İMAJIMIZI DEĞİŞTİRMEDEN
HİÇBİR YERE GİDEMEYİZ
Türkiye’nin Avrupa kamuoyundaki imajı kötüdür. Bunun nedenlerini yanda sıralamaya çalıştım.
Benim burada anlatmak istediğim, Abdullah Gül ve Ali Babacan’ın müzakerelerden çok, iletişim Politikalarına özen göstermelerinin daha hayati olduğudur. Zira unutmayalım ki, müzakerelerde başarı kazanılabilir, ancak Avrupa halklarının kalbi kazanılmazsa, Türkiye AB’ye tam üye olamaz. Hiçbir AB hükümeti bu yıl gösterdiği siyasi özveriyi göstermez.
Unutmayalım ki, müzakereler bittikten sonra, Türkiye’nin tam üye olup olmaması;
- Avrupa Parlamentosunun onayına bağlıdır.
- Ardından, Fransa ve Avusturya bu konuda referanduma gidecekler ve halklarına soracaklardır.
- En sonunda da, 25 ülke parlamentosu teker teker anlaşmayı onaylamak zorundadır.
İşte Türkiye’nin önündeki asıl engel budur: Avrupa kamuoyu...
Biz genelde kamuoylarını biraz hafife alırız. Bunu eş dost veya bir arkadaşa verip halledeceğimizi sanırız. Fazla para harcamadan, biraz lokum biraz fındıkla işin içinden çıkacağımıza inanırız.
Bu defa, hayır başaramayız.
Bu defa uzun soluklu, işin ehline verilecek ve çok para harcanması gereken bir sürece giriyoruz.
Sizler, istediğiniz kadar müzakerelerde başarılı olun. Avrupa halkının kalbini kazanamazsak, hiçbir yere varamayız.
* * *
ÜÇÜNCÜ YAZI OLARAK KULLANILACAK
İKİNCİ YAZININ YAN KUTUSU OLACAK
AVRUPADAKİ TÜRK
İMAJI NEDEN KÖTÜ
- Herşeyin başında, Osmanlılardan kalma, Avrupayı istila etmek istelen Türk imajı her Avrupalının kafasına kazınmıştır. Avrupa eğitim kitapları ve müzeleri, kelle kesip küçük tepecikler yapmış Türk savaşçılarıyla doludur. Bugüne kadar gelen -“barbar-kaba Türk”- imaj, o eski dönemlerin tortusunu taşımaktadır.
- 1960-1980 arasında yaşanan askeri 3 darbe, asılan politik liderler, soğuk savaş dönemindeki solcu avı, insan haklarına değer vermeyen, işkenceyi geçerli bir istihbarat toplama metodu gören yaklaşımlar, Kıbrıs harekatı, 1980-90’larda PKK terörüne karşı mücadelede ölçünün kaçırılmasıyla ortaya çıkan Susurluk yaklaşımı, yakılıp yıkılan köylerin kimselere anlatılmaması.
- Özellikle 1980-1983 arasında vatandaşlıktan atılan (solcu, kürt militan, İslamcı) binlerce Türk’ün çeşitli Avrupa başkentlerinde son derece s ert bir Türk aleyhtarı lobi oluşturmaları. Bu lobiye sonradan Rum, Kürt ve Ermeni lobilerinin de katılması ve Türk imajını yıllar boyunca yerle bir etmeleri.
- 1960’lerden itibaren, Anadolunun en ücra köşelerinden çıkıp İstanbul’u dahi görmeden Avrupaya işçi olarak giden ancak değişmek yerine daha da muhafazakarlaşıp gettolar içinde yaşayan 2.5 milyon Türk vatandaşının yarattığı (kimi dindar, kimi köktendinci, kimi kürt milliyetçisi) son derece olumsuz izlenim.
Avrupalı’nın müslüman olanlara genelde ön yargılı bakması. Her müslümanı Irak’taki olaylarla, Bin Laden ile özelleştirmek gibi bir alışkanlığa girmesi.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|