Mehmet Ali Birand
 
BREZİLYA DA KRİZİN TEĞET GEÇMESİNİ BEKLİYOR
 
 

 

BREZİLYA DA KRİZİN

TEĞET GEÇMESİNİ BEKLİYOR

 

Ciddi bakışlı, içine kapanık Arjantinlileri bırakıp Rio’ya hareket ettiğimizde, elimdeki haritaya baktım, Brezilya komşu ülke görünüyor. Ancak pilot 3 saat uçacağımızı söyleyince daha dikkatli inceledim ve baktım ki, Latin Amerika kıtası çok büyük ve mesafeler de inanılmaz uzaklıkta.

 

Buenos Aires’te ne varsa, Rio’da herşey farklı çıktı.

 

Arjantin’liler, ciddi, içlerine kapanık insanlar. Esmerler ancak hiç siyah yok.

 

Brezilya’lılar ise, her günleri havyar ve şampanya ile geçen, eğlenceden başka birşey düşünmeyen, samba ve futbol dışında başka birşeyle ilgilenmeyen bir toplum izlenimi veriyor.

 

Gayet tabii, böyle kısa süreli gözlemlere dayanarak  genellemeler yapılamaz. Ancak yine de, kısa süredeki algılamalar üç aşağı beş yukarı doğrudur.

 

Yaptıkları dans bile farklı.

 

Arjanin tango’su his dolu, seks dolu, hırs dolu ve içe dönük bir dans. İki kişi kendi içlerindekini paylaşıyorlar.

 

Brezilya’lıların samba’sı ise, tam aksine dışa dönük. Kıpır kıpır, renk ve ateş dolu. Ritmiyle, figürleriyle insana heyecan veriyor. Tango iki kişiyle yapılırken, samba yüzlerce insan tarafından paylaşılıyor.

 

Size boş yere “havyar-şampanya” örneğini vermedim. Simge olarak Brezilya’lılara  en çok yakıştırdığım deyiştir.

 

Rio’luların  günlük yaşamları da eğlence ve güzellik dolu.

 

Kimine göre 7 milyon, kimine göre 11 milyon nüfusu var.

 

Brezilya 8.511.965 kilometre karelik bir ülke. İçinde de 178 milyon insan var.

 

Bu bölgenin gelir dengesizliğinin en büyük oranlara vardığı, yıllık geliri 25 bin doları bulan bir azınlıkla, 5 bir dolarlık  orta sınıf ve günlük geliri 1 doları geçmeyen en yoksul tabakanın iç içe yaşadığı bir ülke.

 

Bu nedenle de, Rio’nun en büyük sorunu hala asayiş.

 

Hırsızlık, kap-kaç, cinayet, dev soygunlar günlük yaşamın bir parçası. En büyük hizmet alanı güvenlik firmaları. Her evin, her dükkanın özel koruması var ve etrafı demir parmaklıklarla çevrili.

 

Gelir dengesizliği böylesine artınca, tabii siyasetteki yolsuzluk olayları da büyüyor. Kimle konuşursanız konuşun, hemen politikacıların yolsuzluklarından, ülkedeki adaletsizlikten söz ediyor. Rüşvetin adalet mekanizmasını da esir aldığı anlatılıyor.

 

Peki nasıl oluyor da, bu kadar dengesizliklere rağmen, toplumda patlamalar yaşanmıyor?

 

“Fakir ile zengini bir araya getiren ve ortak bir yaşam  veren iki unsur var: Biri Samba, diğeri ise futbol” diyen bir gözlemci, genelde Brezilyalının paradan çok, rahat ve eğlenceli bir yaşama  öncelik verdiğini anlattı.

 

Brezilya’lı kim?

 

Arjantin’lileri veya İskandinav’ları az veya çok görünce tanıyabilirsiniz. Ancak Brezilya’lıyı tanımak çok güçtür.

 

Düşünün, Amazon ormanlarında yaşayan yerlilerin ülkesini önce Portekiz’liler keşfetmiş ve yerleşmiş. Ardından, Alman’lar, Hollanda’lılar, İtalyan’lar gelmiş. Kahve üretimi büyüyünce, el emeği açığını kapatmak için Afrika’dan siyah insanlar getirilmiş.

 

Şimdi bütün bu ırkları, renkleri, genleri birbirinden çok fraklı insanları karıştırın ve tahmin edebileceğiniz gibi ortaya müthiş bir kokteyl çıkıyor. Kimi, masmavi gözlü  zenci, kimi sarışın ancak genelinde uzun boylu, ince ve çok güzel yeni bir ırk yaratılmış.

 

RİO’NUN CENNETTEN

FARKI YOK (!)

 

Henüz gidip görmediğim için, cennetin ne olduğunu tam bilmiyorum (!) Ancak, hepimize inandırıldığı kadarıyla, cennetin nasıl olabileceği hakkında, sizin gibi benim de bir fikrim var.

 

İşte o cennet tasvirlerinden birini Rio’da gördüm.

 

Allah zaman harcamış ve bu şehri, adeta dantela gibi örmüş. Neresinden bakarsanız başka bir güzellikle karşılaşıyorsunuz.

 

İsa’nın heykelinin bulunduğu tepeden bakın farklı, Şeker Ekmeği Tepesine çıkıp bakın, daha da farklı...

 

İpanema şeridinde dolaşın veya Copacabana şeridinden  denize girin daha da başka... Bütün bu gidiş-gelişi de, samba müziği ritmine kulak vererek gerçekleştirin... Sonra geziyi gece yapın.

 

Böylesine sihirli bir tabii güzellik görebilmek güçtür.

 

İnsanoğlu, para harcayıp nereye gitse, orayı beğenir. Ancak Rio, herhalde en çok beğenilecek şehirlerden biri. Sadece plajlarından gördüğünüz, birbirinden güzel insanları izlemek dahi yetiyor.

 

Bütün bunları da, genelde az güneşli, bulutlu ve bir tam günü de yağmur altında gezerken hissettim. Kendi kendime “Hele bir de pırıl pırıl ve mehtaplı bir havada, tepeden Rio’yu seyretsem, herhalde keyiften  başım döner” dedim.

 

Ben genelde gittiğim yerlerin güzel yanlarına  bakarım. Sefaleti, aç insanların durumunu incelemek istemem. Zira kendi ülkemde zaten hergün bunlarla uğraşıyorum. Ancak Rio’da istemeseniz dahi, sizi Favella’lara (bizim gecekondu mahalleleri) götürüyorlar. Artık turistik  programlara  sokmuşlar.

 

Favella’ların arasından geçerken, benim hayran kaldığım zengin Brezilya ile fakir Brezilya arasındaki  farkı da gözleyebiliyorsunuz.

 

PARMAĞINIZI SOKSANIZ

YEŞERİYOR...

 

Brezilya’yı baştan sona dolaşanlardan dinledim. Tabii zenginlikleri böylesine fazla bir başka ülke olmadığını söylüyorlar.

 

Bol yağmur aldığı için, heryeri yemyeşil. Öylesine  mümbit ki, parmağınızı  daldırsanız yeşerten (!) cinsten bir toprağı var... Düşünebiliyor musunuz, Rio’nun tam göbeğinde dev bir tropikal orman var ve göz bebeği gibi korunuyor. Ülke’nin büyük bölümü yemyeşil. Bittiği, mahvolduğu söylenen Amazonların dahi hala ulaşılamayan yerleri var... Bu güzelliğe bir de 350 milyon büyük baş hayvan ekleyin. Brezilya, Arjantin ile birlikte dünyanın et hangarı. Diğer tabii kaynaklarını (kendine yetecek petrolü çıkarabilen ülke)  saymıyorum.

 

Bütün bunlara rağmen, bir türlü gelir dengesi kurulamıyor. Siyaset’teki dalgalanmalar önlenemiyor.

 

Siyaset” deyince, bizimle Brezilya arasındaki tek benzerliğe değinmeden geçemem.

 

Bizim gibi,  Brezilya da büyük enflasyonlar yaşadı. 2000’lerin başından itibaren de, yine bizim gibi reform yaptı ve büyümeye girdi. Uluslararası piyasalarda Türkiye-Brezilya ve Arjantin hep bir tutuldu. Dış kaynaklar bu üç ülkeye yığıldı.

 

Sonunda da kriz kapımızı çaldı.

 

İnanmayacaksınız, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva da, Erdoğan gibi konuşuyor. Başka kelimeler kullanıyor, ancak aynı yaklaşımı sergiliyor.

 

Hamdolsun, durumumuz kötü değil... Kriz teğet geçiyor, korkulacak birşey yok” diyor. Başbakan Erdoğan gibi, o da “önlem paketi” lafından nefret ediyor.

 

Bizim aksimize, Brezilya’lılar Devlet Başkanlarına  inanıyor ve güveniyorlar. Bol bol harcıyor, bol bol dans ediyor ve “Havyar-Şampanya” yaşamını sürdürüyorlar.

 

 



Bu yazılara cnnturk.com'dan da erişebilirsiniz.
 
 
BU KATEGORİDEKİ EN ÇOK OKUNAN 25 YAZI
- CEMAAT, AK PARTİ'DEN DESTEĞİNİ ÇEKEMEZ...
- Alper Görmüş koskoca iki cilt kitap yazmış. Okudukça yüzüm kızardı...
- PKK İLE SERT BİR SAVAŞ DÖNEMİNE GİRİLİYOR...
- CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA NE FARK VAR?
- Öcalan...
- ÖCALAN SIRADAN BİR MAHKUM DEĞİL Kİ...
- Rüya görmeyelim. PKK böyle tasfiye edilmez
- Davutoğlu efsanesi gerçek mi, yoksa balon mu?
- PKK İKİYE BÖLÜNÜYOR
- RUSYA GÜNDEMİNDE, PKK-ÇEÇEN VE GAZ VAR
- Türkiye artık kararını vermeli…
- TÜRKİYE’DEKİ, 70 BİN ERMENİYİ VATANDAŞ YAPIN...
- Referandumda neden “Evet” oyu kullanacağım?
- MEDYA TERÖRE HİZMET Mİ EDİYOR?
- Hadi bir defa başladık...
- Kürt kökenli olsanız, ne dersiniz?
- BAŞBAKAN BM'DE "DİZEL MOTORU" GİBİYDİ...
- PKK VURUYOR, ANCAK KIŞKIRTAMIYOR...
- Siyaset karşı saldırıya geçti
- BİZE BAKIŞLAR DEĞİŞİYOR...
- Önceki günkü “darbecilik genlerimizde vardı” başlıklı yazım çok yankı yaptı. Aslında...
- Başbuğ, Kozmik odayı açarak doğrusunu yaptı…
- Başbakan için hepimizin farklı görüşü var. Kimimiz için bir devrimci...
- İRAN REJİMİ, KENDİNİ KURTARACAK MI?
- ÖCALAN DAVASINDA, DİKKAT ETMEMİZ GEREKENLER…