TÜRKİYE’NİN AB
TAKVİMİ...
Türkiye’nin önünde, 3 Ekim gününe kadar sıkıntılı bir yol var. Bu da , Avrupa Birliği içindeki karmaşadan ve çelişkilerinden kaynaklanıyor. Türkiye, AB içi kavgada adeta bir konu mankeni. Çeşitli kulplar takılıyor (Kıbrıs, Güneydoğu vs...) ve ülkemiz üzerinden etkinlik mücadelesi yapılıyor.
Fransa, İngiltere’nin burnunu sürtmek istiyor... Sarkozy, Chirac’ın seçim şansını yok etmeye çalışıyor... Kıbırs Rumları ve Yunanistan, fırsattan istifade birkaç dilim ek avantaj peşinde koşuyor... Referandumlarında HAYIR oyu kullanmış olan Hollanda ve Fransa, Türkiye ile katılma müzakerelerini başlatmayı halkına anlatamamanın sıkıntısıyla, ters mesajlar verip, toplumlarını kandırmaya çabalıyorlar...
Şu andaki genel beklenti, 3 Ekim günü Türkiye ile masaya oturulacağı şeklinde. Ancak otururken masada neyin konuşulacağı (Müzakere mi, yoksa tarama süreci mi?) ve müzakere kurallarına yeni bazı eklemeler yapılıp yapılmayacağı belirsiz.
İşte sorun da buradan kaynaklanıyor.
3 Ekime giden yolda, bundan dolayı gerilim ve süprizlerle dolu... Üstelik, şunu da çok iyi bilmemiz gerekir: Bu maraton, büyük olasılıkla 3 Ekim sabahına kadar da devam edebilir.
İLK RANDEVU
25 AĞUSTOS GÜNÜ
İlk randevu 25 Ağustos günü Brüksel’de gerçekleşecek. O gün 25 ülke’nin daimi temsilcisi bir araya gelecek ve tatil sonrasında ilk defa Türkiye dosyasını açacaklar. Önlerinde, AB Komisyonu tarafından hazırlanmış, Türkiye-AB müzarere çerçevesi belgesi olacak. Bu belgede müzakerelerin nasıl ve hangi koşullarda yapılacağı, ne zaman ve nasıl kesilebileceği var. Daimi delegeler, işte o gün içlerini dökecekler. İlk tur yapılacak.
Fransa, itirazlarını sıralayacak, Rumlar-Yunanlılar olayı nasıl gördüklerini anlatacaklar. Dönem başkanı olan İngiltere de bütün bu noktaları toplayıp bir uzlaşı bulmaya çalışacak.
İKİNCİ RANDEVU
1 EYLÜL’DE
25 Ağustos günü gerçekleşecek bu ilk turdan sonra, 1 Eylül’de bu defa 25 üye ülke dışişleri bakanları buluşacak. Tekrar bir masa turu gerçekleşecek ve Bakanlar, Türkiye ile ilgili görüşlerini tekrarlayacaklar. Bazıları tutumlarını değiştirecek, bazıları istek listesine yeni ekler yapacak. Büyük olasılıkla yine anlaşamayacaklar.
SON RANDEVU
3 EKİM ÖNCESİ
Bu maraton, en son 3 Ekim sabahı Lüksemburg’da noktalanacak. Dışişleri Bakanları ya 2 Ekim akşamı veya 3 Ekim sabahı bir araya gelip tutumlarını saptayacaklar. Tabii bu arada, Eylül’ün son haftası Daimi Delegeler Komitesinde bir taslak anlaşma çıkmış olacak. Bakanların önüne bu taslak gelecek.
Peki ne olabilir?
Birkaç seçenek var:
- Fransa eğer taktik davranışta değilse ve gerçekten Türkiye ile müzakereleri engellemek istiyorsa, Almanya ve Hollandayı da yanına alarak bu yönde bir karar (Kıbrıs’ın resmen tanınması koşulu) çıkartmak isteyebilir.
Bu senaryonun gerçekleşmesine pek ihtimal verilmiyor.
- Türkiye’nin müzakere sürecinde Kıbrıs’ı resmen tanıması veya limanlarını açması gibi bir koşul getirilebilir.
- 3 Ekim’de bir müzakere değil, bir tarama sürecinin başlayacağı, bu süreç bittikten sonra, yeni bir değerlendirme ve yeni bir konsey kararı alınması koşulu getirilebilir.
TÜRKİYE’NİN DOSTU
AB KOMİSYONU
Bütün olumsuzlukları size yansıttım.
Avrupa’nın kafası çok karışık. Her kafadan bir ses çıkıyor. Belirsizlik son derece yaygın. Başta Fransa olmak üzere bir çok ülkede iç politika oyunu oynanıyor.
Ancak, Türkiye’nin son derece önemli bir müttefiği var. O da, Avrupa Komisyonu. Avrupa Komisyonu, hazırladığı müzakere taslağının değişmemesi, en önemlisi, 3 Ekim tarihinin değişmemesi için mücadele veriyor.
Komisyonu aşmak kolay değil. Hele 25 üye ülke arasında Türkiye’yi destekleyenlerin sayısı da az deil. Büyük olasılıkla bir uzlaşı formülü bulunacak. 3 Ekim’de müzakereler başlayacak, ancak kenarından köşesinden birşeyler eklenecek.
Türkiye açısından önemli olan 3 Ekim’de müzakerelerin, ek koşul getirilmeden başlamasıdır. Yoksa iç politika gerekçesiyle yapılacak açıklamalar değil.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|