Türkiye, birkaç gün öncesine oranla AB'ye biraz daha yaklaştı. Bazı siyasilerin gösteremediği vizyonu Sezer ve Asker gösterdi. Biri bölümü sınıf geçti, diğerleri sınıfta kaldı.
Çağdaş, Demokratik bir ülke yöneticilerine veya basınına Türkiye'deki son gelişmeyi nasıl anlatabilirsiniz?
Politikacının yapması gerekenleri Askerin yaptığı, Batının hangi ülkesinde görülür.
İşte bizde oluyor.
Milli Güvenlik Kurulu'nun Perşembe günkü toplantısı, Türkiye'nin nasıl ve kimler tarafından yönetildiğini bir defa daha ortaya koydu.
Allahtan da böyle. Yoksa, bugünkü siyasi kadrolara bakıyoruz da, önemli bir bölümü vizyonsuz, beceriksiz, çapsız.
MHP ve taraftarları, önceki günkü MGK'dan çıkan kararlara herhalde çok şaşırmışlardır. Bazıları ihanete uğramış gibi hissediyorlardır.
Ancak doğrusu yapıldı.
İçerde ne konuşulmuş olursa olsun. Ortada dolaşan çözüm formülleri istediği kadar Askerin değil de, Dışişleri ve AB Genel Sekreterliğinin olsun; sonuçta, dışardan bakanlar, “AB'den yana taraf tuttuğu” izlenimini edindiler. Doğru ve yanlış bir izlenim olabilir, ancak görüntü budur. Siyasiler biraz daha cesur davranabilselerdi de, kendilerini bu duruma düşürmeselerdi.
AB DEĞİL, BİZ ÖNEMLİYİZ…
OHAL'ın kaldırılması, İdam Cezasının tümüyle, iptal edilmesi ve Kürtçe konusunda çözüm bulunmasının AB ile bir ilgisi yoktur. Bu adımlar ülkenin istikrarı ile ilgilidir ve gecikmiş kararlardır.
İstek MGK kararı, ister hükümet kararı olsun hiç önemli değil. Önemli olan, toplumda barış havasının oluşturulabilmesi, istikrarın sağlanabilmesidir.
Kimin aklından çıkmış, kim desteklemiş, kim ısrar etmişse, doğrusunu yapmış. Gereken buydu… Yoksa, AB'nin tarih verip vermemesi değil.
EN ÖNEMLİ ÖDÜLÜ ALMANIN KEYFİ…
Geçen hafta müthiş bir keyif yaşadık.
Radyo ve Televizyon Gazeteciler Derneği, son 25 yılda iz bırakanları ödüllendirdi. Birbirinden önemli isimlerin arasına bizi de eklemeleri, bizi nasıl mutlu etti, tahmin edemezsiniz.
32. GÜN'ün, 17 yıl sonra hala başı dik ve beğeniyle zileniyor laması, bu ödülü daha da anlamlı yapıyor.
Törende, 32.GÜN'ü birlikte yarattığımız, ardından kendi kanatlarıyla yuvadan ayrılanlar da, kişisel başarılarından dolayı ödüllendirildiler. Ali Kırca'ları, Can Dündar'ları, Reha Muntar'ları orada görmek çok hoştu.
Ödülü alırken çok heyecanlandım.
“Bu ödülü kendim için almıyorum. Bu ödülü, ali Kırca, Musa Çözen, Talip Korkmaz, Mithat Bereket, Can Dündar, Bülent Çaplı, Cüneyt Özdemir, Çiğdem Anat, Deniz Arman, Reha Muhtar, Savaş Ay, Coşkun Aral, Turan Yavuz, Ahmet Sever, Başar Başarır, Serdar Akinan ve adları şu andaki heyecandan dolayı aklımdan çıkanlar için alıyorum. Zira 32.GÜN'ü onlar yaptılar” derken, abartılı bir tevazu göstermiyordum. Gerçeği söylüyordum.
Bugünkü 32.GÜN'ü başarıdan başarıya koşturan isim de Rıdvan Akar. O da, ünlüler galerisindeki yerini aldı. Hele bugünün koşullarında yarattığı 32.GÜN, emin olun, eskinin koşullarıyla karşılaştırıldığında çok daha fazla alkışa layık.
Törende, herhalde unutkanlık nedeniyle göremediğim, ancak 25 yılda iz bırakmış iki ismi aradım. Bunlardan biri Uğur Dündar, diğeri de Musa Çözen idi. Bu iki isim belki ödül alamadılar, ancak bu işi bilen insanlar tarafından yokluklarında “anılarak” ödüllendirildiler.
Nice yıllara…
MHP'NİN SON DERECE DOĞRU BİR HAREKETİ
Bu sütunlarda zaman zaman MHP ile ilgili eleştiriler okursunuz. Bizim yaklaşımımızda, sadece eleştiri değil, övgü de vardır.
Geçen hafta, gazetelere yansıyan haber çok önemliydi.
MHP Beykoz İlçe Teşkilatı, yer altı dünyasının ünlü isimlerinden Sedat Peker'in internet sitesinin tanıtım gecesinde yer aldığı için, Başkanlık Divanı kararıyla feshedildi.
Türk milliyetçiliği bayrağı altında, mafyacılık yapan Peker'ciler sert şekilde eleştirildi ve MHP ile kaynaşmış gibi bir görüntü verdiklerinden dolayı, davete katılanlar cezalandırıldı.
MHP'nin bu konuda duyarlığını biliyoruz.
Çok kimse, Peker'in davetindeki MHP'lileri görünce yadırgamış ve Genel Merkezin nasıl bir tepki göstereceğini merak eder olmuşlardı.
Neyse ki yanıt gecikmedi.
Bu tutumundan dolayı MHP'yi tebrik ederiz.
BİZ NEDEN ARARAT GİBİ BİR FİLM YAPTIRAMIYORUZ?
Bir ara tartışıldı.
Acaba, ermenilerin görüşlerini yansıtan ve 1915 olaylarını bambaşka bir açıdan veren Ararat filmi Türkiye'de gösterilmeli mi, yoksa gösterilmemeli mi?
Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök başta çok kimse gösterilmesini savundu. Kimileri de aksini ileri sürdü.
Neden korkuyoruz ki?
Kendimize bu kadar güvenimiz yok mu?
Ararat'ın gösterilmesi, Ermeni iddialarının kabuledilmesi anlamına gelmez ki. Gösterilsin ve yanlışları tartışalım. Bugüne kadar tartışmadıkte ne oldu? Filmi gören halkımız, Ermeni propagandasına hak mı verecek diye korkuyoruz?
Olur mu böyle şey?
Üstelik, tepki gösterip ayaklara kalkacağımıza biz neden böyle bir film çevirttiremiyoruz? Neyimiz eksik?
BUNU ANCAK KIVANÇ YAPABİLİRDİ
Halit Kıvanç'ı tanımayanınız yoktur. Ancak benim hayatımda bambaşka bir yeri vardır. Milliyet'e adımımı attığım günden , Cemre ile evliliğime, ilk sunuculuk denemesinden, televizyona kadar hep sıcak ilgi ve sevgisini hissettiğim bir insandır.
Ve en büyük becerisi de üretkenliği...
İş Bankası Kültür Yayınları arasında çıkan Dünya Kupası (1930'dan 2002'ye) kitabının 2 inci baskısı yeni elime geçti. Bir solukta okunuyor. Tertemiz bir anlatım. İçi kuru bilgi veya istatistiklerle dolu değil. Fıkralar, insancıl hikayeler ve her kupanın hoş yanları.
Halit Kıvanç kadar heyecanların, titizliğini ve çeşitliliğin insanı olmak çok güç. Bitmeyen enerjisi ile bize pırıltı dağıtıyor.