ANKARA, İLETİŞİMİN

ÖNEMİNİ KAVRADI...

Genelde toplum olarak bir iletişim sorunumuz vardır. Aile içinden tutun, arkadaş arasında veya iş dünyasında bir türlü yeterli etkinlikte iletişim kuramayız. Birbirimizle haberleşme tembelliğimiz vardır. Bundan dolayı da günlük yaşamımızda sık sık karmaşa yaşanır.

Hele siyasi dünyamızda bu karmaşa daha da büyüktür.

Ben şimdiye kadar, toplumla iyi iletişim kurmuş bir hükümete rastlamadım. İletişim şahı sayılan Ecevit dahi, bu yeteneğini kişisel çabasıyla uygulamaya koymuş, ancak bir mekanizma oluşturamadığından dolayı başarıyı yakalayamamıştır.

Siyaset dünyamızdaki iletişimsizliğin temelinde farkı nedenler yatar.

Herşeyin başında Başbakanlardan başlayarak, diğer bakanlara kadar yayılmış olan geleneksel uygulamada sözcülük diye bir anlayış yoktur. Başbakan veya Bakan medyanın karşısına hep kendileri çıkmak isterler. TV ışıklarını başkasıyla paylaşmak istemezler. Açıkça söylemeseler dahi, sözcüleri kıskanırlar.Onların randevu ayarlamanın ötesine geçmelerini pek istemezler.

Hele konuları kendilerinden daha iyi bilen, yetenekli sözcüler özellikle istenmez. Siyasetçinin kendine güven oranı ne kadar düşükse, yanlarına aynı oranda yeteneksiz “basın ilişkilerini” yöneten kişiler seçerler.

Diğer bir sorun, sözcü diye adlandırılan kişileri, toplantılara almak istememelerinden kaynaklanır. Sözcü niteliğindeki insanları yabancı gibi görürler ve güvenmezler. İşleri bittiğinde tüm sırları satacak insan gözüyle bakarlar. Bundan dolayı da toplantılarına almazlar. Toplantıya girmeyen, Başbakan veya Bakan’ın güvenine sahip olmayan bir sözcü de, medya tarafından hiçbir zaman ciddiye alınmaz. O zaman da, sözcülük mekanizması işlemez.

Oysa medya’nın sürekli bilgilendirilmeye ihtiyacı vardır. Heran görüşülmesi ve soruları ne kadar soyut veya basit olursa olsun, yanıtlanması gerekir. Bunu da siyasetçi yapamaz. Vakti yoktur. Sözcülük mesleği bundan dolayı yaratılmıştır.

BAŞBAKAN İLK DEFA

SÖZCÜ DENEMESİ YAPIYOR

Başbakan Erdoğan, ilk defa ciddi bir sözcülük mekanizması denemesine girmiş durumda. Medya’ nın yakından tanıdığı Akif Beki sadece sözcülük yapmayacak, aynı zamanda basını sürekli şekilde bilgilendirecek bir basın merkezi oluşturacak.

Medya bu merkezden, istediği anda istediği bilgiyi alabilecek.

Televizyonlar veya yazılı basın, sözcüyü arayıp Başbakanın herhangi bir konudaki görüşünü öğrenebilecekler.

Son derece doğru ve yararlı bir adım.

Şu kadarını söyleyeyim ki, son Amerika gezisindeki düzenleme, bu yeni yaklaşımın etkin bir örneğini oluşturdu. Başbakanın uçağına 8 gazeteci alıp, onlarla başbaşa görüşmesi, Gül’ün Amerikadaki Sivil Toplum Örgütlerinde çalışan Türklerle toplantı yapması, heyetin Amerikan basını ile temasları son derece başarılıydı. Bunlardan hangisi veya ne kadarı Akif Beki’nin kafasından çıktı bilemiyorum, ancak ne olursa olsun ilk fatura ona çıktı.

Bu yaklaşımın başarılı sonuç vermesinin tek yolu var. O da, Başbakanın Akif Beki’yi gerçekten yanına alması, ona güvenmesi, onu kıskanmaması, en gizli toplantılarına dahi katmasıdır. Eğer randevu defteri gibi kullanırsa, yine eskiye dönülmüş olur. Eğer Başbakan bu yeni yaklaşımı benimserse, belki diğer bakanları da ona bakıp aynı denemeye girerler ve böyle hükümet ile toplum arasındaki iletişim sorunu bir oranda çözülmüş olur.

Eki’ ye başarılar.

Bir ilk’i gerçekleştirecek.