Mehmet Ali Birand
 
ERDOĞAN EFSANE YARATMAK İSTEMİYOR
 
 

ERDOĞAN EFSANE

YARATMAK İSTEMİYOR

 

Liderler ve hükümetlerin, iktidar oldukları dönemlerde ne yaptıklarından çok, kamuoylarına verdikleri izlenim önemlidir. Son derece önemli kabine toplantıları yapabilirler, müthiş kararlar alabilirler, ancak bunları kamuoyuna yeterince anlatamadıkları taktirde hiçbir işe yaramaz.  Önemli olan, kamuoyunun sizi nasıl algıladığıdır, sizin kamuoyuna verdiğiniz izlenimdir. Çok değerli işler yapabilirsiniz. Ancak öylesine farklı algılanırsınız ki, sonuç sizi de şaşırtabilir. O zaman da, ya medya’yı suçlar veya komplo teorilerinden şikayet edersiniz. Ancak, iş işten geçmiş olur. Toplumda yerleşen kanıyı silemezsiniz.

 

AKP işte böylesine duyarlı bir dönemden geçiyor.

 

Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP çok şanslı  bir parti. Öyle bir dönemde, öyle koşullarda iktidar oldular ki, isteseler her  tuttuklarını altın yapabilecek bir konumdalar. Her attıkları adım -bazen hatalı olsa dahi- sonradan farklılaşan koşullar sayesinde kendilerine prim sağlıyor.

 

Ülke de öylesine büyük bir değişim rüzgarı içinde ki, Tayyip Erdoğan istese, fazla bir çaba harcamadan, Türkiye’yi değiştiren kişi olarak efsaneleşebilir.

 

Ancak nedense, hükümetin 2005 başından bu yana kamuoyuna verdiği izlenim farklı. Eski cesaret, kararlılık pek yok. aksine önemli kararlarda çekimserlik, topu taca atma eğilimi hissediliyor. Ankara’nın eski reflekslerine, karar almak yerine erteleme alışkanlıklarına  geri dönüldüğü havası var. Sanki AKP efsaneleşmek yerine statükoyu sürdürmeyi tercih ediyormuş gibi...

 

Yanılıyor olabiliriz, ancak genel izlenim böyle...

 

Bu sonuca da, şu örneklerden hareket ederek varılıyor:

 

-          En belirgin tutukluk, ABD ile ilişkilerde gözlemleniyor. Amerikalılar sık temas meraklısıdırlar. İlişkilerin canlılığını yapılan temasların düzeyi ve sıklığı ile ölçerler. Nitekim son aylarda, Dışişleri Bakanı  Rice’a kadar, ardı ardına üst düzey yetkili yolladılar. Politikalarını açıkladılar.

Hükümetin ise, sanki eli varmıyor.

 

Bir İncirlik kararı için, 10 ay beklendi. Top, bir kurumdan öbürüne atıldı. Her fırsatta eliştiriler ön plana çıkarıldı. Washington’dan gelen sinyaller küçümsendi. Sonra bakıldı ki iş ciddileşiyor, Başbakan Meclis’te ABD ilişkilerini göklere çıkardı. Ancak inandırıcı olmadı.

 

Edelman’a kötü muamele edildi. Bir defasında  randevu verilmedi, öbüründe eleştirildi. Sonuçta, iyi bir dost olabilecekken Edelman kaybedildi.

 

Suriye konusunda yeterince net olunamadı.

 

Şimdi İsrail gezisinde dahi sanki ayaklar geri gidiyormuş gibi bir izlenim verildi.

 

-          Patrikhane konusunda, bir şöyle  bir böyle deniyor.  Açılacak diye demeçler veriliyor, ardından hiç sonuç çıkmıyor.

 

-          Avrupa Birliği ile ilişkilerde de aynı yaklaşım görülüyor. Söylenenlerle yapılanlar birbirini tutmuyor.

 

Hazırlıkların hızla sürdürüleceği belirtiliyor, ardından hiç ses çıkmıyor. Genelde de hep bir şikayet havası pompalanıyor. AB’den gelen bölücü önerilerden  tutun da, çifte standartlı yaklaşımına kadar, sürekli bir yakınma. Bu durum da  toplumdaki heyecanı söndürüyor. Oysa bu heyecana çok ihtiyaç var. Avrupa Birliği bu durumdan hiç şikayetçi değil. Zira işlerine geliyor. Türkiye ne kadar gecikirse, onlar için daha yararlı sayılıyor.

 

İLETİŞİM VE YÖNETİM

SORUNLARI BÜYÜYOR

 

Bu manzaraya baktığınız zaman iki büyük hastalıkla karşı  karşıya kalınıyor:

 

  1. İLETİŞİM:

 

Hükümetin kamuoyu ile iyi bir ileşitimi yok. Daha doğrusu, bir iletişim politikası yok.

 

Başbakan veya Bakanların konuşmalarıyla yetiniliyor. Onlar da, bazen çok konuşup -ister istemez- hata yapıyorlar veya konuşmaları yeterli bilgi içermiyor. Demeçlerin dışında kamuoyunu, yani medya’yı besleyecek bir iletişim mekanizması kurulabilmiş değil.

 

Durum böyle olunca da, tüm dikkatler açık demeçlere çevriliyor ve bu açıklamalara anlamlar yükleniyor. Yanlış yönlere çekiliyor.

 

  1. KADRO VE YÖNETİM ZAYIF:

 

Türkiye uzun yıllardır -birkaç örnek dışında- doğru kadrolar  tarafından, iyi şekilde yönetilmedi. Bugünkü durum da farklı değil. Ülkeyi yöneten siyasi ve bürokratik kadrolar ne yazık ki çok cılız. İçinden geçinilen büyük değişimi görebilecek, buna göre adımlar atabilecek vizyonu olan kadrolar yok. Türkiye’yi  bu kadrolarla taşıyabilmek imkansız denecek kadar güç. Yeni fikirler üreten, vizyon sahibi ve cesur insanların sayısı çok az.

 

SONUÇ: HERŞEY

TEK KİŞİYE KALIYOR

 

Durum böyle olunca da, herşey birkaç kişinin omuzlarına yükleniyor. O zaman da, beklenen sonuç alınamıyor. Bu kısır döngü yeni değil. Türkiye, potansiyeli yüksek insanları sorumluluk mevkilerine taşıyamadığı sürece, bu sıkıntıyı hissedecek.

 

Başlangıçta AKP, devrimci bir yaklaşımla işe giriştiği için, şimdi şikayetler artıyor. Tayyip Erdoğan hala Türkiye’yi şaşırtabilir, hala efsaneleşebilir. İşki, istesin ve istediğini de bizlere göstersin...



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…