Mehmet Ali Birand
 
TÜRKİYE İÇİN TAŞLAR YERİNE OTURUYOR
 
 

TÜRKİYE İÇİN TAŞLAR

YERİNE OTURUYOR

 

17 Aralık 2004’te, AB liderler doruğu Türkiye’nin Avrupa ile ilişkileri açısından  Milat anlamına gelen bir kararla, 3 ekim’de tam üyelik müzakerelerinin başlamasını kesinleştirmişti.

 

Türkiye’nin önü birden bire açılıvermişti.

 

Ancak, tam rahat bir nefes alıyorduk ki, önce Fransa, ardından da Hollanda referandumda AB anayasasını reddettiler. Bu red kararında, AB’nin genişlemesi ve Türkiye ile katılma müzakerelerinin başlaması olumsuz şekilde etkilemişti. Bunun üzerine, başta Fransa, Hollanda, Avusturya ve tabii ki Kıbrıs ortalığı karıştırmış, Türkiye müzakerelerini engelleme eğilimine girmişlerdi.

 

Fransa, Holllanda  ve Avusturya’nın yaklaşımın genelde iç politika kaygılarından kaynaklanırken, Kıbrıs 17 Aralık’ta  kaçırdığı  fırsatı  (resmen tanınma, hiç değilse o şekilde propaganda yürütülecek bir adım) tekrar yakalamaya çalışıyor.

 

Bu mücadele henüz bitmiş değil. Büyük olasılıkla  3 ekim sabahına kadar  veya 3 Ekim’den birkaç gün öncesine kadar sürecek.

 

Bilmem okurlarım hatırlayacak mı, bu köşede defalarca, 3 ekim müzakerelerinin başlayacağını, bunu kimsenin  engelleyemeyeceğini yazdım. Türkiye’ye HAYIR  demenin, imkansız denecek kadar güç olduğunu sürekli tekrarladım.

 

Aynı görüşümü sürdürüyorum.

 

Haklı olduğum da,  yavaş yavaş anlaşılıyor.

 

Avrupa’da taşlar yerine oturuyor. Örneğin, en önemlisi 3 Ekim öncesinde Türkiye’nin Kıbrıs’ı resmen tanıma koşulundan vazgeçildi.

 

Fazla da abartmayalım. Henüz düzlüğe çıkılmadı. Hala sorunlar var.

 

25 üye ülke daimi delegeleri (Büyükelçiler düzeyinde) Çarşamba bir araya geldiler. Dün ve bugün de  dışişleri bakanları, resmi sayılmayan toplantılarını sürdürüyorlar. Bu toplantılar, tatil sonrası dosyaların gözden  geçirilmesi ve resmi toplantılarda alınacak kararların hazırlanması için yapılıyor. Yani, resmi olmasa dahi, bir görüş birliği oluşturuluyor. Resmi toplantıda da  tartışma uzamadan kararlar kesinleştiriliyor.

 

İKİ AYRI TARTIŞMA

KONUSU VAR

 

  1. MÜZAKERE ÇERÇEVE BELGESİ:

 

Bu belge, 3 ekim gününden itibaren müzakerelerin hangi kurallara göre yapılacağını saptıyor. Örneğin, 35 ayrı müzakere başlığının (Eğitim, Çevre, tarım vs...) nasıl açılacağı; hangi koşullar yerine getirililirse müzakereye başlanacağı, başlıkların, hangi koşullar yerine getirilince kapatılacağı ve diğer bir müzakere başlığına  geçileceği bu belgede belirleniyor.

 

En ayrıntısına kadar, müzakere çerçevesi kesinleştiriliyor.

 

Şu anda masanın üstünde, AB Komisyonunun hazırladığı bir taslak var. Komisyon, 17 Aralık 2004 doruğunda belirtilen duyarlıkları dikkate alarak bu taslağı hazırladı.

 

4 ülke Fransa,  Hollanda, Avusturya ve Kıbrıs, kısa bir süre öncesine kadar bu taslaktaki koşulları daha  ağırlaştırmak istiyorlardı.

 

Türkiye ise, taslağın aynen kabul edilmesinden yana.

 

Komisyon’da Türkiye gibi, taslağın değişmesine karşı.

 

4 ülke’nin karşılaştığı  güçlük, taslak ancak 25 üye ülke tarafından kabul edildiği taktirde değiştirilebilir. Oysa büyük çoğunluk, yeni ek koşul eklenmesini istemiyor.

 

Bu konuda, özellikle Fransa ve Kıbrıs’ın veto tehdidine kadar gidip gitmeyecekleri belli değil. Fransa geri adım attı, ancak Kıbrıs hala elini göstermiyor.

 

  1. AB AÇIKLAMASI:

 

3 Ekim müzakerelerinin başlaması için, AB’nin  Türkiye’ye bir çarıda bulunması gerekiyor. Bu çağrı, hem bir davetiye, hem de AB’nin bu müzakereler hakkındaki genel görüşünü kapsayacak.

 

İşte asıl kavga, bu açıklama üzerinde yaşanıyor.

 

Fransa, Kıbrıs, Avusturya ve Hollanda şu noktaların mutlaka girmesini istiyorlar.

 

  1. Türkiye, Kıbrıs’ın tam üye olduğunu unutmamalı ve  Gümrük Birliği anlaşmasını tam uygulamalı. Yani  Hava-Deniz limanlarını  “müzakereler sürecinde” Kıbrıs taşıtlarına açmalı.
  2. Müzakerelerin hedefi tam üyelik olmakla birlikte, başarısızlık durumunda Türkiye’ye “özel statü” verilebileceği çok açıkça belirtilmeli.
  3. Müzakereler başarıyla sonuçlansa dahi, verilecek nihai kararda, Avrupa Birliğinin Türkiye gibi dev bir ülkeyi hazmedip hazmedemeyeceğinin göz önünde tutulacağı bildirilmeli.

TÜM GÖZLER

TÜRKİYE’YE DÖNÜYOR

 

Yukarıdaki maddelerin nasıl yazılacağı ve kullanılacak kelimelerin ağırlığının pazarlığı sürüyor. Önemli olan, itiraz cepnesinin ne kadar ileri gideceği. Zira, Türkiye, kabul edilemez bir metinle karşı karşıya kaldığı taktirde, 3 Ekim günü masaya oturmayabilir.

 

Böyle bir jest yapmak kolay değil, ancak önümüze konulan her menti kabul etmemizde imkansız.

 

Üç maddede topladığım unsurlar, aslında 17 aralık 2004 kararında mevcut. Türkiye de bunları kabul etti. Ancak şimdi tekrar yazıldıklarında farklı kelimeler kullanıp bertleştirilirse, oyun bozulabilir.

 

Nitekim, bu olasılığı dikkate alan Türkiye, 3 Ekim’de Lüksemburg’a gidip gitmeyeceğini dahi henüz resmen  açıklamadı. Özel konuşmalarda da, kuşku ve kaygılar saklanmıyor.

 

Yüzüp ucuna geldik. Bundan sonra bir yol kazasıyla karşılaşmak çok yazık olur. Bunun sorumluluğu da Türkiye’nin değil, Avrupalı dostlarımızın omuzlarındadır. Türkiye’yi kısır iç politika tartışmalarında harcamamak gerekir.



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…