Mehmet Ali Birand
 
AB’ NİN TSK’ YA BAKIŞI FARKLILAŞIYOR
 
 

AB’ NİN TSK’ YA

BAKIŞI FARKLILAŞIYOR

 

Avrupa Birliği resmi temsilcileri, düşünürleri, stratejistleri veya parlamenterleriyle, Türkiye’yi konuştuğunuz zaman, eninde sonunda hep aynı yaklaşımla karşı karşıya kalırsınız:

           

“...Türk Silahlı Kuvvetleri sivil denetim altına girmeli... Demeçleriyle politikaları etkilememeli...Harcamalarının hesabını vermeli...Başbakana değil, savunma bakanına bağlanmalı...”

           

Onların sivil-asker ilişkisi ile bizim sivil-asker ilişkimiz birbirinden çok ayrıdır. Bundan dolayı da, Kopenhag kriterleri çerçevesinde Türkiye’nin ilerde, askerini sivil denetim altına sokmasını isterler.

           

Türkiye’nin sanal Ortak Üyeliği (1963-2002) süresince AB, bu konuda  hiçbir zaman Ankara’nın üstüne gelmedi. Arada bir söylenir, yazılır ancak hiçbir zaman değişim için baskı yapılmazdı.

           

Kopenhag Kriterlerinin uygulanma zorunluğu devreye girildiğinden bu yana -yani son birkaç yıldır- baskılar artmaya başladı. Yine de dikkatli hareket ediyorlar. TSK’nın Türk toplumu içindeki yerini bildiklerinden dolayı, fazla üstümüze gelmiyorlar.

           

Topluluk, sivil- asker ilişkisiyle ilgili tutumunu hiçbir zaman tümünden değiştirmeyecektir. Türkiye tam üyelik noktasına geldiğinde, sivilin askeri denetiminin gerçekleşmesini sağlayacaktır.

 

Ancak bu konuda ilginç gelişmeler var.

 

Özellikle 11 eylül’den itibaren yaşanan olaylar, Siyasal İslamın tetiklediği terör girişimleri, Orta Doğu’da,  Rusya ve Orta Asya’da gittikçe kabaran İslamcı terör, İspanya ve İngiltere’ de patlayan bombalar, Fransadaki son ayaklanmalar, Avrupa Birliğinin bazı çevrelerinde, Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik bakışı etkilemeye başladı.

İlk defa, şimdiye kadar duymaya alışmadığımız bazı çevrelerde, TSK’ nın Türkiye’de bir denge unsuru olduğu, laik- demokratik sistemin bir sigortası sayıldığı konuşuluyor.Bu sözlere bakıp, AB’nin tutumunu genelleştirmemek ve temelden bir değişim olduğunu sanmamak gerekir, ancak değerlendirmelerin tonu ve renginin farklılaştığını hissetmek mümkün.

*                     *                      *


 

“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK

GÜCÜ LAİK SİSTEMİDİR”

           

Avrupa Birliğinin hangi kesimiyle konuşursanız konuşun, Türkiye’ nin en önemli gücünün, elindeki en ağırlıklı kozunun laik sistemi olduğunu duyarsınız.

           

Hele Politik İslam’ın kabardığı, Irak’ın bölünme tehlikesi yaşadığı, El Kaida’nın üyelerinin arttığı ve her bir hücre’ nin kendi başına olmadık cinayetler işlediği bu dönemde, Türkiye’nin değeri daha da artıyor.

           

Türkiye,  Batı dünyasında örnek veya model gibi gösterilen bir ülkedir.

 

70 milyonluk müslüman  nüfusuna rağmen, eksikleri olmasına rağmen, demokrasisi işleyen, İnsan Haklarına duyarlıkla yaklaşan, kadınlarına ikinci sınıf muamele yapmayan bir ülke.

 

Avrupa Birliği ve Amerika açısından, Türkiye işte bu açıdan üstünde titrenilmesi ve  kaybedilmemesi gereken bir konumdadır.

 

Türkiye, önümüzdeki onlarca yıl istikrarsızlık merkezi olacak bir Irak’ın yanıbaşında ve sarsıntılara gebe Orta Doğu’da bir uçak gemisi gibidir. Avrupa Birliği ve ABD için, Türkiye’nin bu şekilde kalması gerekmektedir.

 

İşte bu açılardan bakıldığında da, Türk Silahlı Kuvvetleri -hiç değilse şimdilik- bir denge unsuru olarak görülmektedir. Türkiye’nin laik ve demokratik sisteminin iyice yerine oturana kadar, TSK’ya müsamaha ile bakılacağının işaretleri giderek artmaktadır.

 

           *                      *                      *


 

PKK’ NIN İŞİ

GİDEREK GÜÇLEŞİYOR

 

 Irak’ taki kargaşa sürdükçe, Türkiye’ nin önemi artacaktır.

 

Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve hatta İran için dahi, Türkiye’nin istikrarı önemlidir.

Olaya bu açılardan baktığımızda, son dönemlerde Ankara arka arkaya yapılan ziyaretler daha da önemsenmeli.

 

Önce Üst düzey Komutanlar, ardından FBI ve CIA Başkanları geldiler. Hepsinin farklı gündemleri vardı. Ancak hepsi de PKK konusunu dinlemek zorunda kaldılar. Türkiye’den birşeyler isteniyorsa, Kuzey Irak’taki PKK sorununun çözümlenmesi gerektiğini duydular.

 

Toplantılarda ne karar alındığını bilemiyoruz.

 

Alınmış olsa dahi, bunların ne oranda ve ne zaman uygulanacağını da bilemeyiz. Zira unutmayalım ki, bundan önce de çok sözler verildi, ancak tutulmadı.

 

Ne olursa olsun, PKK yöneticileri bu gelişmeler karşısında rahatsız olmalı, hatta paniklemeliler. Zira bu gidiş- gelişler normal değil. Hele Ankara’ daki yeni bir Kürt politikası ve PKK yaklaşımı arayışlarını da bu listeye eklersek, birşeylerin hazırlandığı varsayımı giderek artıyor.

 

PKK ne yapacak ?

 

Bütün bu gelişmeleri seyir mi edecek ?

 

Amerika ve Avrupanın kayıtsız şartsız destek vereceğini ve Türkiye’ye baskı yapacaklarını sanıyorlarsa, çok yanılıyorlar demektir.

 

PKK ayağını denk almalı. Bölgede bir kazan kaynıyor ve bu kazanın içinde yok olabilirler.

           

           

 



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.

 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…