Mehmet Ali Birand
 
Ankara, Kıbrıs'a farklı bakıyor... (1)
 
 
Kıbrıs müzakereleriyle bakından ilgili çevreleri dolaştım, Ankara'nın nabzını tuttum. Uzun yıllardır ilk defa farklı sesler duydum. İlk defa biraz daha umutlandım.

Son 28 yıldır sayısız Kıbrıs görüşmesi oldu ve büyük bölümünü yakından izledim. Her birinin, daha başladığı günden itibaren, sonunun gelmeyeceği hemen hissedilirdi. Ne Rumlar, ne de Türklerin gerçek çözüm aramadıkları, tribünlere oynadıkları görülürdü.

Kıbrıs'ta ilk defa ciddi pazarlıkların yapaldığını, tiyatro oynanmadığını, her iki tarafın “kendi isteğine en yakın formül” bulma çabasında olduklarına tanıklık ediyoruz.

Birkaç hafta önce, KKTC'nin, Rum tarafının ve BM'nin nabzını tutmuş ve sizlere yansıtmıştım. BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Ada'ya yaptığı ziyaretten sonra, nelerin değiştiğini anlamak için, bu defa Ankara'ya gittim. Pazarlıkları en yakından izleyen ve en ince ayrıntılarını bilen kişilerle konuştum.

Çok farklı bir yaklaşım ile karşılaştım. Ankara'nın nabzının “çözüm” için attığını hissettim. Tepeden bakışlar yok. Tam aksine, çözüm için esneklik oranlarından söz ediliyor.

Rauf Denktaş'ın performansını yakından izleyenler, dışardan görülenin tam aksine, önmeli adımlar attığını, hatta zaman zaman “Ben bile kendimi tanıyamıyorum” dediğini söylüyorlar.

Denktaş ve Mümtaz Soysal ikilisinin hiç bir saplantıları olmadığının altı sık sık çiziliyor.

“Askerin tutumu nedir?” diye sorduğumda hem askerlerden, hem de olayın içindeki sivillerden hep aynı yanıtı aldım:

“… TSK'nın tek kaygısı, işin güvenlik yönü. Güvenliği sağlayabilmek için sayıca eşitlik ilkesine uyulması, Türk toplumunun ilerde Batı Trakya Türklerinin durumuna düşmesini engelleyecek önlemlerin alınması. TSK, Kıbrıs'ın üstüne oturmayı düşünmediğini çok açık şekilde gösterdi…”

PEKİ, DURUM BÖYLE İSE NEDEN İLERLEME OLMUYOR?

Ankara'da hissettiğim, herşey Klerides'in atacağı adımlara endesklenmiş. Rum tarafının duyarlı olduğu konular dikkate alınıyor. Ancak Klerides'in, özellikle CNN TÜRK'e verdiği son demeçte, çok makul görülen adımlarının arkasının glemediği belirtiliyor.

“Klerides, bir konuda Dektaş'ın duyarlığına x olumlu yanıt veriyor. Herkes seviniyor ve ilerleme sağlandığı düşünülüyor. Ardından, bir bakıyorsunuz öylesine yan koşullar getirmiş ki, bir eliyle verdiğini öbür eliyle geri alıyor”diyen bir yetkili, yine de karamsarlık içinde olmadığını da sözlerine eklemeyi ihmal etmedi.

Ankara, Kıbrıs sorununu tümüyle AB çerçevesinde görmüyor. AB'ye giden yolun üzerindeki engellerden sadece biri olduğunu, bu engel kaldırıldığı taktirde, çözüm konusunda daha esneklik, daha cesur adımlar atılabileceğini de, özel konuşmalarında açıkça duyabiliyorsunuz.

Ankara'da üllkeyi yöneten sorumlu kadrolar, Kıbrıs'ta çözümün (AB olmasa dahi) gerekliliğine inanmış durumdalar. Çözümsüzlüğün de en çok Türkiye'ye zarar getireceğini görüyorlar. Hala hamasi konuşmalar yapılıyor, ancak bu birkaç kişi veya grubun ötesine geçmiyor.

Çözüm şekli ise, Türkiye AB'ye katılacaksa bayka türlü, AB dışında kalacaksa başka türlü gerçekleşecek. İnsanların kafasında adeta iki ayrı senaryo var. Zaten bu nedenle, Türkiye-AB ilişkilerindeki gelişmeler (özellikle 22 Haziran Sevilla doruğu) Kıbrıs'taki pazarlıkları etkileyecek.

AB yolunda bir ışık, bir perspektif görebildiği oranda, Türkiye farklı yaklaşımlarla ortaya çıkacak.

TEK SORUN: HALA MUHATAP YOK…

Kıbrıs pazarlıklarındaki bir diğer temel sorun, yukarda sözünü ettiğimiz konuların tartışılabilineceği ne doğru dürüst forum var, ne de bir kişi…

Önümüzdeki günlerde, Ankara'ya önce Lord Hannay (İngiltere'nin ve dolalı şekilde AB'nin Kıbrıs gözlemcisi) ardından da ABD'nin temsilcisi Weston gelecekler. Bu mesajların ne kadarı verilebilecek bilemiyorum. Zaten zorluklarda bundan kaynaklanıyor. Ankara, hem Kıbrıs ile AB süreci arasında bağın olmadığını söylüyor, hem de kafasının içinde bir bağ oluşturuyor. Üstelik biz ne kadar reddedersek reddedelim, AB böyle bir bağı kurmuş durumda…

Özetle, Kıbrıs'ta bir şeyler kıpırdıyor.

Nelerin kıpırdadığını ve pazarlık pozisyonlarını da yarınki yazımda anlatmaya çalışacağım.

Yarın tekrar bu köşe'de buluşmak ümidiyle…

MHP neden bu kadar sinirli?

Miliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin dünkü Meclis konuşmasını üzülerek izledim.

Bahçeli özetle, “AB'ye gidiş konusunda çekinceleri olduğunu” açıkça ortaya koydu. MHP tutumuyla, AB tartışmalarında HAYIR'cı cepheyi oluşturduğunu, muhafazakar yaklaşımdan vazgeçmeyeceğini netleştirdi. Bu politikalardan vazgeçmedikleri tartirde, Türkiye Aralık ortasındaki Kopenhag doruğundan beklediği perpektifi alamayacak demektir. Avrupa'daki “Türkiye aleyhtarları” MHP'nin yaklaşımından çok memnun olacak. MHP, seçimleri düşünerek, AB karşıtlarının oylarına oynadığını gösterdi…

Bu arada, aralarında bizim de bulunduğumuz 4-5 yazarın adını vererek, eleştirilere tahammül edemediğini de ortaya koydu.

MHP'deki bu sinirliliği anlayabilmek çok güç. Bahçeli'den daha sağduyulu bir yaklaşım beklerdik…


Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…