TÜRKİYE’ NİN ÖNÜ
AÇILIYOR…
Hatırlayacaksınız, aylarca önce bu Köşe’de 3 Ekim müzakerelerinin hiçbir yol kazasına uğramadan gerçekleşeceğini yazmıştım. Hatta kimi meslekdaşlarım ve okurlarımdan bazıları itiraz edip “Bizi aldatıyorsun. Baksana adamlar kararlı şekilde, bu müzakereleri ertelemeye hazırlanıyorlar” demişlerdi. Ben ise sık sık “ Yapmayın, etmeyin. Dış ilişkiler böyledir. Önce korkutursunuz, ardından deneme balonu olarak demeçler verirsiniz, ancak eninde sonunda yine gerçeklere geri dönülür” diyordum.
Haklı çıktığımı görüyorum.
Şimdiki duruma bakılacak olursa, korktuklarımız başımıza gelmiyor.
Ne Kıbrıs’ın resmen tanınması için bir ısrar kaldı, ne de bizim tüylerimizi diken diken eden, Özel Statü’de bir baskı var. Tabii, Özel Statü konusunda yine de tedbirli olmak gerekir, zira Almanya’da Merkel ezici bir çoğunlukla iktidara gelirse, o zaman çok zor olmasına rağmen, belki bu noktayı tekrar gündeme sokabilir.
Brüksel’deki AB içi pazarlıklarda ele alınan Karşı Deklarasyonun hala tartışma konusu yapılan en önemli noktalarından biri “Kıbrıs gemi ve uçaklarına Türk limanlarının açılması”
Brüksel koridorlarında yaptığım bir telefon turu, Rumların istediklerini istedikleri oranda elde edemeyeceklerini gösteriyor. Örneğin, limanların açılması konusunda Rumlar, mutlaka kesin bir denetim mekanizması kurulmasını ve bir takvime bağlanmasını istiyorlar. Yani, Türkiye’nin kıpırdayamayacağı bir tarih verilip, o zamana kadar limanlar açılmazsa, müzakerelerin hemen askıya alınmasında ısrar ediyorlar.
AB ülkeleri, Türkiye’nin limanlarını açmak zorunda olduğuna inanmış durumdalar. Ancak, Rumların istedikleri gibi, Türkiye’nin elini kolunu bağlama niyetinde değiller. Bu işi zamana bırakacak, biraz erteleyecek bir formül üzerinde duruluyor.
Özetle, Rumlar beklentilerinin yarısıyla yetinmek zorunda kalacaklarmış gibi görünüyor.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|