Mehmet Ali Birand
 
MASAYA KAVGA DEĞİL UZLAŞMA İÇİN OTURAN KAZANIYOR.
 
 

MASAYA KAVGA DEĞİL

UZLAŞMA İÇİN OTURAN KAZANIYOR.

 

Pierre Mirel, AB Komisyonu Genel Müdürlüğü Aday Ülkeler Müdürü. Yani şimdiye kadar konuştuğumuz müzakerecilerin karşısında oturan adam. O pazarlık yok dese de her madde üzerinde pazarlık ediyor, bir yandan da aday ile üye ülkeler arasında köprü kuruyor. Yani Türkiye müzakerelere başlarsa adını çok sık duyacağız. Şimdi söz Pierre Mirel’de. 

 

- Müzakere sözcüğü suistimal ediliyor. Gerçekte müzakere yok. Çünkü Türkiye diğer adaylar gibi kendi özgür iradesiyle AB üyesi olmayı istedi. Bu belli kuralları olan bir klüp. Şayet bir ülke gönüllü olarak kulübün üyesi olmak isterse kuralları kabul eder. Çok az şey müzakere edilebilir. Örneğin  mevzuata uyumun zor olduğu alanlarda ek süre istenebilir. Müzakere edilecek sadece budur.

 

- GÖREV LİSTESİ HAZIRLANACAK

 

- Biz önce kağıt üzerinde, liste hazırlayarak mevzuatı anlatıyoruz. Adayların bunları kendi ulusal mevzuatlarına uyumlu hale getirmesi gerekiyor. Türkiye'nin nerede sıkıntı yaşayacağını dinleyeceğiz. Sonra Türkiye bize her başlıkla ilgili resmi bir tutum belgesi sunacak. Yani AB için bir tutum belirleyecek.

 

- Her ana başlık için farklı bakanlarla toplantılar düzenlenecek. Onların tanımları, konumları ve neden geçiş süreleri istedikleri ortaya konacak. İkna olduğumuzda biz de komisyon olarak 25 üye devlet önünde konumumuzu tekrar takdim edeceğiz. Ama sonunda Türkiye 25 üye ile karşı karşıya gelecek.

 

- Asıl müzakere AB ile değil ülkenin kendi içinde yaşanır. Yani farklı ekonomik çıkar grupları arasında gerçekten çok zorlu bir müzakere süreci yaşanıyor. Türkiye kendi müzakere konumunu belirleyene kadar bu olacak. Diğer tarafta da AB’ye üye ülkeler arasında müzakereler yaşanıyor. Farklı nedenlerle bir takım uygulamaların geciktirilmesi talep edilebilir. Ama iki taraf arasında çok az müzakere var.

 

- Süreç hemen hemen bitmek üzereyken mali konular ele alınır. Bu en zorlu tartışmalardan biri. Ülkenin büyüklüğü ele alınacak. AB'ye üye olan 25 ülke ile Türkiye'nin gelişmişlik oranı arasında fark var.

- Bundan sonra müzakereler her aday ülke için farklı olacak. Bugüne kadar ön şart ileri sürmedik. Ama artık risk almak istemiyoruz. Şimdiye kadar edindiğimiz dersleri dikkate alarak adayların önce ikili anlaşmalar çerçevesinde belli yükümlülükleri yerine getirip getirmediğine bakacağız. Türkiye 1963'te ortaklık anlaşmasını imzaladı, o dönemden bu yana altına imza attığı bazı anlaşmalar var. Ama bu 3 ekim için bir ön şart değil.

 

-ÖNCE BİZİ İKNA EDİN, SİZİ BİZ SAVUNALIM-

 

- Komisyon lokomotif güç. Konsey bir görev veriyor. Biz de müzakereler için  pozisyon belirliyoruz. Her ana başlıkta resmi olarak iki-üç toplantı oluyor. Ama o aşamaya gelene kadar onlarca toplantı düzenleniyor. Örneğin siz bir tutum belirliyorsunuz, ama sizin rakamlarınız bizimkilerden çok uzak.  Ortak çıkarımız için  istatistikçileriniz farkın nedenini açıklamalı, bizi ikna etmeli ki biz sizi savunabilelim.

 

- AB komisyonu olarak teknik bir aracı kurum gibiyiz . Biz üye devletlerin müttefikiyiz. Üye devletlerin konumlarını açıkça belirlemesine, biraz daha gerçekçi ve yapısı sağlam yapıya oturtmasına yardım ediyoruz. Biz de kendi adımıza o üye devletler için tutum belirlemiş oluyoruz. Katılım sürecinin belli bir noktada başarılı olması bizim çıkarımıza. Başarısız olunması için bu sürece girmiyoruz. Dolayısıyla önce anlayabilmeniz teyit edebilmeniz lazım ki karşı tarafa sunabilelim

 

- KAYIT DIŞINA DİKKAT-

 

- Kayıt dışı sermaye önemli. Böyle bir şey varsa sıkıntı yaşanacaktır. Benzer sıkıntıları  hemen hemen her ülke yaşadı. Ülkenin reformlarının kontrol edilebilir olmasını bekliyoruz. Bunu diğer ülkelerden de bekledik.

 

- En sık karşılaştığımız sorun bir aday üye halkının bazı alanlarda bazı değişimleri  kaldıramaması. İşte bu nedenle sürenin uzatılması isteniyor. Değişimin gerçek anlamda sosyal bir etkisi oluyorsa bunları dikkate aldık. Özellikle serbest dolaşım ya da yabancıların toprak satın alması söz konusu olduğunda bu gündeme geldi.

 

- Bence baş müzakerecinin karşılaşacağı en büyük sıkıntı bizimle veya üye devletlerle müzakere etmesi değil. İlk önce kendi ülkesinde birtakım şeylerin gerekliliği konusunda insanları ikna etmek durumunda kalacak. Bakanlıklara, farklı baskı gruplarına bir takım şeylerin gerekliliğini anlatmak gerekecek. Şiddetli açıklamalar yapmamakta fayda var. Öyle bir dil kullanılmalı ki bir uzlaşmaya varılmalı. Dolayısıyla böyle çok sert bir şekilde kafa kafaya gelecek açıklamalar yapmamak gerek. AB üyesi olmak bir zihniyettir. Çatışma değil diyalog ortamıdır. Farklı görüşlerin uzlaşması. AB bundan ibaret zaten.

 

- Türkiye birçok nedenden ötürü farklı ama AB’nin de farklı bir konumu var. Üye devletlerin siyasetçileri kamuoyuna genişleme sürecini çok iyi anlatamadılar. Avrupa devletleri bu gelişmeden biraz yorgun. Bu önemli bir engel. Türkiye çok büyük, tek başına geçen yıl üye olan 10 ülke kadar ağırlık kazanabilecek bir ülke. Dolayısıyla AB devletleri vatandaşlarının bu algılanış biçimini değiştirebilmemiz lazım. Sivil toplumlar arası diyalog çok önemli.

 

- Asıl zor kısım 3 ekimden sonra başlayacak. En hassas alanlarda bir takım şeylerin kabul edilmesi gerekecek. Bunun sosyal, siyasi yankıları olacak. Bir anlamda egemenlikten fedakarlık ediliyor. Ama bu özgür iradeyle yapılan bir seçim. Bir risk. Bazı görüş ayrılıklarına yol açabilir. Yeni bir durum değil, daha önce de yaşandı.

 

- Katılım öncesi hibe yardımlar 500 milyon Eurodan 1 milyar Euroya çıkacak. Tabii ardından yapısal reform yardımları gelecek. Bu da müzakere sürecinde yardımcı olacak. Komisyon katılımın mali nedenlerle 2007’den önce olmayacağını ifade etti. Mümkün olduğunca işbirliği içeren bir süreç lazım. 



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…