Kafalar biraz daha karı?tı, belirsizlik biraz daha arttı. ?u sıralarda tüm gücümüzle AB'ye yo?unla?mak yerine, enerjimizi birbirimizle kavga edip bo?a harcıyoruz.
Son geli?melerle, toplumun kafası biraz daha karı?tı.
Bahçeli'nin açıklamaları, koalisyonun gelece?i konusunda mu?lak kaldı. MHP lideri bilinçli olarak böyle bir yakla?ım sergiliyor. Pazarlık gücünü elinde tutmak istiyor. Buna kar?ılık, parti'nin, AB konusuna genel tutumu ise son derece net.
MHP, her ne kadar ?AB'ye tam üyeli?i benimsedi?ini? söylese dahi, ortaya öyle ko?ullar ve kurallar koyuyor ki, parti olarak AB'ye ancak kendi istedikleri gibi girilmesi gerekti?ini açıklıyor. ?rne?in, liderler doru?unda AB Genel Sekreteri Volkan Vural ve Dı?i?leri müste?arı idam ve anadil'de ö?renim hakkının, AB anayasasının tartı?ılmaz ko?ulları arasında bulundu?unu açıkladılar. MHP ise, bu ?tartı?ılmazlı?ı kabul etmiyor? ve pazarlık konusu yapıyor.
MHP'nin genel yakla?ımı, AB'ye kar?ıt olanların oylarını hedefliyor. Yüzde 30'luk bu oyun, kendilerine çok yarar getirece?ini, Ulusalcı Sol oyları da partiye yönlendirece?ine inanıyor. ?te yandan da, kendi tabanını tatmin edecek.
Partinin sıkı?ıklı?ı, bu politik manevrayı gerçekle?tirirken, bir yandan da ?AB yolunu tıkamı? görünmemek? çabasından kaynaklanıyor.
Son derece dar ve ince yoldan geçiyor.
MHP'yi gayet iyi anlıyorum.
İllaki herkes AB konusunda aynı dü?ünmek zorunda de?ildir. Daha önceki yazılarımdaki ele?tiriler, MHP'nin AB'yi reddeden tutumundan kaynaklanmıyordu. Benim ele?tirilerim koalisyon orta?ı olarak ye?il ı?ık yaktı?ı izlenimi verdikten bir süre sonraki tutum de?i?ikli?ine yönelikti.
?u sıralarda MHP durumunu daha netle?tirdi. Bazı mu?laklıklara ra?men, AB'yi içine sindiremedi?i izlenimini peki?tirdi. Hep tekrarlıyorum, politika bir algılama sanatıdır. Söyledikleriniz farklı olsa dahi, toplum bunları nasıl algılıyorsa, esas budur.
MHP'yi AB kar?ıtı olmaktan dolayı kimse suçlayamaz. Hele biz hiç suçlayamayız.
AB'Yİ İKNA ETMEK YERİNE, İ?ERDE BO?AZLA?IYORUZ
?u sıralarda, en yapılmaması gereken bir i?le u?ra?ıyoruz. Kendi kendimizle bo?azla?ıyoruz.
Bu kavgayı, örne?in Tarım politikaları vs gibi gerçekten di?e di? pazarlık edilebilecek konularda yapsak, normal kar?ılanırdı da, Katılma müzakerelerine ba?lamanın ?tartı?ılmaz ve vazgeçilmez? konularında (özellikle idam) yapınca yazık oluyor. Bo? yere enerjimizi kaybediyoruz. Bo? yere zaman harcıyoruz. Zira, tam üyelik müzakerelerinin biran önce ba?lamasını istiyorsak, o zaman AB anayasasının ko?ullarını aynen kabul etmek zorundayız.
Yoksa, vazgeçelim.
O zaman çok daha rahat ederiz. Enerjimizi de ba?ka i?lere harcarız.
İçerdeki bir tartı?ma yerine, bu hükümetin yapması gereken, 15 ba?kenti dola?mak ve ?tarih? konusunda, baskı yapmak, Türkiye'nin görü?lerini anlatmaktır.
Aynı turlarda ele alınması gereken di?er bir konu da Kıbrıs'tır.
KIBRIS İ?İN DE, AB TURU GEREKLİ
Kıbrıs konusu, AB'den katılım müzakerelerini ba?latma tarihi alma kampanyasının dı?ında da Türkiye açısından hayati derecede önemlidir.
Sorun, ?egemenlik? konusuna kilitlenmi?tir. Di?er birçok anla?mazlık noktası olmasına ra?men, Egemenlik anahtardır. KKTC, yeni Kıbrıs'ın kurucu baca?ı olacak mı, olmayacak mı?
Günler geçmekte ve giderek tehlikeli sulara girilmektedir. E?er Türk tarafı, AB ba?kentlerini dola?ıp görü?lerini ayrıntılı biçimde tekrar tekrar anlatmaz, bu konuda yo?un bir kampanya açmazsa, sonbaharda ?çözüm istemeyen taraf? damgası yiyecektir.
Görünen köy klavuz istemez.
?Biz açıklamalar yapıyoruz. Adamlarda artık bizi anlasınlar? diyemeyiz.
Kıbrıs'ta çözümsüzlük durumunda, Türk tarafının suçlanması ve Rumların Kıbrıs'ı temsil ederek AB'ye tam üye olmalarının faturası büyük olacaktır. Böyle bir olasılıkta da, faturanın tamamına yakın bölümünü Türkiye ödeyecektir.
Rum tarafının hiç esnekle?medi?ini, 1974 sonrası gerçekleri görmezden geldi?ini, Türk kamuoyuna anlatmak yerine, gidip AB ba?kentlerine tekrar tekrar anlatmak gerekmektedir. ?özüma nasıl yardım etti?imizi somut örneklerle göstermek ?arttır.