YUMURTA KAPIYA
DAYANINCA...
Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in Pazartesi günleri Bakanlar Kurulu sonrası açıklamaları hep bizim MANŞET (CNN TÜRK, hafta içi hergün 17:00) programına rastlar. Bu defa da öyle oldu. Ancak Allahtan, bizde aynı konuyu (TCK’yı) tartışıyorduk. Sanki MANŞET’e katılmıştı, bizde “Sayın Bakan bunca eleştiriye karşı ne diyorsunuz?” sorusunu sormuşuz gibi, Çiçek açtı ağzını yumdu gözünü. Nokta virgülsüz konuştuğundan dolayı, nefes nefese heyecan içinde dinledik.
Söylediklerinin içinde bir bölüm vardı ki, beni çok düşündürdü.
Bakan, TCK taslak durumundayken herkese yollanıp görüş sorulduğuna ancak sadece iki yerden doğru dürüst yanıt alınabildiğine değindi.
İçim sızladı.
Demek ki, eski hastalığımız geçmemiş. Hala ilgisiz ve aklı başına sonradan gelen bir toplumuz. Hala alışkanlıklarımızdan kurtulamamışız.
Çocukluğumdan beri, bende dahil olmak üzere, hepimizde genel bir ilgisizlik, toptan bir tembellik izleri vardır. İster kişi, ister kurum veya şirket olsun, çıkarlarımızla ilgili konularda daima son dakikayı bekleriz. Harakete geçebilmemiz için, mutlaka yumurtanın kapıya dayanması gerekir.
Son noktaya gelene kadar kimbilir kaç defa kapımız çalınmıştır. Fikrimiz sorulmuştur, ancak göz göre göre, bir çok konuyu son dakikaya bırakmışızdır.
Harakete geçtiğimizde de yeri göğü inletir, fırtınalar kopartırız. Ancak çoğu zaman iş işten geçmiş olur. Ardından, uzun süreli bir mücadele dönemi açılır.
Cemil Çiçek’i dinlerken aklıma aynı şekilde görmezden geldiğimiz 12 Eylül Anayasası geldi. Bundan önceki basın yasası değişiklikleri sırasında, Oktay Ekşi’nin haykırıp bizleri uyandırmaya çalışması geldi...
Demek ki, hastalık hala sürüyor.
12 Eylül ve sonrasının şok tedavileri de işe yaramamış.
Eh öyleyse, çekin ipini gitsin.
Meheldir bize...
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|