DÜNYA BASINI
TÜRKİYE’Yİ YÜCELTİYOR....
Lüksemburg
Dün sabah kalktığımda kendimi garip hissettim.
4 Ekim günüydü.
“Peki ne oldu şimdi” diye kendi kendimi sorguladım. İnternet aracılıyla bütün Türk gazetelerinin başlıklarına baktım. Yorumlarını okudum.
Türk toplumunun en mutlu ve en güzel günü olması gereken 4 Ekim medyası adeta karanlıklar dünyası gibiydi. İçim kapandı.
Hayretler içinde kaldım.
Sanki kazanan Türkiye değildi. Tam aksine ülke istila edilmiş ve İstiklal savaşı hazırlıklarına girilmişti (!) Sanki bu yorumları yapanların çocukları ve torunları yoktu... Sanki hem kendileri hem çocuk ve torunları daha müreffeh bir Türkiye’de yaşamayacaklardı... Adeta kara bahtına küsmüş, (kader utansın) diye dizlerini döven insanlar ülkesine dönüşmüştük.
Kendimi fena hissettim.
Bir defa daha, bu ruh haletinde insan yetiştiren eğitim sistemimize kızdım, hocalarımıza kırıldım.
İnsanlarımıza neden bardağın dolu tarafını da görmeyi öğretmiyoruz?
Neden bu kültürümüz yok?
Ardından Avrupa’nın ve Amerika’nın belli başlı gazetelerine geçtim. Televizyonun karşısına oturdum. Saatlerce tüm Avrupa istasyonlarının haberlerini izledim. Yetmedi bazı Arap ve müslüman ülkelerdeki büyükelçiliklerimizi arayıp oralarda neler söylendiğini öğrendim.
Birden bire dünyam değişti, içim açıldı.
İşte o zaman ne kadar kendi küçük dünyamıza sıkışıp kaldığımızı, gelişmeleri ne kadar dar açıdan değerlendirdiğimizi bir defa daha anladım.
Genel manşet ve izlenimleri birkaç başlık altında toplayabilirim.
- Avrupa sonunda Türkiye’ye kapılarını açtı.
- Türkiye 40 yıl sonra Avrupa’da.
- Müslüman Türkiye Avrupa’ya giriyor.
- Türklerin rüyası gerçekleşiyor
- Avrupa’nın yeni sınırları Türkiye’yi içine alıyor.
Tümünde, Türkiye’nin kazandığı, yepyeni tarihi bir dönemecin başladığı anlatılıyordu. Abdullah Gül ve Ali Babacan’ın 3 Ekim geceyarısı Lüksemburg’daki AB konsey binasına girerken karşılaştıkları sahnedeki gibi. Yüzlerce gazeteci, yüzlerce televizyon kamerası ardı ardına yanıp sönen flaşlar ve çekilen bir resim.
İşte gerçek buydu.
Bir manşet ve bir resim.
Dünyada kimse ayrıntılarla uğraşmıyor. Büyük resme bakıyor.
Dün ve bugünkü Uluslararası haberler ve yorumlarda olduğu gibi. Yaşanan krizler, karşılıklı sert demeçler çoktan unutulup gitti bile. Sonuçta Avrupa kapısından içeri giren bir Türkiye’nin görüntüsü, verdiği sözü tutan bir Avrupa, müslüman bir Türkiye’yi kapı önündeki bekleme salonundan içeriye alan Hristiyanlar klübü...
İşte algılanan bu, gerisi boş.
Türkiye’mizde ise önemli bir bölümümüz bunun ne anlama geldiğini henüz göremiyor. Birşey üretmeden sadece eleştiri yapma alışkanlığı ve tembelliği gözümüzü karartmış. Ancak bu körlük uzun sürmeyecektir. Kısa bir süre sonra nasıl önemli bir adım atıldığını herkes anlayacaktır.
Başta Erdoğan-Gül ikilisi olmak üzere, bu yolda emeği geçen tüm siyasilere, (Menderes-Zorlu ikilisinden Demirel-Çiller-Ecevit-Yılmaz ve Bahçeli dahil) bürokratlara, iş çevrelerine ve medya’nın “inanmışlarına” teşekkür etmeliyiz. Biz bunu bugün yapmazsak, ilerde tarih bu teşekkür borcumuzu yerine getirir ve bizim kuşağımız da utancından kıpkırmızı kesilir.
Hayırlı olsun.
Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
|