Mehmet Ali Birand
 
AB'yi Türkiye'nin büyüklüğü ürkütüyor
 
 
Avrupanın Türkiye'yi istemediği, ağzımızla kuş tutsak almayacağı ileri sürülüyor. AB'yi ürküten Türkiye'nin büyüklüğü, pastayı paylaşmak istemiyor. Ancak, Türkiye'yi durduramayacaklarını da biliyorlar. Tek yapacakları tam üyeliğimizi mümkün olduğnuca geciktimek…

Bazı çevreler ısrarla tekrarlıyorlar.

Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi hiç bir şekilde tam üyeliğe kabul etmeyeceğini ileri sürüyorlar.

“Ağzımızla kuş tutsak olmayacak. Kopenhag kriterlerini harfiyyen yerine getirsek dahi, bu defa gözleriniz mavi değil, diyerek almayacaklar” şeklindeki sözleri sık sık duyuyorsunuzdur.

Buna ilave olarak, şimdi bir de Kıbrıs çıktı.

“Kıbrıs'ın tamamını versek, Ege'yi de Yunanlılara bıraksak, yine de tam üye yapmazlar” deniyor.

AB hiçbir zaman “Kıbrıs'ı verin, üye olun” demedi.

Söylenen, Kıbrıs'ta çözüm olmaz ve Türkiye adayı ilhak ederse, tam üyelik sayfası, bu durum değişene kadar kapanır, şeklindedir.

Avrupa Birliğinin, Türkiye adaylığı konusunda ince eleyip sık dokuduğu doğrudur.

Diğer adaylara gösterilen hoşgörü Türkiye'ye gösterilmemektedir.

Bunun gerekçelerini bilirsek, AB ile ilişkilerimize çok daha sağlıklı bakabiliriz. Gereksiz komplekslere veya kızgınlıklara girmeyiz.

TÜRKİYE ÇOK BÜYÜK BİR ÜLKE…

Avrupa Birliğini en çok ürküten, Türkiye'nin büyüklüğü.

12 aday ülkenin toplam nüfusu ve yüzölçümü, Türkiye'yi bir nebze geçebiliyor. Polonya'nın dışında kalan 11 aday Türkiye'nin büyüklüğüne yaklaşamıyor bile.

Bu büyüklüğün getirdiği siyasi ağırlık, Türk parlamenterlerin Avrupa Parlamentosunda büyük bir güç oluşturmalarına yol açacak.

Avrupa Komisyonunda Türk Komiser sayısı, Almanya ve Fransa kadar olacak.

Tüm kararların alındığı Bakanlar konseyinde de, Türkiye'nin oy ağırlığı Almanya ve Fransa ayarında.

Bu hesaba bakan üye ülkeler, Ankara'nın elde edeceği siyasi güçten kaygılanıyorlar.

Başka bir deyişle AB'ye üye ülkeler, Türkiye'nin girmesiyle birlikte önlerindeki pastadan büyük bir parçanın yok olacağını biliyorlar. Bundan dolayı da “direniyorlar” ve başka gerekçeler üretiyorlar.

FAKİR, VE TÜKETİCİ DEĞİL

Avrupa Birliğini düşündüren en önemli itiraz gerekçesi konu, Türkiye'nin bir bölümünün çok zengin, diğer bölümünün ise çok fakir olması. Gelir dağılımı arasında bu fark, toplumdaki dengeleri bozuyor. Gelir dağılımını dengeleyebilmek için de, büyük bir yatırım gerekiyor.

İşte temel sorun bu…

Ekonomiyi ayağa kaldırmak, çarpıklıkları gidermek, sağlıklı bir sistem kurabilmek ve nihayet zengin ile fakir arasındaki dengeyi “yaşanabilir- kabul edilebilir” düzeye getirebilmek için, 5 yıl süreyle yaklaşık 30 ila 50 milyar dolarlık bir yatırım yapmak gerekiyor.

Avrupa Birliği bu parayı cebinden ödemek istemiyor. Artık eskisi gibi parası kalmadığına dikkat çekiyor. Türkiye'nin kendi başına bu dengeyi belirli oranda kurmasını, ondan sonra AB kaynaklarını kullanmasını istiyorlar.

Hedefleri, Türk toplumunun tüketim düzeyi arttıktan sonra kapılarını açmak. Tam üyeliğin faturasının tümünü yüklenmemek, Türkiye ile paylaşmak.

GELELİM KOMŞULARA…

Avrupa Birliğini yönetenleri düşündüren diğer konu, Türkiye'nin komşuları.

Tam üyelik gerçekleştiği zaman, Avrupa Birliği'nin sınırları Kafkaslara, Iran-Irak-Suriye üçlüsüne kadar genişleyecek. Yani daima sorun yaratan bölgelere komşu olacaklar. Oysa bugün Türkiye bir tampon bölge oluşturuyor. Özellikle Kafkaslar, 2000'li yılların en tehlikeli bölgesi olarak görüldüğü için, kaygıların artmasına yol açıyor.

VE SİYASİ KRİTERLER…

Siyasi kriterler bu listenin en altında yer alıyor. Ancak yine de, mutlaka uyum sağlanması gereken unsur. Bu konuda pazarlık yok.

Türkiye, idam uygulamasını tamamen kaldırmadan temel özgürlüklerdeki kısıtlamaları yok etmeden ve insan hakları konusundaki ayıplarını (özellikle işkence ve kötü muamele) örtmeden, AB'ye giremeyeceğini zaten bilmektedir.

AB'ye tam üyeliğin koşulları bunlar.

Şimdi bütün bunlara bakıp “işte, samimi olmadıkları, yani bizi istemedikleri belli” diyebilirsiniz. Ancak yanılırsınız. Zira, Türkiye'nin tam üyelik sürecini kimse durduramaz. Sadece bizden kaynaklanan nedenlerle biraz geciktirebilirler o kadar. Tam üyelik Türkiye'nin hakkıdır ve eninde sonunda amacına ulaşacaktır.

Özetlemek gerekirse, AB ülkeleri önlerindeki pstayı Türkiye ile paylaşmaktan kaçınmak istiyorlar. Türkiye girince, büyük bir dilimi alıp götüreceğini biilyorlar. Bunu önleyemeyeceklerini de gördüklerinden dolayı, mümkün olduğu kadar geciktirmeye çalışıyorlar.


Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…