Mehmet Ali Birand
 
NASIL MÜZAKERE ETTİLER? -3 PAVEL TELİCKA
 
 

NASIL MÜZAKERE ETTİLER? -3

PAVEL TELİCKA

 

Çek Cumhuriyeti’ni AB’ye taşıyan Pavel Telicka, Türk meslektaşı Ali Bababan’a “Allah kolaylık versin” diyor. Ve ekliyor, “Masada bağırmayın, sinirlenmeyin. Becerikli olan, akıllı davranan kazanır”. Telicka, Türk kamuoyuna ve Ali Babacan’a bakın neyi tavsiye ediyor, hangi uyarılarda bulunuyor?

 

- Aslında işin başında Çek halkının bilgisi, bilinç düzeyi oldukça sınırlıydı. Ancak yine de müzakerelere başlamıştık ve yapılan bir takım reformlar heyecan yaratmıştı. Dolayısıyla genel anlamda, AB’ye katılım hedefine destek vardı. Ama sürece katılım yoktu. Bununla ilgili bir bilinç oluşmamıştı. Halk, müzakerenin ayrıntıları ile ilgili bilgi sahibi değildi.Dolayısıyla müzakere heyetine ilk başta destek yoktu. Ama yavaş yavaş bunu elde ettik.

 

- Şimdi Çek Cumhuriyeti’ne şöyle bakmak lazım. Bizim için belirli bir sembol söz konusuydu. Yani bizim varmamız gereken hedeflerle ilgili bir sembol. Totaliter bir rejimden, komünizmden tam bir demokrasiye, piyasa ekonomisine geçiş hedefi söz konusuydu. Dolayısıyla böyle bir düzene ait olan Çek vatandaşı için bu önemliydi.

 

- Birçok Türk “tarama sürecini şimdiden aştık” diyor. Bu Türkiye’nin daha önce tecrübe ettiği süreçten farklı. Bu komisyonun farklı bölümleriyle yapılacak, farklı tavırların sergileneceği  son derece karmaşık ve ayrıntılı bir egzersiz.

 

- Mesela sizin Tarım Bakanlığı yetkilileriniz Brüksel’e gidecek. Önce ayrıntılı bir açıklama süreci  olacak. Ardından karşılıklı tepkilerin dinlendiği bölüme geçilecek. Türk tarafı diyecek ki; “Evet biz mevzuattan haberdarız. Haberdar olmakla kalmayıp, bir bölümünü uyumlu kıldık bile. Belirli bir tarihe kadar bu mevzuatın hepsini uyumlu kılacağız. Ya da parça parça yapacağız. Ama bir takım sıkıntılarla karşılaşacağız. Dolayısıyla bu sıkıntılarla ilgili müzakere etmek istiyoruz.”

 

- NASIL BİR MÜZAKERE EKİBİ?-

 

- İçerik olarak hazırlanmanız gerekiyor öncelikle. Müzakere edilecek ana başlıklarla ilgili bilgi sahibi olmanız gerekiyor. Gerçekten bir müzakere ekibi oluşturulması gerekiyor. Tabii bu ülkeden ülkeye değişir ama bence bu mümkün olduğunca dar kapsamlı bir ekip olmalı. Her bakanlığın bir temsilcisi olmayabilir. Ekipteki kişilerin sonuçlarla ilgili  sorumluluk sahibi olabilmeleri gerekiyor. Ekibin başındaki kişi bir müdür olabilir, bir bakan yardımcısı olabilir. Güveneceğiniz, yetki vereceğiniz insanlardan oluşmalı ekip. Farklı çıkar gruplarıyla iletişim halinde olmalı, ekonomik ve sosyal ortaklarınızla, kamuoyu ile birlikte çalışmalı. Çok karmaşık olan bu sürece ancak müzakerelere başladıktan sonra tam olarak odaklanabilirsiniz.

- Ben özellikle Finlandiya’nın tecrübesinden çok faydalandım. Burada çok küçük bir heyet vardı. En fazla 12 kişiydi. Hükümet değişikliği olduğunda bu heyetin üyelerinden bazıları bakan yardımcıları oldu. Daha sonra heyetten ayrıldılar. Daha sonra bakan gelip, “Bunun yerine şu kişiyi atıyorum” dedi. Ben de reddettim. “Bu seçimi ben yaparım ve sizin önerdiğiniz kişinin bu ekipten çıkarılanın yerine geçmesini istemiyorum. Bütün bakan yardımcıları ve sizinle çalışacağız ama müzakere bambaşka bir görevdir” dedim.

 

- Aynı zamanda bakanlıklarda başka heyetler oluşturulabilir. Ama müzakere edecek ekip, başka bir ekip olmalı. Ben “benim çalışmak istediğim  ekip bu olmalı” dedim.

 

- İşin başında ben ve bakanlık yetkilileri öneride bulundu. Büyük ölçüde bakanlığın önerileri üstünde durduk. Ama bu kararları da etkileyebilecek konumdaydık. Ama zaman ilerledikçe, bu ekibin üyelerini  Dışişleri Bakanlığı ile birlikte oluşturduk.Tabii hükümet de onayladı. Ekip için hükümetin onayı önemli. Ekip üyeleri çok uzun saatler çalışabilmeli, dosyalara hakim olmalı, bakanlıktan gelen kişi kendi bakanlığına “hayır” diyebilmeli. Dolayısıyla hiç kolay bir iş değil bu.Burada önemli olan ekibin iyi bir sonuca ulaşabilmesi. Geniş bir yelpazede,  bu heyetin üyeleri bakanlıktan gelen her bir hedefe varmak için çalışacak olursa o zaman hiç hedefe varamazsınız. Hiç müzakere edemeyecek bir dosyalar listesi oluşur.

 

- NASIL BİR BAŞMÜZAKERECİ?-

 

- Baş müzakereci otoritesi yüksek, güç sahibi olmalı. Bu bir politikacı, üst düzey yetkili olabilir, başka biri de olabilir. Önemli olan hükümetin bu kişiye güvenmesi. Başmüzakereci her  konuyu onaylatmak için hükümete götürmemeli. Belli bir karar alma gücüne sahip olmalı. En iyi sonuca varabilmek için hedeflerini belirleyebilmeli. Müzakere masasının karşısında oturan kişileri tanımalı. Teknik bir beyne sahip, kavramsal düşünebilen, iyi iletişim kurabilen, karşı taraftaki kişileri kolaylıkla analiz edebilen, herkesin güven duyduğu, müzakere becerilerine sahip,  kurumlarla çalışmış tanınmış bir kişi olmalı. Ama bir de çok merkezi bir modele doğru gitmeli. Adem-i merkeziyetçi modele doğru gitmeli.

 

- Ben sadece baş müzakereci değildim. Dışişleri Bakan yardımcısıydım, Avrupa işlerinden sorumluydum. Bir çalışma grubunun üyesiydim ve çok önemli merkezi güçlere sahip bir ekip kurmuştuk. Hükümetin desteğini almıştık. Merkezi bir sistem kurmak zor ama size avantaj sağlar. Bizde bazı bakanlıklar müzakere ekibine bağlıydı. Müzakere heyetini seçerken ülkenizin özelliklerini yansıtabilmeniz gerekiyor.

 

- Ben avantajlıydım. Çünkü ilk defa müzakere etmiyordum. Başka anlaşmalar için müzakere etmiştim. 1989’dan beri Avrupa Birliği ile ilgili konuları biliyordum. Bana itimat ediyorlardı.

 

- Biz 31 Mart 1998’de Fransa’da başladık. Sonra eve döndük ve bir takım gelişmelerin kaydedilmesi gerektiğini fark ettik. Aylarca teknik ve bürokratik bir süreçten geçtik. İlk toplantılara girebilmemiz için aylar gerekti. Ben meslektaşlarımı  ikna etmek  zorunda  kaldım. Avrupa’nın Sesi’yle ilgili bir makale yayımlanmıştı. “Karşı tarafı küçük duruma düşürüyor” şeklinde yorumlar yapılmıştı. Bu doğru değildi. Taktiklerinizi  değiştirmeniz gerekiyordu. Prodi’nin komisyonunda yer aldım. Artık daha iyi biliyorum.

 

- TÜRKİYE’YE TAVSİYELER-

 

- Son 12-13 yılda tatil için Türkiye’ye gittim. Türkiye’yi çok iyi bildiğimi söyleyemem. Türkiye için şu formül işe yarar diyemem. Bizim üst düzey bir danışmanımız vardı. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı da bizimle birlikte çalışıyordu. Bu önemliydi. İçeriğe dair bilgiyi onlar bize verebiliyorlardı. Ama tabii müzakerenin nasıl yapılacağı Türk hükümetine kalmış bir mesele. Sizin çok bilgili insanlarınız var.

 

- Diğer tarafı anlayabilmek çok önemli. “Hayır” dedikleri zaman bunu anlayabilmek lazım. Brüksel basınından beni küçük düşürmek isteyenler oldu. Prag’da “yeterince sert değilsin” diyenler oldu. Ama bu sertlikle ilgili değil. Sizin müzakerelerde ne kadar akıllı davrandığınızla ilgili. Bağırmanıza gerek yok. Çok ilginç bir mutfak aslında. İçine girdiğinizde çok keyif verir.

 

- Bir toplantıya girmeden önce karşı tarafla ilgili bilgilenmeniz lazım. Kurumun temsilcilerini anlamanız lazım. Önemli olan karşı tarafın boynunu kırmak değil, karşılıklı anlaşmaya varabilmek. Birisi sizi kandırmak istiyor diye düşünmemek lazım. Kurallar çok farklı işliyor.

 

- Küçük düşürme gibi konularla karşılaşmadım. Sadece akıllı değilseniz böyle davranışlarla karşılaşırsınız. Hiç kimse oraya sizi küçük düşürmek için gelmiyor. Hep bir manevra alanınız var. Siyasi talimat ve kamuoyu desteği çok önemli. Bunlar ne kadar kuvvetli olursa daha fazla sonuca varırsınız.

 

- Siyasi anlamlar farklıdır, insanlar değişir. Mesafeli olmak isteyebilirler. Gündemde başka başlıkların öne çıktığını söyleyebilirler. Kendinizi ayarlayabilmelisiniz. Basın da bunu takip ediyor olacak. Bu süreçte her iki tarafında da kamuoyu ile birlikte çalışmak gerekiyor.

 

- Ekonomik ve sosyal ortaklarınızla çalışmanız lazım. Bazen öyle olur ki, çıkar grupları farklı bir şey söyler, bakanlık farklı bir şey söyler.

 



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…