Mehmet Ali Birand
 
AKİF BEKİ, BUNLARI ANLATAMIYOR MUSUN ?
 
 

AKİF BEKİ, BUNLARI

ANLATAMIYOR MUSUN ?

 

Artık kesin olarak anladım ki, insanlar iktidarı ele geçirdikten sonra değişiyorlar. Ancak bu nerede iktidar olunursa olsun fark etmiyor. İsterseniz bir ülkenin başbakanı, isterseniz kanarya sevenler derneği başkanı olun, değişim hep aynı şekilde ortaya çıkıyor.

           

Hoşunuza gitmeyen sözler duyduğunuz zaman sinirleniyorsunuz.

           

Sinirlendiğiniz zaman da, tüm ilişkileri geriyorsunuz.

           

Hele siyasiler için durum daha da farklı.

           

Onları anlayabilmek imkansız. Eskiden tanıdığım nice kişi, siyasete girdikten sonra öylesine değişti, öylesine farklı düşünmeye başladı, hayretler içinde kalmışımdır.

           

Bütün bunları, Başbakan’ın Malatya olayından sonra, bakanını korumak için medya’ya çatmasını izledikten sonra tekrar hatırladım.

           

Doğrusu Başbakan’ın -sadece Erdoğan’ın değil, tüm eski ve yeni siyasiler dahil, hepsinin-medya’ya çatmasını anlayamadım. SABAH’taki köşesinde Ali Saydam olayı teknik yönden incelemiş. Son derece doğru saptamalarda bulunmuş ve krizin iyi yönetilemediğine dikkat çekmiş. Yani, eğitimsizlik...

           

Bu saatten sonra siyasilerimizi bu konularda eğitecek zamanımız yok, ancak ortada bir de işin çok basit bir uygulaması var.

           

Medya, kamuoyunun nabzını tutmaya çalışır. Kamuoyunun sevdiğiyle sevinir, üzüldüğü ile üzülür, kızdığına da kızarmış gibi bir tutum alır.

           

Kimi kendi çizgisine göre, örneğin muhalefet ise, daha sert tepki gösterir, kimi iktidar yanlısı ise, daha yumuşak bir eleştiri dozu tutturur.

 

Bu, tüm uygar ülkelerde -daha doğrusu demokrasilerde- oynanan bir oyundur. Medya bunun için vardır. İktidarlar da, medya’daki bu havaya bakıp, tutumlarını ayarlarlar.

           

Örneğin, bir skandal veya kriz patladığında, Başbakanların etrafı hemen medyayı izlerler ve nabzı tutarlar. İşin ne kadarının, ard niyetli bir muhalefet yaklaşımı olduğunu, ne kadarının ise gerçekten toplumun öfkesinden kaynaklandığını saptarlar. Buna göre, artık klasikleşmiş yöntemler vardır. Krizin boyutuna kadar, ya müdür veya genel müdür istifa ettirilir. Boyutu büyük bir skandal ise, istifa Bakana kadar gider. Başbakanlar kendilerini korumak için, birilerinin kafalarını kamu oyuna feda ederler.

           

Krizler bazen hiç istifaya gerek kalmadan da geçiştirilebilir.

           

Sorumlular olay yerine giderler, göstermelik demeçler verirler. Gerekirse Başbakan da                 -fedakarlık  gösterisi yaptığı izlenimi verilerek- sahaya gönderilir.

           

Bütün bunlar bir iletişim tekniğidir.

           

Oysa bakıyoruz, Başbakan hemen medya’ya kızıveriyor. Her ne kadar sonradan yayınlanan Ulusa sesleniş programında “medya görevini yaptı” demesine rağmen, medya’daki bazı eleştirileri tepkiyle karşılıyor:

           

“Medya istedi diye bakanımın gezisini kısa kestirip Malatya’ya yollamam” diyor. Oysa, medya istediğinden değil, kriz iletişimini düşünüp bakanını hemen Malatya’ya yollasa kendi iktidarı prim kazanırdı.

           

Medya’nın içinde sabit fikirliler, ne yaparsanız yapın yaranamayacağınız kişi veya kurumlar da vardır. Ancak bu sadece Türkiye’ye özgü bir durum değildir. Dünya’nın her yerinde üç aşağı beş yukarı aynı durum geçerlidir. İktidarlar medya’ya kızarlar, muhalefete düşünce de kucak kucağa otururlar. Medyasız iktidar olamayacaklarını görürler.

           

İşin sırrı, iktidardayken medya ilişkilerini iyi yönetmek, bu ilişkileri en az zarar görülecek şekilde yürütebilmektir.

           

Akif Beki bunları bilen insandır.

           

Başbakana acaba anlatamıyor mu ?

           

Medya’nın özellikle habere ihtiyacı olduğunu, hele Malatya olayındaki gibi, çocuk unsurunu içeren bir skandal patladığında hemen üstüne atlayacağını, bunda ard niyet aranmaması gerektiğini... Krizi hemen yatıştırabilme yolunun, resmi yetkilileri olay yerine yollamaktan geçtiğini mutlaka anlatmıştır.

           

Sinirlenmeye hiç gerek yok ki...Bunlar çok doğal olaylar...



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…