UFUKTA YENİ BİR
KRİZ GÖRÜNÜYOR...
Ufukta kara bulutlar yoğunlaşıyor. Belki şu sıralarda tam anlamıyla farkedilmiyor, ancak ilerde fırtına işaretleri görülüyor.
Hemen önlem almak, stratejiler hazırlamak zorundayız. Eski alışkanlıklarımızı sürdürür ve çözümü son dakikaya bırakır veya herşeye HAYIR diyerek direnebileceğimizi sanırsak çok hata ederiz.
Sözünü ettiğim tehlike bulutları yine Kıbrıs etrafında yoğunlaşıyor.
Sorun, Gümrük Birliği çerçevesinde, hava ve deniz limanlarımızın Kıbrıs malı taşıyan Kıbrıs Rum gemi ve uçaklarına açılması zorunluğundan kaynaklanıyor.
Türkiye, Avrupa Birliğine limanlarını açacağına dair söz verdi. Yani bu işin kaçarı yok. Ancak, işi erteleyebilmek ve karşılığında da Rumlardan ve Avrupa Birliğinden ödün koparabilmek için dans ediyoruz.
Her ülke bu dansı yapar. Verdiğine karşı birşeyler almak ister. Ankara’nın istediği de, limanlarını açma karşılığında, KKTC’yi izolasyondan kurtaracak bazı adımların da AB tarafından atılması. Bunlardan biri, AB’nin vaadettiği ekonomik yardım, diğeri KKTC ile AB arasında serbest ticaret.
Rumlar, KKTC’ye serbest ticaret hakkı tanınmasını kabul etmiyorlar. Türkler de serbest ticaret olmadan sadece ekonomik yardımla yetinmek istemiyorlar.
Tam bir kısır döngü yaşanıyor.
Peki ne olacak?
Müzakereler başlayana kadar (büyük olasılıkla 2006’nın ilk yarısı) karşılıklı itişmeler, zemin yoklamaları sürecek. Ancak, sıra ilk müzakerenin açılmasına gelince, dananın kuyruğu kopacak. Zira, müzakerenin fiilen başlamasının bir koşulu var: Limanların açılması. Hadi 23 üye duruma göz yumsa dahi, Yunanistan ile Kıbrıs ısrar edecektir. Türkiye, verdiği sözü tutup limanlarını açmadığı taktirde, müzakereler başlamayacaktır.
Başka bir deyişle, daha başlamadan müzakerelerin askıya alınması gibi son derece tatsız bir durumla karşı karşıya kalma tehlikesi var. Böyle bir olasılıkta, Kıbrıs konusu ön plana çıkacak ve Ankara üstündeki resmi tanıma baskılarının daha artmasına yol açacak.
ARTIK, SERTLİKLE POLİTİKA
YAPMA DÖNEMİ KAPANDI
AB kurumlarının şu sıralarda yanıtını aradıkları soru, önündeki bu tehlikeyi görmesine rağmen Türkiye’nin henüz ikna edici bir strateji üretip üretmeyeceği.
Bundan önce, AB ile ilişkilerinde genel olarak katı ve sürekli HAYIR’ a dayalı bir politika benimseyen Ankara’nın, bu müzakerelerde aynı yaklaşımı devam ettirmesinin ters tepeceğine dikkat çekiliyor.
Şu ana kadar, sadece Başbakan’ın “KKTC üzerindeki izolasyon kalksın, bizde limanları açalım” sözü var. Ancak bu çok geniş ve soyut bir kavram. Hangi adımlar izolasyonun kalkması anlamına geliyor. Eğer Türkiye, KKTC’nin resmen tanınmasını istiyorsa, çok güç. Mutlaka bir pazarlık yapılacakta, öncelikler ne olacak?
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|