sıralarda basın toplantısı bitmiş, resmi heyet ve AB yetkilileri gazetecilerle konuşuyordu ki, Uluslararası bir ajans muhabirinin sorusu kulağıma takıldı: Verheugen'e soruyordu:

“Biraz önce CNN kapatılmış. Geçen hafta Diyarbakır'da bir şöför Kürtçe kaset dinlediği için hapse mahkum olmuş. Siz ise Türkiye'de ifade özgürlüğünden söz ediyorsunuz. Bu tutumda çelişki yok mu?”

Verheugen kem küm etti. Birşeyler söylemeye çalıştı. Ne dediği anlaşılamadan salonu terketti.

Türkiye, Lüksemburg'de kelimenin tam anlamıyla komuik duruma düştü. Daha doğrusu RTÜK yasası nedeniyle yüzü kızardı. Bu şekilde bırakın ta üyelik müzakereleri için tarih almayı, normal bir İnsan Hakları ve temel özgürlükler sınavından dahi geçemeyeceğini ortaya koydu. Anayasayı ve diğer yasaları değiştirmekle bir yere varılamayacağını, en başta kafaların değişmesi gerektiğini gösterdi.

GÜNDEMDE YİNE KIBRIS VARDI


Pazartesi günü Mesut Yılmaz Brüksel'deki temasları sırasında söylemişti. Salı günü Lüksemburg'da durum daha da netleşti.

Türkiye-AB ilişkilerinin bir anahtarı Kopenhag kriterleriyse, diğer anahtarı Kıbrıs.

Kıbrıs konusunda ayak sürüyen ve koşul üstüne koşul getiren taraf olarak da Rauf Denktaş görülüyor. Denktaş hala “ çözümü engelleyen” isim şeklinde nitelendiriliyor.




Kapalı kapılar ardında ne olduğunu, kimin ne dediğini bilemedimizden dolayı bir değerlendirme yapamıyoruz.

Ancak genel manzara bu…

Kıbrıs sorunu, yıl sonuna kadar çözülmezse, bütün dengelerin bozulacağını bilmemizde çok yarar var.

İşin kötü yanı, Kıbrıs'ın Ankara'da çok hocası var, ancak direksiyona hakim olacak, gelişmelere yön verecek kimse yok. Gemi de yavaş yavaş dev bir buzul'a doğru yol alıyor…


Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…